23.12.2022 - 00:00 | Son Güncellenme:
NİHAN YARKENT İNCE- Selin Ece Özgen, dijital dünyanın gurmesi. Yeme içme sektöründe onu tanımayan yok. Bir sosyal medya fenomeni. Ama öyle tak takıştır tarzı, pahalı çantalar, süslü püslü kıyafetler, bize ait olmayan hayatları yaşayan çakma fenomenlerden değil. Harbi fenomen. Zaten kendisi avukat ve tam bir İzmir aşığı. Doğma büyüme İzmirli. Takipçilerinin yüzde 90’ı da İzmirli. Durum böyle olunca İzmir’de ne, nerede yenir? Neresi pahalı neresi ucuz hepsini biliyor. 10 yılı aşkın süredir sosyal medyada herkes onun tavsiyeleriyle lezzet keşfine çıkıyor. İlk röportajını Milliyet’e verdi. Onun tavsiyesiyle Kordon’daki Fish and Steak House’da buluştuk. Yemekte bizim tercihimiz balık oldu. Diyebilirim ki burası 10 numara 5 yıldız. Selin Ece Özgen ile sosyal medya ve lezzet duraklarını konuştuk.
*Sosyal medya maceranız ne zaman başladı?
Gastronomiye ilgim hep vardı. Sadece İzmir değil, işim gereği yurtdışına çıkıyor, dünya mutfaklarını deneyimleme fırsatı da buluyordum. Yurtdışından arkadaşlarım geldiğinde de onları Tarihi Kemeraltı Çarşısı’ndaki esnaf lokantalarına götürüyordum. Türk mutfağına bayılıyorlardı. En sonunda içlerinden biri ‘Bunu neden sosyal medyada paylaşmıyorsun’ dedi. Tabi bunlar 10 yıl kadar önce oldu. Bu teşvikle gurme_izmir hesabını açarak bu işe giriştim.
*Bu sanırım, İzmir’in ilk yemek hesabı değil mi?
Evet, benim de bildiğim kadarıyla İzmir’in ilk yemek hesabı. Hem İzmir’i hem lezzetli yemeği temsil etsin diye adını ‘Gurme İzmir’ koymaya karar verdim. “Gurmeyim ben” mottosuyla yola çıkmadım. Ama ağzının tadını bilenlere referans olmak istedim.
*Süreç nasıl devam etti?
Sosyal medya hesabımı ilk açtığımda inanılmaz bir ilgi oldu. Sadece yemek yediğim yerleri paylaşıyordum. Paylaştığım restoranlara beni takip eden insanlar gitmeye başladı ve restoranlardan geri dönüş aldım. Bende bu işi daha profesyonel olarak yapmaya karar verdim. İzmir’in dışında da Türkiye’nin birçok ilinde güzel yemeklerin peşine düştüm.
‘Sevdiğim şeyleri paylaşıyorum’
*Asıl mesleğinizin avukatlık. Yoğun emek isteyen iki işi birlikte yürütmek zor olmuyor mu?
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Aktif olarak avukatlık yapmaya devam ediyorum. Dediğiniz gibi yoğun emek getiren bir iş. Temelinde adalet olan bir iş. Sosyal medya ise önceleri hobi olarak başladı. Ancak sonrası profesyonelliğe dönüştü. Yani ciddi bir emek ve bilgi birikimi getiren bir iş. Burası çok lezzetli demenin ötesinde, temelinde insanlara doğru bilgiyi ulaştırmak gerekiyor. Şu an ikisini birlikte programlayabiliyor ve iki alana da zaman ayırabiliyorum.
*Sosyal medyanın reytingi, aldığınız like ile ölçülüyor. Siz kendisini izlenme oranıyla mı konumlandırdınız yoksa bir başka kriteriniz mi var?
Samimiyet, doğruluk ve doğallık benim ilkem. Bakın, sokak lezzetleri paylaşmak her zaman takipçiyi artıyor. Hesaplar büyüsün diye sokak lezzetleri çok paylaşılır ama sokak lezzetlerinin de iyisi-kötüsü var. Burada önemli olan sizin kendinizi nerede konumlandırdığınız. Ben sadece lezzetinden emin olduğum yerleri paylaşıyorum. Kendimi izlenme sayısına göre değil, sevdiğim şeyleri paylaşarak konumlandırmaya devam ediyorum. O furyaya girmeyi tercih etmiyorum. Böyle olunca referans noktası haline geliyorsunuz.
*İzmir’de gastronomi yol haritası hakkında ne düşünüyorsun?
İzmir dediğimiz aslında Ege Mutfağı. Ege mutfağı, otlarıyla ünlüdür. Oysa İzmir’de güzel et restoranları, şık balık restoranlarını biliyoruz. Ege otlarını tanıtacak mekanlar konusunda eksiğiz. Güzel bir Şevketi Bostan yiyeyim dediğinde nereye gideceğini bilemiyorsun. Bu bence İzmir için büyük bir eksiklik. Ege lezzetlerini ön plana çıkaracak mekanlar konusunda adım atılmalı. Popüler kültürü çok ön planda tutuyoruz, biraz özümüze dönmeliyiz.
Yüzde 90’ı İzmirli
*Rekabetin yoğun olduğu sosyal medyada başarılı olmanın sırrı nedir?
Sosyal medyada en önemli konu dediğim gibi samimiyet. Sahip olmadıklarımı, gezip görmediğim yerleri, tatmadığım yemekleri hiçbir zaman paylaşmadım. Samimi, gerçek, doğal ve doğru olmanın faydasını her zaman gördüm.
*Takipçilerinize baktığınızda son dönemde insanlar neye daha çok önem veriyor?
Takipçilerimin yüzde 90’ı İzmirli ve yemek yemeyi seven insanlar. Önceden herkes sadece lezzete odaklanırdı. Açıkçası artık sadece lezzet yeterli değil, lezzet ve fiyat parametresi çok önem kazandı. İkisini dengeleyen paylaşımlara olan ilgi çok daha fazla oluyor. Yani fiyata göre beğeni algısı oluştu. Bu elbette ekonomik koşullarla ilgili.
*İzmir’e gelenler yemeden dönmesin dediğiniz lezzetler hangileri?
Ege otları her zaman önceliğim. Ardından sokak lezzetlerimiz. Midye, kokoreç, söğüş.. Onun dışında boyoz, bomba ve gerçek İzmir gevreği. Yani daha geniş, ince ve bol kızarmış gevrek.
‘Hayatımı yansıttım’
*Bir fenomenin kabusu linçtir. Duvara çarptığınız zamanlar oldu mu?
Çok ciddi linçlerim olmadı. Ama ufak tefek olumsuzluklar oluyor. Sonuçta takip etmeyen de görüyor ve yorum yapıyor.
Dış görünüşünden, yemek yeme biçimine kadar eleştiriler alabiliyorsun. Benim babam memur, annem ev hanımı. Kendi işimi kendim kurdum, yardım almadım, hayatımı olduğu şekliyle kabul ettim. Kendi hayatımda mutluyum, sosyal medyaya tam da hayatımı yansıttım. Belkide bu yüzden önüme çıkan engelleri, duvarları çok rahat göğüsledim.
*Son olarak Influencer olmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?
Sosyal medya, gecesi gündüzü olmayan özel hayatınızdan feragat etmenizi gerektiren bir iş. Öncelikle insanların bunu bilmesi gerekiyor. Dükkânı kapatıp gidemezsiniz, her zaman açık tutmak zorundasınız. Bir nevi insanların kolay ulaşabildiği ünlüler gibisiniz. Ayrıca bu işin ne kadar süreceğini de hiçbirimiz bilemeyiz. Bu yüzden herkesin önce bir mesleği yani kolunda bir altın bileziği olmalı daha sonra bu işi yapmalı. Yarın öbür gün ne olacağını kestiremediğiniz bir iş olduğunu asla unutmamanız gerekiyor.