12.09.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
ŞEVKET MİRZİYOYEV / Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı - Özbekistan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ndeki (ŞİÖ) dönem başkanlığı çeşitli olaylar ve eğilimlerle oldukça yoğun bir zamana, tabiri caizse bir devrin bitip diğerinin başladığı ve sonuçları henüz tahmin edilemeyen “tarihî kırılma” dönemine denk geldi.
Uluslararası ilişkilerin evrensel ilke ve normlara dayanan modern sistemi belirgin ölçüde arızalar vermeye başladı. Bunun ana nedenlerinden biri, jeopolitik çatışmayı ve kutupsal düşünce kalıplarının yeniden ortaya çıkma risklerini körükleyen küresel düzeydeki derin bir güvensizlik krizidir. Böyle bir karşılıklı dışlama süreci, küresel ekonominin rayına oturmasını ve küresel tedarik zincirlerinin toparlanmasını zorlaştırıyor.
Dünyanın farklı yerlerinde devam eden silahlı çatışmalar ticaret ve yatırım akışlarını istikrarsızlaştırıyor, gıda ve enerji güvenliği sorunlarını daha da derinleştiriyor.
Bununla birlikte yaşadığımız küresel iklim şokları, artan doğal kaynak ve su kıtlığı, biyolojik çeşitliliğin azalması, tehlikeli bulaşıcı hastalıkların yayılması gibi sorunlar, toplumlarımızın zafiyetlerini daha önce hiç olmadığı kadar ortaya çıkarmış bulunuyor. Tüm bunlar, insanların geçinmelerinin temellerini tehdit ederek gelir kaynaklarını azaltırken varoluşsal ortak kazanımların kaybına yol açmaktadır.
Bu koşullar altında, hiçbir ülkenin böylesi küresel risklerden ve zorluklardan tek başına kurtulmayı veya bunlarla başa çıkmayı umamayacağı açıktır.
Bugün içinde yaşadığımız karşılıklı bağımlılığa dayalı dünyadaki tehlikeli sorunlar sarmalından çıkmanın tek bir yolu var; o da, herkesin çıkarlarını dikkate alan ve karşılıklı saygıya dayanan yapıcı bir diyalog ve çok taraflı işbirliği yoludur. Büyük, orta ve küçük ülkelerin, tam da kriz anlarında dar çıkarlarını aşmaları ve böylesi bir etkileşime odaklanmaları, her birimizi ilgilendiren barış, güvenlik ve sürdürülebilir kalkınmaya yönelik tehdit ve zorluklara karşı koymak üzere ortak çaba ve olanakları birleştirerek artırmaları gerekmektedir.
Etkin bir uluslararası işbirliği, dünyayı daha istikrarlı, öngörülebilir ve müreffeh kılar. Bu, çağımızın ortak sorunlarını çözmenin en gerçek, en uygun ve en yakın yolu; tabiri caizse olası zorluk ve şoklara karşı evrensel bir “sigorta”dır.
BAŞARILI BİR BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ MODELİ
Çok taraflı kuruluşlar olmadan herkesin çıkarlarını karşılayan uluslararası işbirliği mümkün değildir. Böyle kuruluşlar, bazı eksikliklere rağmen, bölgesel ve küresel düzeyde devletlerarası etkileşimin en önemli iletkenleri olarak hizmet etmeye devam ediyor. Uluslararası ve bölgesel kuruluşlar, anlaşmazlıkların üstesinden gelme ve karşılıklı anlayışı güçlendirme, siyasi ve ekonomik işbirliğini geliştirme, ticareti genişletme ve kültürel-beşeri değişimleri teşvik etme konularında ülkelere yardımcı olmaktadır.
En genç olan çok taraflı kuruluşlardan biri, Şanghay İşbirliği Örgütü de bu amaç ve hedefleri takip etmektedir. Aslında bu kuruluş farklı kültürel ve uygarlık kodlarına, kendi dış politika yönergelerine ve ulusal kalkınma modellerine sahip ülkeleri birleştirmeyi başarmış eşsiz bir devletlerarası yapıdır. Tarihsel açıdan kısa bir dönemde uzun bir yol kat eden ŞİÖ, modern küresel dünyadaki siyasi ve ekonomik düzenin ayrılmaz bir unsuru haline gelmiştir.
Bugün ŞİÖ ailesi, geniş bir coğrafi alanı ve gezegenimizin nüfusunun yaklaşık yarısını birleştiren dünyanın en büyük bölgesel organizasyonudur.
ŞİÖ’nün uluslararası hukuk kapsamındaki çekiciliği; kutuplar dışı statüsü, açıklığı, üçüncü ülkelere veya uluslararası kuruluşlara karşı yönelmemesi, tüm katılımcıların eşitliği ve egemenliğine saygı duyması, içişlerine karışmayı reddetmesi, siyasi çatışmayı ve cepheleşmeyi önlemesinden kaynaklanır.
Bölgesel güvenliğin sağlanması yoluyla çok yönlü işbirliğinin teşvik edilmesi, ŞİÖ’nün başarı öyküsünü oluşturur.
Aslında Şanghay İşbirliği Örgütü; bir sınırlamaya tabi olmaksızın barış, işbirliği ve kalkınma adına bir çekim merkezi olma amacını gütmektedir.
Tam da bu nedenle, ŞİÖ’nün faaliyetlerine katılmaya hazır devletlerin sayısı her yıl artıyor. Bu durum, modern uluslararası ve bölgesel ilişkiler sisteminin dönüşüm sürecinden geçtiği koşullarda özellikle dikkat çekiyor.
Dünyanın dinamik olarak gelişen ekonomilerini kapsaması, devasa beşeri, entelektüel ve teknolojik potansiyele sahip bulunması, büyük ölçüde kullanılmayan doğal kaynakları ile coğrafyasında kendi kendine yeterli olması; ŞİÖ’nün ekonomik değerinin artmasına katkı sağlamaktadır.
Günümüzde ŞİÖ üye ülkelerinin toplam GSYİH’si, küresel rakamın yaklaşık dörtte birine ulaşmıştır. Bu gösterge, 20 yaşını yeni doldurmuş bölgesel bir organizasyonun küresel sürdürülebilir kalkınmaya dönük çok sağlam bir katkısını yansıtmaktadır.
Yeni zorluklar ve fırsatlarla karşı karşıya olan bir dünyada; ŞİÖ, dönüşüm ve büyüme bakımından mükemmel fırsatlara sahiptir. Burada niceliksel büyümenin yanında yeni stratejik vektörlerin açılması konusu da kastedilmektedir. Ulaşım ve bağlantısallık; enerji, gıda ve çevre güvenliği; inovasyon, dijital dönüşüm ve yeşil ekonomi gibi alanlar mevzubahis büyüme vektörlerinin başında yer almaktadır.
ÖZBEKİSTAN’IN DÖNEM BAŞKANLIĞI: BİRLİKTE KALKINMA YOLUYLA ORTAK BAŞARIYA DOĞRU
ŞİÖ’de sorumlu başkanlık görevini üstlenen Özbekistan Cumhuriyeti, işbirliği için yeni ufuklar açarken her bir katılımcı ülkenin sahip olduğu kullanılmamış potansiyeli harekete geçirerek “Örgütün Hızlandırılmış Kalkınma Stratejisi”ne bağlı kalmıştır.
Bir diğer sloganımız da “Her birimiz güçlüysek ŞİÖ de güçlüdür” şeklindedir. Bunu hayata geçirerek Örgüt’ün içeriden daha da güçlendirilmesinin yanında dışarıdan, uluslararası ortaklarımız için daha çekici olması uğrunda da ciddi çalışmalar yaptık.
Yıl içinde seksenden fazla büyük etkinliğin düzenlendiği bir ortamda, güvenlik alanında işbirliğinin daha da pekiştirilmesinden ulaşım ve ekonomik bağlantısallığın güçlendirilmesine, Örgüt’ün uluslararası arenada konumlandırılmasından kalkınmanın yeni yol ve çözümlerini aramaya ŞİÖ için kapsamlı bir gündem oluşturulmuştur.
ŞİÖ’nün tarihsel gelişiminin yeni bir aşamasındaki tüm bu umut verici işbirliği alanları, dönem başkanlığımız sırasında hazırlanan otuzdan fazla program, anlaşma ve kararlarda yansımıştır.
Daha fazlasını söyleyeceğim. Özbekistan’ın ŞİÖ’deki dönem başkanlığı, ülkemizin son altı yılda izlediği aktif ve açık dış politikanın mantıklı bir devamıdır. Bu politika, her şeyden önce, günümüzde iyi komşuluk ve işbirliğini güçlendirmeye yönelik olumlu ve geri dönüşü olmayan süreçlerin gerçekleştiği yer, bir nevi ŞİÖ’nün coğrafi çekirdeği olan Orta Asya bölgesinde canlılık kazanmaktadır.
Tüm ŞİÖ katılımcı ülkeleri en yakın komşularımız, dostlarımız ve stratejik ortaklarımızdır.
Dönem başkanlığı bizlere çok taraflı işbirliğini daha da güçlendirmek için iyi bir fırsat vermiş, katılımcıların her biri ile ikili işbirliğini genişletme, daha da derin bir ortaklık için yeni hedefler belirleme imkanını sunmuştur.
ŞİÖ’nün kendi başarı hikayesini Afganistan ile paylaşmasının önemli ve gerekli olduğuna inanıyorum. Bu ülke, büyük ŞİÖ coğrafyasının ayrılmaz bir parçasıdır. Afgan halkının iyi komşulara ve onların desteğine her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Ülkeye yardım eli uzatarak sosyo-ekonomik büyümesini, bölgesel ve küresel kalkınma süreçlerine entegrasyonunu teşvik etmek, krizin çözümü için uzun vadeli etkili yollar sunmak; bizlerin ahlaki yükümlülüğüdür.
Yüzyıllardır küresel güçler ile bölgesel güç merkezleri arasındaki çatışmalarda tampon bölge rolünü oynayan Afganistan, artık yeni bir barışçıl misyonu, Orta ve Güney Asya arasını bağlayan halka görevini denemeli.
Trans-Afgan koridorunun inşası, karşılıklı yarar sağlayan bu tür bölgeler arası işbirliğinin bir sembolü olabilir. Termez-Mezar-ı Şerif-Kabil-Peşaver demiryolu gibi ortak altyapı projelerini hayata geçirerek sadece sosyo-ekonomik, ulaşım ve iletişim sorunlarını çözmekle kalmayacağımızı, aynı zamanda bölgesel güvenliğin sağlanmasına da önemli bir katkı sağladığımızı anlamak da önemli.
Yaklaşımlarımızı daha da yakınlaştırarak ve ortak çabalarımızla daha huzurlu, istikrarlı ve müreffeh Afganistan için yeni bir ŞİÖ gündemi geliştirebiliriz. Ancak ve ancak bu şekilde, bölünmez bir güvenliğe sahip ve gerçekten istikrarlı bir şekilde gelişen ŞİÖ coğrafyasını yaratabiliriz.
İŞBİRLİĞİ, KARŞILIKLI ANLAYIŞ VE DOSTLUĞUN TEZAHÜRÜ OLARAK “SEMERKANT RUHU”
Ticari, ekonomik ve endüstriyel bağların ciddi şekilde bozulmasına neden olan üç yıllık bir pandemi durgunluğundan sonra, ŞİÖ ülkeleri ve halkları doğrudan iletişime ihtiyaç duymaktadır.
Büyük İpek Yolu’nun incisi sayılan eski Semerkant kenti, ŞİÖ ve üye ülkelerinin yararı ve refahına hizmet etmek için tasarlanmış yeni atılım önerileri ve girişimleriyle dünyanın on dört ülkesinin liderlerini ağırlamaya hazırdır.
Hiç şüphe yok ki bu efsanevi şehir, ŞİÖ başarı öyküsünün bir sonraki sayfasını açacaktır. Semerkant’ın görkemli tarihi mirası buna katkıda bulunacaktır. Nitekim bu şehir, yüzyıllar boyunca, Avrupa’dan Çin’e uzanan ülkeleri birbirine adeta iplerle bağlamış, Kuzey ile Güneyi, Doğu ile Batıyı birleştiren bir halka olmuştur.
Tarihte Semerkant; daha iyi yaşam, daha başarılı ve mutlu bir hayat gibi ortak amaçların ‘pişirildiği’ bir fikir ve bilim ocağı idi. Ve herkes, dostsever komşuların gerçek servet olduğunu, komşu komşunun nimeti sayıldığını, ki işbirliği, ticaret, yaratıcılık, bilim, sanat ve en iyi fikirler temelinde iyi şeyler üretildiğini, ulusların zenginleşip yaklaştığını çok iyi anlamıştır.
Günümüzde modern ve dinamik olarak gelişen bir altyapıya sahip Semerkant’ın bu eşsiz nitelikleri şehri bölgesel ve küresel zorluklara doğru cevaplar bulmak için en uygun tartışma, araştırma ve anlaşma platformuna dönüştürüyor.
İnsanlığın bütünlüğü ve birbirine bağlılığı öyle bir noktaya geldi ki, zorlukların çoğu bölgesel çalışmanın yanında küresel düzeyde çabalamayı da gerektirmektedir.
Uzun yıllara dayanan ortak çalışma deneyimimize dayanarak, Semerkant’taki ŞİÖ Zirvesi’nin, ortak güvenlik ve refah adına karşılıklı saygı, güven, yapıcı işbirliği ilkelerine dayalı yeni, kapsayıcı bir diyaloğun nasıl başlatılacağına dair bir örnek oluşturacağından eminiz.
Semerkant, farklı dış politika önceliklerine sahip devletleri birleştirip uzlaştırabilecek bir platform olabilir.
Tarihsel olarak Semerkant’tan bakıldığında dünya parça parça değil, bir bütün ve bölünmez olarak görülmüştür. Tam da bu yaklaşım “Semerkant Ruhu” olarak nitelendirilebilecek, Şanghay İşbirliği Örgütü kapsamındaki ilişkiler de dahil olmak üzere temelde yeni bir uluslararası işbirliği biçiminin inşa edilebileceği benzersiz bir fenomenin özüdür.
Mahiyetine göre “Semerkant Ruhu”, 20 yıldan fazla bir süre önce ülkelerimizin talep gören yeni bir organizasyon yaratmaya karar vermesiyle ortaya çıkan “Şangay Ruhu”nu organik olarak tamamlamayı amaçlamaktadır.
Bu nedenle, Semerkant’ta ŞİÖ’nün hayatında yeni bir aşamanın başlangıcına tanık olacağımızdan eminiz. Zirvede Örgüt’ün katılımcıları artacak ve geleceğe dönük gündem oluşturulacaktır ki bunların hepsi çok semboliktir.
Bizler iyimserlik içindeyiz ve Şanghay İşbirliği Örgütü’nün yaklaşan zirvesinde alınacak kararların hem bölgesel düzeyde hem de küresel çapta diyalog, karşılıklı anlayış ve işbirliğinin güçlendirilmesine münasip bir katkı sağlayacağına inanıyoruz.