Neredeyse VAR’a takılıyordu!
Mourinho teknik direktörlük kariyerinin en zor zamanını yaşıyor olmalı. Çok daha güçlü liglerde ve mücadelelerde muhtemelen buradaki kadar üzerinde psikolojik baskı hissetmemiştir.
Dışarıdan herkes ahkam kesmeye bayılıyor ülkemizde; ancak özellikle sporda, siyasette, bilimde, sanatta olsun o ahkam kesenlerin hayatlarına bakıldığında en az risk alan, hiçbir tamamlanmış bir projenin içinde bulunmayan, ağzı iyi laf üretme dışında pek de başarısı olmayan kişiler olduğunu da görüyoruz.
Diğer tarafta özellikle yorumculuğa soyunmuş eski hakem ve futbolcuların insafsızlığın ve merhametsizliğin en keskin tarafında durmayı tercih etmelerini anlamak çok da kolay değil.
Mourinho’yu daha çok Premier Lig’deki serüveninden takip ettim. Orada hiç bu kadar savrulduğunu hatırlamıyorum.
“Savrulmak” tabirini bir eleştiri olarak yazmıyorum; bir durum tespiti olarak not düşüyorum.
Fenerbahçe’nin sezonun ikinci yarısında Galatasaray ile oynadığı Kupa çeyrek finaline kadar yerli yerine oturmuş bir sistemi, dizilişi ve kadrosu vardı.
Ranger karşılaşmalarında bu sistem Kadıköy’de tökezlemiş olmasına karşın özellikle deplasmandaki mücadele Mourinho’ya “doğru yolda olduğunu” göstermişti.
Galatasaray maçı önce psikolojik sonrasında tek maçlık eliminasyon tarafıyla Fenerbahçe’de birçok kişi gibi Mourinho’yu da bozdu.
Dün Yüksek Divan Kurulu’nda Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un kendine güvenen konuşmasını dinlerken aklıma gelen tam da buydu işte; Başkan dik duruşunu Divan’dan önce Samandıra’da gerçekleştirebilmiş, hem teknik direktöre hem de oyunculara ihtiyaç duyduklarını söyleyebilmiş olsa belki ne Mourinho bu kadar savrulur ne de sahada oyuncu grubu böylesine inişli çıkışlı performanslar gösterirdi.
Aslında Camia’nın ileri gelenlerinin Ali Koç’a yönelttikleri eleştirilerin temelinde işte bu var.
Başkan diyebilir ki; “nereden biliyorsunuz yapmadığımı?”
Sonuçlardan.
Fenerbahçe potansiyeli çok güçlü bir takım. Teknik direktörünün ihtiyaç duyduğu tek şey destek ve Türkiye gerçeklerinin kendisine anlatılmasıdır.
Mourinho da yaşayarak öğrendi ancak çok uzun süre tek başına mücadele etmek zorunda kaldı.
Tek başına kaldığı veya bırakıldığı için de o savrulmaları yaşadı.
Kupa maçı Galatasaray’a karşı elde edilecek psikolojik üstünlük haricinde aslında hiçbir anlam ifade etmiyordu.
Fenerbahçe yarışı geriden takip ettiği için buna Galatasaray’a nazaran daha fazla ihtiyaç duyuyordu.
Bu farkındalığı güçlü tutmak hem teknik direktöre hem oyuncu grubuna anlatmak gerekiyordu.
Ama öyle olmadı. Oradan Fenerbahçe dağılarak çıktı.
Mourinho üç farklı kulvarda oynadığı yaklaşık 15-16 maçtaki dizilim ve kadrosunu terk ederek bambaşka tercihlere yöneldi, sezon başına döndü.
Kayserispor maçından sonra da tekrar Galatasaray maçı öncesine…
İşte bu gel gitlere savrulma diyoruz.
Dikkatli okuyucularım hatırlayacaklardır kimi kaybettiği karşılaşmalarda dahi Fenerbahçe’nin oyun şeklini doğru bulduğumu burada tekrar tekrar yazmıştım.
Fenerbahçe bu sezon sahasında kaybettiği biri lig diğeri kupa olmak üzere iki Galatasaray maçı dışında kötü diyebileceğimiz bir oyun oynamadı.
Fenerbahçe’yi kötü gösteren şey “bitirici olamamasıydı.”
Galatasaray’ı da önde gösteren de bunun tam tersinin olması.
Genel sezon istatistiklerine bakıldığında Galatasaray, Fenerbahçe’ye nazaran kalesinde %25 daha fazla gol pozisyonu vermesine rağmen aynı orana kıyasla daha az gol yerken; Fenerbahçe ise yine aynı orana göre kalesinde daha fazla gol gördü.
Geçen hafta Kayserispor’un attığı üç gol ve Gaziantep FK’nın daha maçın başında bulduğu goller bunlara aslında çok güzel örnekler oluşturuyor.
Hep aynı cümlenin altını çiziyorum; Fenerbahçe yediği gibi goller atamıyor!
Yediği gibi gol pozisyonları yakalamıyor mu; kesinlikle ama bunları bitiremiyor!
Dünkü karşılaşmada Dzeko bir gole sebebiyet verdi; ama yakaladığı iki mutlak gol pozisyonunu değerlendiremedi.
Belki de sezonun en önemli kırıklımlarından biri de Dzeko’nun geçen seneye oranla gol konusunda sıkıntı veya bitiricilik sorunu yaşamasıdır.
Aynı şekilde En Nesyri… Ramazan öncesindeki golcülüğüne bir türlü dönemedi. Bu da Fenerbahçe’nin en kritik karşılaşmalarda zorlanmasına neden oldu.
Neyse ki o boşluğu Talisca doldurdu. Talisca da geldiği gibi devam etmiş olsaydı belki Fenerbahçe haftalar önce Lige havlu atacaktı.
Her şeye rağmen Dzeko’nun halen Fenerbahçe’nin orta alanında topa yön veren akıl olduğunun da altını çizmek gerekiyor.
Önümüzdeki sezon planlamasında işte bu “akıl” sorunsalına Fenerbahçe’nin çok fazla kafa yorması gerekiyor.
Mourinho’nun ikinci yarının hemen başında yaptığı İsmail – En Nesyri değişikliğinin cesur bir yaklaşım olduğunu söylemek doğru olur.
Dzeko’nun Tadic ile iyi anlaştığını, Talisca’nın 10 numara bölgesinde daha etkili oynadığını, En Nesyri ve Dzeko ikilisiyle forveti çiftlemenin sonuç verici olduğunu da not edebiliriz sanırım.
Diğer tarafta maç başlayan takımın genel havası sanki Lige havlu atmış gibiydi. Bu hava maçın ancak ikinci yarısında biraz da rakip Gaziantep FK’nın antifutbol oyunu ve hakem ile VAR’ın kararlarıyla dağıldı diyebiliriz; oyuncular sahaya karakter koydular.
Şöyle bir veri paylaşalım. Maçı 72. Dakikada 3-1’e getiren gole kadar Gaziantep FK 16 “sert” faul yapmıştı. Sonrasında uzatmalar dahil 23 dakikadaysa sadece 3 faulle maçı tamamladılar.
Gaziantep FK’nın sezon içi faul ortalaması 13 olmuşken bu maçı 19 faulle tamamlaması da sertlik seviyesini göstermesi bakımından dikkat çekiyor.
Gaziantep FK deplasmanda oynadığı Galatasaray maçını 6, evinde oynadığını da 15 faulle tamamlamıştı.
Diğer taraftan maçın kritik bazı pozisyonları vardı.
Karşılaşma henüz 0-0 devam ederken Dzeko’nun ceza sahası içinde ayağına basılmasını hem hakem hem VAR sadece izlemekle yetindi.
İkinci yarı yine Dzeko’nun içinde bulunduğu bir başka pozisyonda arkadan itilmesine seyirci kalan hakem ve VAR yönetimi vardı.
Ancak sanırım en skandal karar Fenerbahçe’nin attığı golün yarı otomatik ofsayt sisteminin görüntüsüne rağmen ofsayt gerçekçesiyle iptal edilmesiydi.
Ekrana gelen canlandırmada her iki oyuncunun da omuz hizalarının ofsayt perdesinin eşit seviyede dışına taştığı görülürken çizgi çekildiğinde Dzeko’nun omzu daha önde olduğu gösterilerek ofsayt kararı verildi.
Burada eğer Gaziantep FK’lı oyuncuyu perdenin gerisinde, Fenerbahçeli oyuncuyu da ilerisinde gösterirse ofsayt kararı çıkabilirdi. Her iki oyuncunun da omzu perdeden taşmışken simülasyondan Dzeko aleyhine çizgiyi çekmek kafaları karıştıran bir sonuç oldu.