28.11.2022 - 01:00 | Son Güncellenme:
Aslı Çiçek, Prof. Dr. Ayşen Savaş, Neyran Turan, Han Tümertekin ve Ertuğ Uçar’dan oluşan Seçici Kurul, açık çağrıya gelen toplam 24 proje arasından yaptığı değerlendirme sonucunda, küratörlüğünü Sevince Bayrak ve Oral Göktaş’ın üstlendiği “Hayalet Hikayeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi” adlı projeyi, 20 Mayıs–26 Kasım 2023 tarihleri arasında ziyarete açılacak Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu’nda sergilenmek üzere seçti. Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu’ndaki sergi İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın koordinasyonunda, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla ve T.C. Dışişleri Bakanlığı himayesinde, Schüco Türkiye ve VitrA’nın eş sponsorluğunda gerçekleştiriliyor. Seçici Kurul üyeleri, ikinci aşamaya kalan ve her biri farklı içerik ve tasarım kaliteleri barındıran öneriler arasından, mimari ve kentsel tartışmalara özgün bir perspektif getiren “Hayalet Hikayeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi” projesini, Türkiye’de olduğu kadar dünyada da güncel ve önemli bir soruna odaklanması, zengin bir içerik ve araştırma yöntemi önermesi ve ölçekler arası yaklaşımıyla yapıdan şehirciliğe kadar uzanan bir ilgi alanı geliştirmesi nedeniyle seçtiklerini açıkladı. “Hayalet Hikayeleri: Mimarlığın Çuval Teorisi” projesi binalarla ilgili kanıksanmış imgeleri ve yaklaşımları sorgulamayı ve geleceğe dair umut verecek önerileri ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Ursula K. Le Guin’in Çuval Teorisi’ne dayanarak, son yirmi yılda mimarlık dünyasının geçirdiği köklü değişimden de güç alan sergi içeriği, kaideler üzerinde duran kahraman yapılar yerine, kullanılmayan yapıların hayalet hikayelerini dinlemeyi öneriyor. Türkiye’nin hemen her şehrinde bulunan bu yapılardan oluşan güncel arşivin kolektif olarak belgelenmesi ve “geleceğin laboratuvarı” olarak ele alınabilecek bu yapıları yıkmak ya da kaderine terk etmek yerine nasıl dönüştürülebileceğine dair araştırmalar projenin ana başlıklarını oluşturuyor.
“Ustalara Saygı”
İstanbul Serbest Mimarlar Derneği (İstanbulSMD), Türkiye mimarlığının önemli isimlerine ilişkin monografik kısa belgesel dizisini başlattı. “Ustalara Saygı” adı verilen proje, Derneğin 20. yılını kutlamak amacıyla 25 Ekim’de Pera Palas’ta düzenlenen etkinlikte tanıtıldı. VitrA’nın ana sponsorluğunda hayata geçirilen proje, yakın dönem Türkiye mimarlığı için öncü olmuş ustalara mercek tutuyor. Bir dönemin mimarlık üretimini gözler önüne sererek önemli bir eksiği tamamlayan belgesel dizisine, VBenzeri ve İstanbulSMD’nin YouTube kanallarından erişilebiliyor. İlk etapta yayına alınan 7 bölümde Levent Aksüt ile Yaşar Marulyalı, Doğan Tekeli, Doğan Hasol ile Hayzuran Hasol, Erkut Şahinbaş, Cafer Bozkurt, Ertun Hızıroğlu ve Ersen Gürsel izlenebiliyor. VitrA’nın desteğiyle İstanbulSMD tarafından hazırlanan “Ustalara Saygı” projesi, ülkemizde mimarlığın, meslek örgütlenmesinin öncüsü olmuş değerli mimarlara ilişkin bütünlüklü bir dijital çalışma sunuyor. Mesleğe hâlâ katkıda bulunan ustalarının kariyerlerine odaklanan kısa belgesellerin içeriği Yüksek Mimar Banu Uçak tarafından hazırlanıyor. Kuşaklar arası iletişime katkı sağlayacak önemli bir enstrüman niteliğindeki belgeseller önemli bir eksikliği tamamlıyor.
Heidegger ve İkamet Etme Meselesi
Céline Bonicco-Donato tarafından kaleme alınan Heideggerxs İkamet Etme Meselesi - Bir Mimarlık Felsefesi başlıklı kitap Janus Yayıncılık tarafından basıldı. Alp Tümertekin’in çevirisiyle Türkçe’ye kazandırılan kitap, “Heidegger’i okumadan mimar olunabilir mi?”, “İnşa Etmek, İkamet Etmek, Düşünmek başlıklı denemenin yazarının karmaşık ve derin düşüncesine yaklaşmadan hakiki anlamda bina yapılabilir mi?” sorularına cevap arıyor. Yazar Céline Bonicco-Donato “Analiz ettiğimiz projelerin, yani Frank Lloyd Wright’ın Falling Water, Alvar Aalto’nun Villa Mairea ve Peter Zumthor’un Therme Vals projelerinin (…) gösterdiği gibi projenin ölçüsü mimar değil, dünya, yani projeden önce var olan, başka deyişle inşaat alanı, sunduğu malzeme, tarihi, doğal öğeleri, atmosferi, vb. olmalıdır” derken hakiki mimari üretimin zaten orada olanı görünür kılmaktan kaynaklandığını ve mimarın görevini yaratmak değil, var olmak isteyenin varlık kazanmasına izin vermek olduğunu öne sürüyor
Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi
Macar Kültür Merkezi tarafından düzenlenen "Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” sergisi açıldı. Macar asıllı mimar Şandor Hadi’nin hayatını ve yaratıcı kişiliğini mercek altına alan sergi 1 Nisan’a kadar Liszt Enstitüsü - İstanbul Macar Kültür Merkezi’nde yer alıyor. Sergi, Gül Baba Türbesi Mirasını Koruma Vakfı, HEPA Türkiye, Bimsoft ve Graphisoft’un desteğiyle, Sevinç Hadi’nin “Baş Danışman ve Onur Konukluğu”nda ve Ufuk Demirgüç’ün küratörlüğünde gerçekleşiyor. 20.yüzyılın başında Türkiye’ye çalışmak için gelen Macar teknisyen Hadi János’un üç çocuğundan biri olarak 1931 yılında Kastamonu’da doğan Şandor (Sándor) Hadi küçüklüğünden itibaren el becerisi yüksek bir çocuktu. 1955 yılında İstanbul’da Saint Michel Lisesi’nden mezun olduktan sonra başladığı İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni 1961’de bitirdi. Öğrencilik yıllarında ve mezuniyetinden sonra dönemin önemli mimarlarından Turgut Cansever ile çeşitli projelerde ve Cansever’in projelendirdiği Beyazıt Meydanı uygulamasında çalıştı. 1961-1968 yılları arasında meydanın uygulamasını yapan İbrahim Yolal’ın firmasının diğer projelerinde de sorumlu mimar olarak çalışmaya devam etti. Şandor Hadi, bir yandan mimarlık üretimine devam ederken mimarlık eğitimi alanında da çalıştı. 1966-1984 yılları arasında önce Işık Mimarlık Yüksek Okulu’nda, daha sonra Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Yüksek Okulu’nda 2 yıl asistanlık ve 13 yıl öğretim görevliliği olmak üzere mimarlık eğitimine 15 yıl boyunca katkı sağladı. 1963 yılında, kendi serbest mimarlık bürosunu kurdu, 1964’te eşi Sevinç Hadi ile birlikte çalışmaya başladı. “Çok Yönlü Bir Mimar: Şandor Hadi, Türkiye’de İkinci Nesil Bir Macar” başlıklı sergi, Şandor Hadi’nin şahsi ve mimari dünyasını iki farklı bölümde ele alan bir anlatı sunuyor. İlk bölüm, ilk gençlik günlerinden aile hayatına, el yapımı ürünlerden yaptığı resimlere kadar mimarlık öncesi dünyasını tarif ediyor. İkinci bölüm ise, Sevinç Hadi ile kurdukları mimarlık ofisinin çatısı altında, bir mimar olarak imza attığı projelerden bir seçkiyi, ürettiği mobilyaları, maketleri ve Şandor Hadi mimarlığı üzerine diğer mimarların görüşlerini bir araya getiriyor. Sergide ayrıca, yakın bir zamanda yıkımı gerçekleşen İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi’nin 3 boyutlu olarak yeniden canlandırmasına yer veriliyor.
The Architectural Photography Awards 2022
Bu sene onuncu yılını dolduran The Architectural Photography Awards (APA)’nın 2022 yılı finalistleri açıklandı. Düzenlendiği yıldan itibaren dünyanın her yerinden birçok fotoğrafçının katılımıyla gerçekleşen The Architectural Photography Awards zaman içinde Dünya Mimarlık Festivali (WAF) kapsamına alındı. Bu seneki finalistler de 30 Kasım - 2 Aralık tarihleri arasında Portekiz’in Lizbon kentinde düzenlenecek olan Dünya Mimarlık Festivali (WAF) kapsamında sergilenecek. Festivalin son günü olan 2 Aralık 2022 tarihinde ise kazanan fotoğraflar açıklanacak. 64 ülkeden fotoğrafçıların katıldığı ödül altı kategoriden oluşuyor: Dış mekan, iç mekan, yer algısı, kullanımdaki binalar, köprüler ve ulaşım merkezleri. Finalistler şu şekilde: Almanya’dan Marco Tagliarino, Hong Kong’dan WIlliam Shum, Tayland’dan Jiang Zhenyu, Fransa’dan Thibault Jorge, Çin’den Hu Kangyu ve İstanbul Havalimanı fotoğraflarıyla Türkiye'den Simon Kennedy. Bu yıl jüri mimari fotoğrafçı, Kingston Üniversitesi Tasarım Bölümü Onur Doktorası ve RIBA Ömür Boyu Onur Ödülü sahibi Richard Bryant; Foster + Partners'ın ortağı ve iletişim başkanı Katy Harris; emlak uzmanı Kunle Barker; Kraliyet Sanat Akademisi’nde Mimarlık Bölümü Başkanı ve Heinz Küratörü Vicky Richardson; tasarımcı ve marka stratejisti John Rushworth; Illinois Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde Doçent Stewart Hicks; mimar ve Farshid Moussavi Architecture'ın kurucusu Farshid Moussavi; Zaha Hadid Architects baş mimarı ve yöneticisi Patrik Schumacher ile 2021 Mimari Fotoğraf Ödülleri'nin kazananı Liu Xinghao’dan oluşuyor.
Çamlıca Kulesi’ne Ödül
Melike Altınışık Architects (MAA) tasarımı 369 metre yüksekliğindeki fütüristik İstanbul Çamlıca TV & Radyo Kulesi “Council on Tall Buildings and Urban Habitat – CTBUH” tarafından “Best Tall Non-Building 2022” ödülüne layık görüldü. Yüksek binaların, kentsel çevrelerin ve yenilikçi yapıların tasarımı, inşası ve sürdürülebilirliğine vurgu yapan, dikey şehircilik üzerine önemli çalışmaları olan sektör uzmanlarından oluşan 2022 CTBUH Şikago jürisi yirmiden fazla kategoride uluslararası projeleri değerlendirmeye aldı. CTBUH Jurisi, şimdiye kadar, ödül kazanan bir projenin en az yüzde ellisinin bir ‘bina” olma kriterini karşılaması şartı ararken ilk kez CTBUH 2022 Ödülleri’nde “İstanbul Çamlıca TV & Radyo Kulesi” için yeni bir kategori oluşturarak projeyi ve MAA’yı onurlandırdı. Gökdelenin doğum yeri olan Şikago’da 9-12 Kasım tarihlerinde gerçekleşmiş olan Tall Excellence, 10 günlük atölye çalışması, yaklaşık 50 oturum, iki genel kurul ve ödül törenini içeren “dikey şehircilik” programı için uluslararası uzman kadrosunu bir araya getirdi. MAA kurucusu Melike Altınışık, CTBUH’un Şikago’da düzenlediği 2022 Uluslararası Konferansı ve Ödül Töreni’nde konuşmacı olarak yer aldı. Melike Altınışık, dünyanın önde gelen girişimcileri, yatırımcıları, mimarları, tasarımcıları, mühendisleri, inovasyonu yönlendiren ve yeni kentsel tasarımların sınırlarını zorlayan paydaşları da dahil olmak üzere, 40 ülkeden 800’den fazla kişinin katılımıyla gerçekleşen 2022 Uluslararası Konferansı ve Ödül Töreni’nde “İstanbul Çamlıca TV & Radyo Kulesi”nin tasarım öyküsünü ve İstanbul’la kurduğu eşsiz diyaloğunu paylaştı.
Salt Araştırma Fonları 2022 Sunumları
Garanti BBVA tarafından kurulan Salt’ın bilgi üretimi ve paylaşımını desteklemek üzere 2013’ten bu yana her yıl düzenlediği Salt Araştırma Fonları, yeni kaynakları görünür kılan ve çok yönlü bakış açıları sunan çalışmaları teşvik etmeyi amaçlıyor. Salt Araştırma Fonları ile 2022 yılında desteklenen projeler, 9 Aralık Cuma günü 14.00-18.00 saatlerinde Salt Galata’da gerçekleşecek, herkese açık bir programla tartışmaya açılıyor. Seçici Kurul üyelerinden Deniz Artun (Galeri Nev), Doç. Dr. Bülent Batuman (Bilkent Üniversitesi) ve Doç. Dr. Burak Onaran’ın (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) moderatörlüğündeki oturumlarda araştırmacılar, çalışmalarının yöntem, süreç ve verilerine ilişkin sunumlar yapacak. Üç oturumdan oluşan programa çevrimiçi katılım da sağlanabilecek.
Bilge Beril Kapusuz Balcı “Mimarlık, Politika, Estetik ve ‘Kağıttan Meseleler’: Çevre Dergisi (1979-1981) ve Mimarlık Yayıncılığı Sahnesindeki Yarım Kalmış Aracılığı”; Serim Dinç, İnci Olgun ve Sait Gözü “Oda-AvluMahalle: Mardin Latifiye Mahallesi”; Başak Altın “Lucia Moholy’nin Ankara yılları: Sürgünde Bir Kadın Fotoğrafçı”; Efe Murat Balıkçıoğlu ve Emirhan Eringen “Kayıp Avangart: Yüksel Pazarkaya Stuttgart Somut Şiir Okulunda”; Can Memiş “Bellek Hakkının İhlali Olarak Yitirilmiş Bir Hafıza Mekanı İhtimali: Sultanahmet Cezaevi” ve Hazal Özdemir “Geri Dönmemeye Yemin Ettiler: İmparatorluğun Sonunda Ermeni Göçü ve Fotoğrafik Belgeleme” başlıklı araştırmalarıyla Salt Araştırma Fonu almaya hak kazandılar.
Mete Arat Hayatını Kaybetti
Almanya Millî Kütüphanesi, Leipzig, Oldenburg, Stuttgart Porsche Arena ve Türk Telekom Arena’nın mimarı Mete Arat Stuttgart’da vefat etti. Mete Arat, 1966 yılında Stuttgart Üniversitesi’nden mezun oldu. ASP (‘asp’ Architekten Arat-Siegel-Schust, Stuttgart) firmasının kurucu ortağı olarak Almanya’da birçok spor tesisi ve kamu binası tasarladı. Bugüne kadar katıldığı 500’e yakın proje yarışmasında birçok derece elde etmiş olan Mete Arat Almanya’nın önde gelen mimarlarından biriydi. Almanya Millî Kütüphanesi, Leipzig, Oldenburg, Stuttgart Porsche Arena kapalı spor salonlarını tasarladı ve geçen yıl Dünya Kupası maçlarının oynandığı Stuttgart Gottlieb – Daimler Stadı’nı restore etti. Aslantepe Ali Sami Yen Spor Kompleksi olarak bilinen ve toplam 52 bin 647 seyirci seyirci kapasitesi, 190 metre eni, 228 metre boyu ile dünyanın sayılı stadyumları arasında yer alan, aynı zamanda Türkiye’nin en teknolojik ve özgün spor komplekslerinden biri olan Türk Telekom Arena‘nın tasarımını yaptı. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz. Sanatçı Ayşe Erkmen, “Haliç Haliç’te” isimli eserini, “Yabancı dillerde ‘Golden Horn/ Altın Boynuz’ olarak bilinen Haliç’in ilginç biçimi benim için bir gemiyi andırıyor, bir gondolu veya tuhaf biçimli bir kayığı, hatta bir dumanı… Baktıkça akla tuhaf düşünceler getiren bu hareketli ve esrarengiz form, Haliç’in üzerine akşamüstleri yansıyan altın renkli güneşle birleşince altın boynuz adını almış deniyor. Bu şekil aslında bir kontur, bir dış çizgi. Ben bu çizginin içini doldurup bir yer, bir alan oluşturup, bunu Haliç’te konumlandırmak istedim” sözleriyle anlatıyor. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç ise “‘Haliç Haliç’te’ isimli bu eserle birlikte Bienal’in sanat dünyasına ve İstanbul’a getirdiği canlılığın, şehirde bıraktığı ilham veren izlerin kalıcı hale gelmesini temenni ediyoruz” diyor.