10.09.2020 - 14:11 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
Tüm dünya bugün uluslararası haber ajanslarının 'son dakika' koduyla duyurduğu haberin ardından bir kez daha Lübnan'ın başkenti Beyrut'a kilitlendi.
Ağustos ayında Beyrut'u yerle bir eden ve en az 200 insanın ölümüne, binlercesinin yaralanmasına yol açan tarihi patlamanın şoku geçmeden, bu kez limandan dumanlar yükseldi.
Lübnan ordusu, büyük yangının söndürülebilmesi için askeri helikopterlerin kullanılacağını açıkladı.
Canlı televizyon görüntülerinde, siyah dumanların üstünde bir helikopterin uçtuğu görüldü.
Reuters haber ajansının servis ettiği ilk fotoğraflarda, yoğun siyah dumanın Beyrut semalarını kapladığı göze çarpıyor.
Bir petrol ve lastik deposunda çıkan yangının sebebi henüz bilinmiyor. Lübnan Kızılhaç yetkilileri yangından sonra bölgede başka bir patlama riskinin olmadığını duyurdu.
Kızılhaç ayrıca yangından dolayı yaralanan kimsenin de olmadığını aktardı. Sosyal medyadan yapılan paylaşımlardan yangının devam ettiği anlaşılıyor.
Lübnan'a önemli ticaret rotalarını bağlayan sanayi limanı patlama nedeniyle tam anlamıyla yerle bir oldu.
Partalamanın ertesi günü, günün ağarmasıyla cehennem ortaya çıktı.Hastaneler gibi hayati önem taşıyan yapıların yanı sıra kilometrelerce uzakta olmasına rağmen havalimanı bile zarar gördü.
Şoke edici görüntüler, şehirdeki mega patlamanın yaklaşık 300 bin kişiyi evsiz bıraktıktan sonra Lübnan başkentini uğrattığı yıkımın boyutunu ortaya koydu. Patlamanın ardından Lübnan hükümeti istifa etti.
Yıkımın ölçeği o kadar büyüktü ki, dumanı hala tüten yangınlardan daha tamamen söndürülememişken, binlerce insan evsiz kaldı. Başkent bir deprem sahnesinden farksız görünüyordu.
Patlama nedeniyle elektrikler de kesildiği için, yaralılarla dolup taşan hastanelerde sağlık ekiplerinin çabaları çoğu zaman sonuçsuz kaldı.
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Beyrut Limanı'ndaki patlamada 6 yıldır bir depoda tutulan 2 bin 750 ton amonyum nitratın infilak ettiğini açıkladı. Lübnan, bir ayı aşkın süredir söz konusu kimyasal maddenin neden yıllardır limanda tutulduğunu tartışıyor.
Emekli öğretmen Makrouhie Yergenian, patlamayı bir "nükleer patlamaya" benzetti. Uzmanların açıklamasına göre, patlama Hiroşima'yı yok eden nükleer bombanın yüzde 20'si büyüklüğünde ve yaklaşık 3 kiloton TNT'ye eşitti.
Eski BBC muhabiri, TV sunucusu Emilia Papadopoulos patlamayı, Beyrut'a 240 kilometre uzakta bulunan Kıbrıs'ın Limasol kentinde hissettiklerini, evlerin pencerelerinin titrediğini söyledi.
Kilometrelerce uzaklıktaki evlerin camlarını kıran, arabaları havaya uçuran ve kenti savaş alanına çeviren patlamadan sonra kentte büyük bir kaos yaşandı. Kentin üzerini büyük bir duman ve toz tabakası kaplarken, patlamaları ne olduğunu anlamaya çalışan insanların çığlıkları ve sirenler izledi.
Mahrouhie Yerganian adlı 73 yaşındaki bir emekli öğretmen, "Etrafımızdaki tüm binalar yıkıldı. Bu ülkede her şeyi yaşadım. Ama hiç böyle bir şeye tanık olmadım. 1975-90 yılları arasındaki iç savaşta bile böyle bir şey görmedim" diye konuştu.
Beyrut'taki BBC muhabiri Rami Ruhayem, ülkenin derin bir ekonomik krizden geçtiği bir dönemde, koronavirüs salgınının ortasında yaşanan felaket için "Patlama daha kötü bir zamanda olamazdı" diye konuştu. Ruhayem, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Sirenler çalıyor, ambulanslar tıkanan trafikte patlamanın olduğu bölgeye ilerlemeye çalışıyordu. Yüzlerce insan saniyeler içinde evlerini kaybetti, yaşadıkları yerler cam ve enkaz yığınlarına dönüştü."
BBC'ye konuşan Hadi Nasrallah adlı bir görgü tanığı da şunları söyledi: "Alevleri gördüm. Daha patlama olmamıştı. Hemen içeri girdik. Patlamadan sonra birkaç saniye hiçbir şey duyamadım. Kulaklarım sağır olmuştu. Sonra arabaların, dükkanların, evlerin üzerine cam kırıkları yağmaya başladı.
Beyrut'un her yerinde insanlar birbirlerini arıyorlardı. Herkes; kilometrelerce uzaklıktaki insanlar bile aynı şeyi anlatıyordu, kırılan camlar, sarsılan binalar ve şiddetli bir patlama. "Şoke olmuştuk. Çünkü genelde bir patlama olunca sadece bir bölgede bunlar yaşanırdı. Ama bu sefer tüm Beyrut, hatta Beyrut'un dışındaki yerlerde de aynı şeyler oldu."
Sunniva Rose adlı bir gazeteci ise yerel saatle 18.08'de meydana gelen patlamadan sonraki kaos anını şöyle anlattı: "Akşam arabamla Beyrut'a gelirken hava daha aydınlıktı. Bir anda kaos başladı. Tüm caddeler cam parçalarıyla, molozla kaplandı. Binalar çöktü. Limana vardığımda asker bölgeyi kapatmıştı. İkinci bir patlama tehlikesine karşı bizden buradan uzak durmamızı istediler.
Hava kararmıştı ve kentin üzerinde hâlâ dumanlar yükseliyordu. Tüm şehir karanlıkta kalmıştı. İnsanlar kanlar içindeydi. Sokaklarda yürümek imkansızdı. Elindeki ilk yardım çantasıyla dışarı fırlayan bir doktor, 86 yaşındaki bir kadının yaralarını sarıyordu."
CNN'in uluslararası muhabirlerindne Ben Wedeman, patlama anlarını şu sözlerle aktardı: "Beyrut'un merkezindeki CNN bürosu Salı günü daha önce hiç hissetmediğim bir şiddetle sarsıldı. Deprem olduğunu ve daha uzun süre salllanacağımızı düşünerek yere çömeldim.
Bir saniye sonra cam paramparça oldu ve metal çatırtısı duydum. Pencereden baktığımda, moloz ve kırık camla kaplı sokakta bana doğru gelmekte olan sarı bir toz bulutu gördüm. İnsanlar etrafta koşup bağırıyorlardı, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Büronun geri kalanında yürüdüm. Bir pencerenin çerçevesi yerinden çıkmış, resmen parçalanmıştı. Stüdyo bir ekipman karmaşasıydı, kablolar her tarafa dağılmıştı, ancak tripoda bağlı olan kamera hala yerde idi.
Büronun cam girişi, büyük, kırmızı CNN logosuyla koridorda paramparça olmuştu. Birkaç dakika sonra, normalde gayet sakin olan bir adam olan Mustafa adındaki kapı görevlisi koşarak içeri girdi. "İyi misin?" diye bağırdı. "Herkes iyi mi?" "Ben iyiyim," diye cevap verdim. Bana hiçbir şey olmadı.