Melike Sarıkaya / Milliyet.com.tr - Son yıllarda belediyeler tarafından tahsil edilen Evsel Katı Atık Bedeli hem vatandaşlar hem de işletme sahipleri için sıkça tartışılan bir konu haline geldi. Çevre Kanunu’nun ilgili maddeleri ve yönetmeliklere dayandırılarak belirlenen bu bedelin amacı, atıkların toplanması, taşınması ve bertarafı süreçlerinin maliyetlerini karşılamak olsa da uygulama aşamasında çıkan çeşitli sorunlar ve belirsizlikler dikkat çekiyor. Özellikle işletmelerden bu bedelin vergiye benzer bir yöntemle tahsil edilmesi, hukuki ihtilafları beraberinde getiriyor. Kimi belediyelerde farklı yöntemlerle hesaplanan ve genellikle şeffaf bir şekilde açıklanmayan bu ücretlendirme, eşitlik ilkesinin ihlal edilmesi ve yanlış hesaplamalar gibi sorunları gündeme taşıyor. Avukat Oğuz Kara hem bu bedelin hukuki altyapısını hem de uygulamadaki sorunları ele almak için Milliyet.com.tr’ye açıklamalarda bulundu. Avukat Kara, bireylerin ve işletmelerin bu tür ücretlendirme süreçlerinde haklarını nasıl savunabileceklerini, belediyelerin ise şeffaf yönetim yükümlülüklerini detaylarıyla anlattı.
'VERGİ GİBİ TAHSİL EDİLİYOR'
Evsel Katı Atık Bedeli, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 11. maddesi ve ilgili yönetmelikler uyarınca, belediyelerin evsel katı atık bertaraf tesislerini kurmak, işletmek ve sürdürülebilirliğini sağlamak için topladığı bir bedeldir. Bu bedelin amacını anlatan Avukat Oğuz Kara, toplanan bedelin vergi gibi gösterilmesinin hatalı olduğunu belirterek, “Bu bedelin amacı, çevre düzenlemelerine uygun olarak atıkların toplanması, taşınması ve bertarafına ilişkin maliyetleri karşılamaktır. Belediyeler, bu hizmetlerden faydalanan tüm işletme ve konut sahiplerinden bu bedeli talep eder. Vergi gibi talep edilmesi ve tahakkuk ettirilmesi hatalı. Bu yönde içtihatlar da var. Buna rağmen birçok işletmeye ulaşan ödeme ihbarnameleri sanki vergi ödemesiymişçesine icra ediliyor. Evsel Katı Atık Bedeli, teknik olarak bir vergi değil, sözleşme (genellikle abonelik sözleşmesi) karşılığında tahsil edilen bir ücrettir. Ancak belediyelerin bu bedeli tahsil etme yöntemleri zaman zaman bir vergi tahsilatı gibi icra ediliyor. İşletmelerden tahsilatın doğru kategoride yapılmaması hukuki ihtilaflara yol açabilir” dedi.
Evsel Katı Atık Bedeli’nin tahsil edilebilmesi için sözleşme olması gerektiğini vurgulayan Avukat Kara, “Belediyeler, Evsel Katı Atık Bedeli'ni tahsil edebilmek için işletmelerle bir sözleşme yapmak zorundadır, ki borcun bir kaynağı olsun. Bu sözleşme hizmetin kapsamını, maliyet hesaplamalarını ve ödeme şartlarını içerir. İşletmeler genellikle belediyelerden gelen bildirimler veya abonelik formları üzerinden bu süreci tamamlar. Ancak tarafların sözleşme sürecini dikkatle incelemesi gerekir. İşletmeler, belediyelerden sözleşme kayıtlarını talep ederek veya varsa ilgili belediyelerin online sistemleri üzerinden abonelik durumlarını kontrol edebilir. Ayrıca belediye tarafından gönderilen faturaları ve bildirimleri dikkatlice incelemeleri önemli” ifadeleriyle uyarıda bulundu.
FARKLI BELEDİYELER, FARKLI YÖNTEMLER
Sözleşme olmadığı takdirde herhangi bir borcun çıkmayacağına dikkar çeken Avukat Kara, sözleşmenin olduğu varsayımda da hesaplamanın hangi parametrelere göre yapıldığının açıkça anlaşılması gerektiğinin altını çizdi. Avukat Oğuz Kara, işletmelerin kendilerine ulaşan ihbar, tahsilat talebi ve benzeri yazılı bildirimlere ivedilikle yazılı olarak itiraz edebileceklerini kaydederek şu ifadeleri kullandı:
“İdarenin objektif, şeffaf ve hesap verebilir bir şekilde bir bildirimle ödeme talep etmesi özel önem arz ediyor. Gerçekten de itiraz ederken bağımsız bölümün metrekaresi ve tüketilen su miktarı gibi hesaplama kriterleri dikkate alıyoruz. Yanlış hesaplamalar varsa, düzeltme talebinde bulunuyoruz. Farklı belediyeler bu bedeli belirlerken farklı yol ve yöntemler deneyebiliyor. Ancak genel gözlemlediğim vergi gibi tahsil etmeye çalışıyorlar. Bazı belediyelerin bildirimlerinde hesaplamaların hangi parametrelere göre yapıldığı da yazmıyor. Açıkçası genelde itiraz ediyoruz. Bu sürecin ülkemizde henüz oturmadığı açık. Bu ücretin uygulama şekli, hesaplanması ve tahsil süreçlerinde her belediyenin aynı usulleri kullanması gerekir. A ilçesindeki işletme, B ilçesinde yer alan aynı büyüklük ve benzeri kriterlere sahip işletmeden daha ağır bir yükle karşılaşırsa bu eşitlik ilkesine aykırı olur.”
İtirazlarında borcun kaynağını, hesaplama yöntemlerini ve hesaplanan rakamın nasıl elde edildiğini sorabileceklerini söyleyen Avukat Kara, icra takibiyle karşılaşma durumunda, yine hatalı durum varsa ödeme emirlerine 7 gün içinde itiraz edebileceğini de belirtti. Avukat Oğuz Kara, “Bu süreçte işletmelerin haklarını bilmesi ve bu tür ücretlendirme süreçlerinde aktif rol oynaması çok önemlidir. Ayrıca, belediyelerin de bu süreci, mevzuata uygun, şeffaf ve hesap verilebilir bir şekilde yönetmesi gereklidir” diyerek sözlerini noktaladı.