02.02.2022 - 09:30 | Son Güncellenme:
BBC TÜRKÇE
1960'larda, 1918 İspanyol Gribi'nden kurtulanların uzun vadede neler yaşadığını inceleyen epidemiyologlar, olağandışı bir eğilim fark etmeye başlamışlardı. 1888 ile 1924 yılları arasında doğanlar, yani pandemi sırasında bebek ya da genç erişkinlik çağında olanların, yaşamlarının bir noktasında Parkinson hastalığına yakalanma olasılıklarının, farklı zamanlarda doğanlara göre iki - üç kat daha fazla olduğu görülüyordu.
Bu çarpıcı bir tespitti. Grip enfeksiyonlarının olası nörolojik sonuçları yüzyıllardır doktorlar tarafından belgelenmişti. Bunun 1385'e kadar uzandığını gösteren tıbbi raporlar var. Dünya çapında 500 milyona yakın insana bulaşan İspanyol Gribi'nin yaygınlığı, bilim insanlarının, hastalık riskinin artması ile salgın arasında bağlantı kurabileceği anlamına geliyordu.
Son yıllarda, HIV, Batı Nil virüsü, Japon ensefaliti (beyin enflamasyonu), koksakivirüs, Batı ekine ensefalit virüsü ve Epstein-Barr virüsü salgınlarından kurtulanlarda da yüksek Parkinson riski tespit edildi.
Bunun nedenini anlamaya çalışan nörologlar, bu virüslerin her birinin beyne geçebildiğine ve bazı durumlarda bazal ganglionlar olarak bilinen ve karmaşık hareketlerin koordinasyonunu kontrol eden kırılgan yapılara zarar vererek bir dejenerasyon sürecini başlatarak Parkinson'a yol açabileceğine inanıyorlar.
Bilim insanları şimdi de, mevcut pandeminin önümüzdeki on yıllarda daha yüksek bir Parkinson vakası oranını tetikleyip tetiklemeyeceğini izlemeye çalışıyor.
ABD'nin Michigan eyaletindeki Van Andel Enstitüsü'nde Parkinson araştırmacısı olan Patrik Brundin, "Bunu henüz bilmiyoruz ama durumun böyle olabileceğini düşünmemiz gerekiyor" diyor. "Covid'den iyileşen kişilerin genellikle koku ve tat duyusu kaybı, bilinç bulanıklığı, depresyon ve kaygı bozukluğu gibi uzun vadeli merkezi sinir sistemi bozukluklarına sahip olduğunu vurgulayan birkaç çalışma var. Rakamlar endişe verici" diyor.
Covid-19'a neden olan Sars-CoV-2 virüsü beyin dokusunu istila edebiliyor; bilim insanları bunun nörodejeneratif (sinir sistemini tahrip eden) hastalığa katkıda bulunup bulunmayacağı sorusuna yanıt arıyor. Coronavirüsler genellikle "vur-kaç virüsleri" olarak bilinir, çünkü bazı durumlarda ölümcül olsa bile genellikle kısa süreli hastalığa neden olurlar. Buna karşılık, Epstein-Barr gibi DNA virüsleri vücutta kalıcı olarak kalabilir ve daha uzun süreli hastalıklarla ilişkilidir.
Ancak geçmişte koronavirüslerde sandığımızdan daha fazla şey olabileceğine dair bazı işaretler vardı. 1990'larda Kanadalı nörolog Stanley Fahn, Parkinson hastalarının beyin omurilik sıvısında soğuk algınlığına neden olan koronavirüslere karşı antikorları tanımlayan bir çalışma yayınladı.
Geçen yıl boyunca Brundin gibi bilim insanları, Covid-19 enfeksiyonunun ardından doktorların akut Parkinsonizm olarak adlandırdığı titreme, kas sertliği ve konuşma bozukluğu gibi anormallikler geliştiren hastaları tanımlayan küçük çaplı bir grup vaka çalışmasının ortaya çıkmasından endişe duyuyorlardı.
Araştırmalar, bazı Covid-19 hastalarının vücudun en kritik sistemlerinden biri olan ve kinurenin yolağı olarak bilinen sistemde bozulmalar tespit etti. Bu yolak, beyinden bağırsağa kadar uzanır ve beyin sağlığı için gerekli olan bir dizi önemli amino asidi üretmek için kullanılır. Ancak arızalandığında, Parkinson hastalığında rol oynadığı düşünülen toksinlerin birikmesine neden olabilir.
Fakat diğer nörologlar, Covid-19 ile Parkinson arasında herhangi bir bağlantı kurmak için henüz çok erken olduğu konusunda uyarıyor.
Toronto Üniversitesi'nde nöroloji profesörü olan Alfonso Fasano, akut parkinsonizm vakalarının, zaten hastalığın erken evresinde olan hastaları ifade ediyor olabileceğine, Covid-19'un da semptomlarını hızlandıran veya ortaya çıkaran bir işlev görebileceğine dikkat çekiyor. "Şimdiye kadar, genellikle ayrıntılı bilgi içermeyen bir düzine vakadan bahsediyoruz" diyor. "Post-ensefalitik parkinsonizm dediğimiz şeyin viral bir enfeksiyondan sonra ortaya çıkabileceği doğrudur, ancak her pandemi aynı değildir. İspanyol Gribine tamamen farklı bir virüs neden olmuştur."
Bununla birlikte, birçok kişi, önümüzdeki yıllarda vakalarda kademeli bir artış olması durumunda, daha önce Covid-19 ile enfekte olmuş kişilerde ortaya çıkan Parkinson benzeri semptomların sürekli izlenmesine ihtiyaç olduğunu düşünüyor.
Ancak tek endişe nedeni Parkinson değil. Dünyanın dört bir yanından uzmanlar, Covid-19'a neden olan koronavirüs Sars-CoV'nin insan bağışıklık sisteminde yol açtığı bozulmayla ilgili gizli bir başka hastalık dalgasına neden olup olmayacağını anlamaya çalışıyor. Eğer bu gerçekleşirse, halk sağlığı üzerinde önemli etkileri olacaktır, ancak bu hastalıkları erken bir aşamada tespit etmenin yeni yollarını bulmamıza ve hatta yeni tedavilerin ve aşıların yolunu açmamıza da yardımcı olabilir.
TEŞHİS VE AŞILAR
Covid-19'un kronik hastalıklarda artışa yol açması ihtimali oldukça düşündürücü, ancak viral enfeksiyon ile farklı koşullar arasında kesin bağlantılar kurulabilirse, gelecekte bu hastalıkların birçoğunu teşhis ve tedavi etme şeklimizi değiştirebilir.
Chen, "Viral enfeksiyon ile tip 1 diyabet arasındaki bağlantıyı anlamak, erken teşhis ve önlemeyi kolaylaştırabilir" diyor.
Oslo Diyabet Araştırma Merkezi'nde pediatrik endokrinoloji ve diyabet danışmanı olan Knut Dahl-Jørgensen, meslektaşlarının, yeni tip 1 diyabet teşhisi konan çocuklarda antiviral tedavinin pankreasın korunmasına yardımcı olup olmayacağını görmek için klinik bir deneme başlattıklarını belirtiyor.
Chen ayrıca, beta hücrelerini viral saldırılara karşı daha dirençli hale getirip getiremeyeceğini görmek için farklı kimyasal bileşiklerden oluşan geniş bir kütüphaneyi gözden geçirmeyi içeren bir projeye de öncülük ediyor. Şimdiye kadar, bir petri kabında Sars-CoV-2 ile enfekte olduğunda beta hücrelerinin insülin üretme kapasitelerini koruyabildiği görünen trans-ISRIB adlı belirli bir bileşiği tespit ettiler. Bu henüz onaylayıcı kurumlar tarafından onaylanmadığı gibi insanlar üzerinde de test edilmediğinden şu anda kan şekeri anormallikleri yaşayan Covid-19 hastalarında kullanılamıyor olsa da Chen, gelecekte savunmasız bireyler için enfeksiyon önleyici bir ilaç olarak uygulanabileceğini umuyor.
Covid-19 ile farklı otoimmün hastalıklar arasındaki güçlü bağlantı, daha önce bu hastalıklarla ilişkilendirilen diğer virüslere karşı koruyucu aşıların geliştirilmesini de teşvik edebilir. Karolinska Enstitüsü, Tampere Üniversitesi ve Jyväskylä Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, koksaki B'nin altı türüne karşı koruma sağlayan ve farelerin virüs kaynaklı tip 1 diyabet geliştirmesini önlediği gösterilen potansiyel bir aşı adayı geliştirdi.
Kopenhag'daki Devlet Serum Enstitüsü'nde immünolog Gunnar Houen, bunun ayrıca, belirli kanserlerin yanı sıra romatoid artrit ve çoklu doku sertleşmesi (MS) ile ilişkilendirilen bir virüs olan Epstein-Barr'a karşı aşılara daha fazla yatırım yapılmasına da yol açabileceğine inanıyor.
Houen, "Çoğu insan yaşamın ilk bir veya iki yılında bu virüsle enfekte olduğundan, aşılar yeterince erken verilirse Epstein-Barr'a karşı etkili olma olasılığı çok yüksek olur" diyor. "Bunun bir piyasası da olacak, çünkü bağlantılı hastalıklar Covid-19 kadar, hatta daha fazla zarara neden oluyor."
Bilim insanları, önümüzdeki dönemde Covid-19'un bu hastalıkları tetikleme riski hakkında daha fazla bilgi sahibi olunacağını umuyor.
Rubino, "Bütün bu sorular yarın veya önümüzdeki birkaç ay içinde cevaplanmayacak, ancak önümüzdeki yıl içinde bu verileri inceleyebilmeyi ve belirli soruları yanıtlamaya başlamayı, bazı eğilimleri görmeye başlamayı ve belki bazı cevaplar almayı umuyoruz" diyor.