MimarlıkKim Herforth Nielsen: “Mimarlığın insan davranışlarını şekillendirdiğine inanıyorum...”

Kim Herforth Nielsen: “Mimarlığın insan davranışlarını şekillendirdiğine inanıyorum...”

30.01.2023 - 02:51 | Son Güncellenme:

Yapıların insan davranışlarını dönüştürme gücüne olan inançla tam 35 yıldır insan odaklı ve yenilikçi bir mimarlık anlayışının uygulayıcısı olan Kopenhag merkezli global mimarlık ofisi 3XN’in kurucusu ve yaratıcı direktörü Mimar Kim Herforth Nielsen ile, World Architecture Festival 2022’de “Yılın En İyi Yapısı” ödülüne layık görülen Quay Quarter Tower başta olmak üzere farklı projeleri üzerinden mimarlık pratiğini biçimlendiren felsefe ve yaklaşımları konuştuk.

Kim Herforth Nielsen: “Mimarlığın insan davranışlarını şekillendirdiğine inanıyorum...”

3XN yolculuğu nasıl başladı ve gelişti? Her şeyin başında ne tür bir mimarlık pratiği için yola çıktınız?

Haberin Devamı

Kim Herforth Nielsen 3XN’i 1986'da Aarhus, Danimarka'da iki ortağımla birlikte kurdum. Amacımız sosyal ve insancıl mimariyi keşfetmek ve uygulamaktı. Daha sonra buradaki enerji, yetenek ve fırsatlardan yararlanmak için stüdyoyu Kopenhag'a taşıdık. Stüdyo zamanla çok daha uluslararası hale geldi ve takip ettiğimiz projelerin kapsamı, ölçeği ve çeşitliliği genişledi. 2007 yılında çevre dostu malzemeler ve süreçler üzerine araştırmalar yapabilmek için inovasyon birimimiz olan GXN'i kurduk. 3XN'nin felsefesi, binaların parçalarının toplamından daha fazlası olduğu ve sürekli olarak tasarım, işlev ve bağlamın bir sentezini sağlamaya çalıştığı inancına dayanmaktadır. Tüm projelerimiz enerjisini ve amacını, insanların hayatlarını ve içinde yaşadığımız dünyayı zenginleştirme taahhüdümüzden alır. Mimarlığın insan davranışlarını şekillendirdiğine inanıyorum. Binalarımızın içinde ve çevresinde çalışan veya yaşayan insanların hayatlarını iyileştirmenin yollarını keşfetmeye devam ediyoruz. İnsanları mimarlığımızın kalbine yerleştiriyoruz ve bu her projeye yaklaşımımızın özüdür.

Haberin Devamı

Kim Herforth Nielsen: “Mimarlığın insan davranışlarını şekillendirdiğine inanıyorum...”

İskandinav dünyasının bir parçası olmak sizin için nasıl bir önem taşıyor?

KHN Çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Bizimki, yarışma kültürüne alışkın insanları mücadeleye sürükleyen bir ortam. Kamu komisyonları veya özel komisyonlar için olsun, burada her zaman rekabet ediyoruz. Bu da bizi daha iyisini yapmaya itiyor. Ayrıca Danimarkalılar ve İskandinavlar olarak güçlü bir endüstriyel tasarım geleneğine sahibiz ve bu bir aidiyet duygusu yaratıyor. Nasıl ki Poul Henningsen'in PH lambası gibi iyi tasarlanmış nesneler her evde bulunabiliyorsa mekan kalitesine gösterilen özen de İskandinav ülkelerindeki bir başka sabittir. 3XN'in tasarımlarında çarpıcı olan, tipolojik inovasyona harcanan çaba ve şehre gösterilen özendir. Mimari de bir bakıma bundan yola çıkıyor. Bu bir sonuçtur ve asla bir lütuf değildir. Kural olarak, tasarlarken içeriden başlayıp dışarıya doğru hareket ederiz. Cephe her zaman binanın içinde olanları yansıtır. Cephe inanılmaz derecede önemlidir, ancak binanın içinde olup bitenlerle bağlantılı olması gerekir. İkincisi, mimarinin kendi bağlamına tepki vermesi esastır, çünkü bir proje her zaman yerel tarihten ve ihtiyaçlardan beslenir. Sidney'de inşa ettiğimiz gökdelen New York'ta olsaydı aynı olamazdı.

Haberin Devamı

Kim Herforth Nielsen: “Mimarlığın insan davranışlarını şekillendirdiğine inanıyorum...”

Ørestad Koleji, Danimarka

Yapılar ve kullanıcı davranışları arasındaki ilişkiye önem veren mimari yaklaşımınızı hangi yöntemlerle uyguluyorsunuz?

KHN Her şey 2007 yılında, mekanların kullanımında maksimum esneklik ve dinamizm elde etmek ve bireysel büyüme süreçlerini sosyal açıdan da teşvik etmek için öğrencileri dahil ettiğimiz Kopenhag'daki Ørestad Koleji ile başladı. Bu deneyim o kadar ilham vericiydi ki, o zamandan beri, aralarında bazı psikologların da bulunduğu uzmanlarımızın, bina sakinleri ile mimarlıkla olan ilişkileri hakkında röportajlar yapmalarını, inşaatı tamamlandıktan sonra bile, binaların ömrünü yakından takip edebilmelerini sağlıyoruz. Bu şekilde her yeni çalışma bir öncekinden daha iyi sonuçlanıyor. Bu yöntemi ofis binalarında da uyguluyoruz.

Haberin Devamı

Kendi içinizde yarattığınız Ar-Ge birimi GXN çatısı altında uzun bir süredir yeni teknolojiler ve malzemeler üzerine araştırma ve deneyler yapıyorsunuz. GXN projelerinizi nasıl besliyor?

KHN Araştırma yaklaşımımız, mimarimiz için büyük önem taşıyor, estetik ve işlevsellik sınırlarını zorlamamıza olanak tanıyor. Her proje, bilgi birikimimizi sürekli olarak geliştirmemize olanak tanıyan önceki çalışmaların omuzlarında duruyor. Projeden projeye öğrendikçe, bu öğrenmeyi mimarimize ve pratiğimize kalıcı değer katmak için farklı biçimlerde uyguluyoruz. Bugün tüm projelerimiz GXN'in paha biçilmez önerilerine dayanıyor. Projelerimizde insan davranışlarını değerlendiren mimari psikoloğun yaptığı araştırmalar da GXN’in kapsamında, yeni malzemeler geliştirmek de. Yakın tarihli bir örnek vaka olarak İsviçre'nin Lozan kentindeki Olimpiyat Evi'nden söz edebilirim. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin yeni genel merkezi; yeşil çatısı, yağmur suyunun yeniden kullanımı ve hatta görünmeyecek şekilde yerleştirilmiş fotovoltaik panelleri sayesinde en katı sürdürülebilirlik sertifikalarından üçüne layık görüldü. Ve yaşanabilirlik açısından da, bina davranış çalışmalarımızdan faydalandı. Olimpik halka şeklindeki merdivenler bir topluluk duygusu yaratıyor. Neredeyse yapısal kısıtlamalardan arınmış iç mekanlar özellikle esnek şekilde tasarlandı; etkileşimi ve iletişimi desteklemesi sağlandı. Geçmiş yıllardan da bir örnek vereyim: Mumbai'de çok katlı bir konut projesi tasarlamakla görevlendirildiğimizde merkezi klima burada standart olmadığı için, anlaşılır şekilde birimlerdeki ısı kazancı konusunda endişeliydik. GXN, kuleyi tasarlarken güneş ısısı kazancını gerçek zamanlı olarak analiz etmemizi sağlayan bir yazılım geliştirdi. Buna ek olarak, her köşede yatay "yaprak şeklindeki" güneş kanopilerinden derin dikey kanatlara geçiş yapan cepheyi tasarlamak için tasarım ekibiyle birlikte çalıştılar; bu da güneş radyasyonunun dairelere doğrudan girmesini önemli ölçüde azalttı.

Haberin Devamı

Kim Herforth Nielsen: “Mimarlığın insan davranışlarını şekillendirdiğine inanıyorum...”

Quay Quarter Tower, Sidney

Dünyanın pek çok ülkesinde aynı anda projeler yürüten sizinki kadar büyük mimarlık ofislerinin tasarımda yaratıcılığı ve tazeliği koruyabilmesi hiç de kolay değil. Bunu nasıl başarıyorsunuz? Ofisinizde yeni fikirler nasıl ortaya çıkıyor ve genç yetenekleri nasıl keşfediyorsunuz?

KHN 3XN 35 yaşında, tasarımcılarımızın ortalama yaşı ise 30. Yani stüdyoyu kurduğumuzda henüz doğmamışlardı! Tazeliğimizi sağlayan onlar. Kendi payımıza kapsayıcı olmaya çalışıyoruz. Herkes katkıda bulunabilir ve dinlenir, herkesin söz hakkı vardır. Stüdyoda tuttuğumuz 1.400 maket ilham kaynağı oluyor, her zaman geriye dönüp yapılanlara bakıyoruz. Ardından çalışma grubunda adeta bir fikir pinponu oynanır, çok konuşulur. Herkes birbirinin fikrine saygı duyar ve kimsenin moralini bozmamak için çaba gösterirler. Bir fikri öldürürseniz, tüm ihtimalleri öldürmüşsünüz demektir. Ama ona gelişme fırsatı verirseniz, onun iyi yanları diğerleriyle birlikte başka bir parlak fikre yol açacaktır. Biz böyle çalışıyoruz.

Sidney’de tasarladığınız ve World Architecture Festival 2022’de “Yılın En İyi Yapısı” ödülüne layık görülen Quay Quarter Tower hakkında konuşalım isterim.

KHN 1976’da inşa edilen, kullanım ömrünün sonuna yaklaşan AMP Center’ın yıkılıp yeniden yapılması yerine, daha iddialı bir hedefe ulaşmak için yola çıktık: Mevcut binanın mümkün olduğunca çoğunu yeniden kullandık. Sidney Opera Binası’nın yakınında bulunan 206 metrelik ofis kulesi, bir topluluk duygusu yaratan, “iş birliği, sağlık, esenlik” gibi kavramlara odaklanan, dikey bir köy olarak tasarlandı. Üst üste dizilmiş, beş farklı yöne bakan hacimden oluşan yapıda, mevcut kulenin ileri dönüşümünü içeren radikal bir sürdürülebilirlik stratejisi kullanıldı. Yığılmış atriyum serisi, olağanüstü manzaralara sahip sosyal bir omurga oluştururken aynı zamanda gün ışığının her katta derinlemesine girmesine izin veriyor. Yapının inşasında orijinal binanın kirişleri, kolonları ve plakaları başta olmak üzere %65’inden fazlasını ve orijinal çekirdeğin %95’ini koruyarak 12.000 tonluk (Sydney ve Melbourne arasındaki 35.000 uçuşa eşdeğer miktarda) karbon tasarrufu sağladık.

Kim Herforth Nielsen: “Mimarlığın insan davranışlarını şekillendirdiğine inanıyorum...”

Sadece bir ofis kulesinden ibaret olmayan Quay Quarter Tower aynı zamanda Sidney’in günlük yaşantısına kamusal alanlarıyla da katılıyor. Yapı, kullanıcılarının ve çevresindekilerinin davranışlarını nasıl dönüştürüyor?

KHN Quay Quarter Tower ile "yüksek bina"yı hem "dıştan içe" hem de "içten dışa" tasarlayarak yeniden tanımladık. Opera binasının ve limanın önemli manzaralarını sahamızdan engelleyebilecek mevcut bir tarihi binanın yarattığı zorluğun üstesinden gelmek için kuleyi, kule yükseldikçe yön değiştiren bir dizi hareketli cam hacim olarak tasarladık. Mimarinin davranışı şekillendirdiği felsefemizin bir ifadesi olarak, bu değişen hacimler içinde çok katlı bir avlu koleksiyonu yarattık. Bu geniş, açık alanlar, hem şehir genelinde hem de avlu ve çalışma alanlarının kendi içinde dramatik dikey ve yatay görüntülere izin veriyor. Çalışanlar diğer meslektaşlarının neler yaptığını görebiliyor, daha kolay iletişim kurabiliyor. Bu tasarımın amacı iş birliğini ve topluluğu teşvik etmekti. Ayrıca podyumda, perakende satış mağazaları ve restoranlar, binada ve daha geniş mahalledeki çalışanlar ve yaşayanlar için kamusal olanaklar sunuyor. Yapı, bölgedeki yaşamı sürdürülebilir kılmak ve onu canlandırmak için binanın ve kentsel çevrenin mevcut altyapısını kullanıyor ve daha önce yorgun olan bir bölgeye yeni bir hayat veriyor.

Kim Herforth Nielsen: “Mimarlığın insan davranışlarını şekillendirdiğine inanıyorum...”

Mimari tasarım yarışmaları 3XN için önemli bir proje üretme kanalı. Yarışma projelerinde nasıl bir yaklaşım benimsiyorsunuz?

KHN Çok fazla yarışma projesi yapıyoruz, bence bu bizi her zaman taze ve meraklı tutuyor. Her daim yarışmalar üzerinde çalışan 3 veya 4 ekibimiz var. Ortağım Jan Ammundsen ve ben stüdyonun ortasında oturuyoruz ve her ekiple sürekli iletişim halindeyiz. Çok açık ve herkesi fikirlerini paylaşmaya teşvik eden bir ortam yarattık; bu pozitif çalışma kültürü en yaratıcı fikirlerle sonuçlanıyor. Yapıcı eleştiriyi memnuniyetle karşılasak da, personeli asla bir fikri küçümsememeye, bunun yerine en iyi önerilere ve çözümlere odaklanmaya teşvik ediyorum. Grup ilk fikirler hakkında olumsuz konuştuğunda bunun onu "öldürdüğünü" ve sürecin daha sonra, gerçekten değerli olabileceği zaman ona geri dönmemizi engellediğini keşfettik. Çözüm bulmak için hala inanılmaz derecede önemli olduğuna inandığım birçok fiziksel maket üretiyoruz. Bu şekilde bir sonraki yarışma için de bilgi ve deneyimimizi geliştirmeye çalışıyoruz.

Kim Herforth Nielsen: “Mimarlığın insan davranışlarını şekillendirdiğine inanıyorum...”

Saxo Bank Headquarter, Kopenhag

Sizce şu anda mimarlık üretiminde çözülmesi gereken en zorlayıcı problemler hangileri?

KHN Problemler her zaman ilgimi çekiyor, bizi daha yaratıcı mimarlar haline getirdiklerini düşünüyorum. Şu anda mimarlar olarak vermemiz gereken en önemli mücadele, kentlerin daha yaşanabilir ve gerçekten sürdürülebilir hale getirilmesi. Ayrıca kaynakların sorumlu kullanımı da çok önemli bir sorumluluk. Topluma ve çevreye karşı sorumlu olan binalara ihtiyacımız var. İhtiyacımız olmayan tek şey ise bencil binalar. Gelecekte nasıl yaşayacağımıza dair kurgu ve düşünceler, yeni vizyonlar ve malzemeler tasarımlarımıza üretimlerimize yardımcı olacak teknolojiler ve bu teknolojilerin sunduğu olanaklar beni her zaman heyecanlandırıyor. Daha iyi araçlar her zaman daha yeni olanaklar sağlar. Aynı zamanda, sadece formuyla var olmayan, anlamlı ve topluluğuna hizmet eden bir mimarlık yaratmamız gerekiyor.

Yeşil bina standartlarının ve bu alanda yapılan uygulamaların çevresel sürdürülebilirlik için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

KHN İlgili standartların ve spesifikasyonların bazılarının optimal olmadığını düşünüyorum. Sürdürülebilirlik bütüncül olarak ele alınmalıdır. Ahşap gibi bazı doğal yapı malzemeleri diğerlerinden daha "yeşil" olabilir. Ama sürdürülebilirlik konusu sadece malzeme ile ilgili değil. Binaların daha sonra -ve nasılsökülüp geri dönüştürülebileceği veya yapının ölçeği de sürdürülebilirlikle ilgilidir. Yapıları mümkün olduğunca sürdürülebilir inşa etmek için yapabileceğiniz birçok şey var. 3XN olarak projelerimizde yapıların işlevsel, estetik ve geri dönüştürülebilir olmasını sağlıyoruz. Binanın enerji verimli olduğunu, sürdürülebilir malzemelerden yapıldığını ve daha fazlasını gösteren diyagramlar oluşturuyoruz. Her yarışma için yaptığımız birşey bu. Her proje için yaklaşık 200 sayfalık bir kitapçık oluşturuyoruz. Neyse ki iyi bir rekorumuz var ve katıldığımız yarışmaların yaklaşık yüzde 50'sini kazanıyoruz. Bu çok önemli çünkü her projeye çok yatırım yapıyoruz.

Mimarinin kullanıcı davranışları üzerinde büyük etkisi olduğuna inanıyorsunuz. Bu etkileşim için yapısal ölçekte verebileceğiniz örnekler hangileri?

KHN İki yıl önce bazı binalarımızı analiz etmesi ve değerlendirmesi için bir mimari psikolog ile çalışmaya başladık. Bazı yapılarımızda üç ay zaman geçirdi; oradaki insanlarla görüştü ve binalarda ne tür davranışlar sergilediklerini gözlemleyip analiz etti. Sonuçta elde ettiğimiz veriler çok isabetliydi. Görünüşe göre yapılar, aslında bizim tasarlarken düşündüğümüz şekilde işlev görüyorlardı. Merdivenler, projelerde sıklıkla kullandığımız bir mimari unsurdur. Doğru yere, binanın merkezine koyarsanız ve onu çekici hale getirirseniz, insanlar gerçekten üzerinde yürümek ister, o zaman etkileşim için bir katalizörünüz olur. Örneğin, Saxo Bank binası altı kat yüksekliğindedir ve insanlar merdiveni kullanırlar çünkü ancak o zaman kuruluşlarında neler olup bittiğini görebilirler. Aynı zamanda, merdivende biriyle karşılaştığınızda, birbirinizle koridorda karşılaştığınızdan daha fazla etkileşime girme eğilimindesiniz. Koridorlardan nefret ediyorum, bu yüzden onlardan kaçınmaya çalışıyoruz! Merdivenler kullanıcı davranışları açısından önemli bir etkileşim alanıdır. Yapı içerisinde katalitik bir rol oynarlar: Bir merdivenden yukarı veya aşağı doğru hareket etmek, kişinin hızını otomatik olarak yavaşlatır. Çevrenizde olup bitenleri daha yoğun bir şekilde algılar ve insanlarla, sadece bir koridorda ilerlediğiniz zamandan daha kolay sohbete girersiniz -en azından merdivenler açık bir hacimdeyken. Koridorlardan kaçınarak ve geniş alanlar oluşturarak binalarda bir açıklık duygusu yaratıyoruz. Örneğin, Deloitte danışmanlık firmasının ofis tasarımında, çeşitli katları birbirine bağlayan kısa merdivenlerin olduğu büyük bir atriyum ve her katta insanların buluşup birbirleriyle iletişim kurabilecekleri küçük bir ada tasarladık. Aynı zamanda merdiven boşluğunu bir sanat eseri gibi kullandık. Merdivenlerin alt yüzeyleri, yavaş yavaş değişen ve hiçbir zaman tam olarak aynı görünüme sahip olmayan farklı renklerde aydınlatılmıştı. Bu şekilde, çalışanlar ve bina arasında güçlü bağlar kuruldu. Ørestad'daki ortaokul örneğinde ise ilk fikir, ortada açık bir daire bırakarak yukarı doğru kıvrılan bumerang şeklindeki alanlarla ilgiliydi. Bunun mantıksal sonucu, çeşitli seviyeleri birbirine bağlayan merkezi bir merdiven alanıydı. Diğer binalarda da genellikle açık bir avlu bulunur. Bununla birlikte, merdivenlerin diğer boşluklarla etkileşime girme ve onları bağlama biçimine ve ışığı emme veya belirli yönlere saptırma biçimlerine bağlı olarak oldukça farklı merdiven boşlukları ortaya çıkar.

Bir mekandaki kullanıcı davranışlarını değiştirmek için bir proje tasarlamanız gerekse, çalışma yönteminiz nasıl olurdu?

KHN Söylemesi zor, çünkü daha fazla ayrıntıya ihtiyacım var ama örneğin tasarladığımız Swedbank binası 45.000 metrekare, iki bin beş yüz kişilik bir iş yeri. Aslında İsveç'teki en büyük açık alan ofis binası. Burada müşteri bize açıklık ve sağlamlık değerlerini yansıtan bir öğrenme ortamı istediğini söyledi. Biz de binanın formunu iki “W”nun bir araya gelmesiyle, beş atrium ve bunların hepsini birleştiren ortada bir sokakla oluşturduk. Binada aslında koridorlar yok ve herkes çevresini ve birbirini görüyor, ancak çalışma alanlarında çeşitlilik var. İnsanlar küçük adalarda oturuyorlar, bu yüzden büyük bir alan olsa da, ortasında bir cadde olan birçok plazanın bir araya gelmesi gibi.

Yapılarda açık alan kullanımları ne tür davranışları teşvik ediyor veya başka ne gibi faydalar sağlıyor?

KHN Elbette mekansal çeşitlilik olmalı, sessizlik için gidebileceğiniz yerler olmalı. Ancak ana fikir, daha açık kaynaklı bir ortam elde edebilmeniz ve böylece bilgiyi daha kolay şekilde paylaşabilmenizdir. Mesela bizimki gibi bir organizasyonda biz mimarız, birlikte çalışmak zorundayız. Bunun sebebi bir fikrin bir uçtan çıkıp domino etkisi ile ofiste dolaşması. Her zaman yarışmalar yaparız ve genellikle bir yarışmadan diğerine akan iyi bir fikir görürsünüz. Hiçbir şeyi paylaşmadığınız bir alanda buna sahip olamazsınız.

Sizce çevrimiçi kaynaklar ve medya mimariyi nasıl etkiliyor?

KHN Çevrimiçi kaynaklardaki ve medyadaki muazzam gelişimin artıları ve eksileri var. Mimarlık hakkında çok fazla bilgi "meslekten olmayan insanlarla" paylaşılabiliyor. Bunun mimarlığın günlük yaşam için önemine dair gelişmiş bir anlayışı beslediğini düşünüyor ve takdir ediyorum. Dünyada mimarlık, birçok bağlamda ve birden fazla medyada haber değeri olan bir konu haline geldi. Ancak öte yandan yine çevrimiçi ortamlarda ve medyada mimarlık bazen magazinsel bir nesne haline gelebiliyor. Mimarlık fiziksel ortamlar yarattığı için her zaman çok dikkatli olmalıyız ve bu sorumluluğu ciddiye almalıyız.

Mesleğiniz dışında nelerle ilgileniyorsunuz ve bu ilgi alanlarınız işinizi nasıl etkiliyor?

KHN Sanat, resim, heykel, performans sanatları, film ve yemek, hepsi bana ilham veriyor. Tüm bu alanlar duyularımızı ve yaratıcılığımızı besliyor. Danimarka’da yaratıcı topluluklar her zaman birbirine yakın ve iş birlikçi bir anlayışla üretir. Mimarlar da birbirlerine ilham verir, örneğin. Yaratıcılık paylaşılabilen birşeydir ve birbirinden beslenir

Genç tasarımcılara ve öğrencilere ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?

KHN Henüz gençken çok fazla seyahat ettim ve aslında beni mimar olmaya iten şey de buydu. Genç tasarımcıların farklı stil ve uygulama yöntemlerini takdir etmelerinin ve kendilerini farklı kültürlere kaptırmalarının paha biçilmez olduğunu düşünüyorum. Tasarım haftalarına, konferanslara, onları yeni ve farklı fikirlerle tanıştırabilecek her türlü etkinliğe katılmalarını öneriyorum.