Ege Denizi'nde 1 Ekim'e kadar sürecek tatbikatta Yunanistan, Donanma'ya ait tüm savaş gemileriyle katıldı. Gayri askeri statüdeki Adalar'ı silahlandırmayı sürdüren Yunanistan, Ankara-Atina hattındaki gerilimin gölgesinde savaş ihtimalini daha da güçlendiren bir adım attı, Fransa ile Ege'nin doğusunda ortak tatbikata başladı.
Tatbikata Yunanistan'ın Donanma'ya ait tüm savaş gemileriyle katılması dikkat çekti. İskiri Adası'ndan Bozbaba Adası'na kadar geniş bir alanda düzenlenen tatbikatta savaş uçakları, helikopterler ve özel birimler, Deniz Kuvvetleri'ne ait denizaltılar da yer alıyor.
Fransa ile 1 Ekim'e kadar sürecek ortak tatbikatın başlamasının ardından Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Türkiye'yi hedef almayı sürdürdü. Kabine toplantısı sonrası konuşma yapan Yunan Başbakan, "Karşı taraf monoton bir şekilde tehditlerini sürdürebilir. Ama bu oyunda tek başına" dedi. Miçotakis, gayri askeri statüdeki Adalar'a ABD zırhlısı sevkiyatı hakkında konuşmadı ancak Yunanistan ordusunun müttefiklerinin desteğiyle teyakkuz halinde olduğunu söyledi.
"BELKİ DE ARTIK İHA'LARIN DÜŞÜRÜLME VAKTİ GELDİ"
Öte yandan Yunan basını da Türk İHA'larını hedef alan bir haber paylaştı. Habere göre; Ege Adaları'na askeri sevkiyatını görüntüleyen Türk İHA'ları için bunları yazdı. TaNea gazetesinde yer alan bir köşe yazısında Ege'de keşif uçuşu gerçekleştiren İHA'ların düşürülmesi çağrısı yapıldı. Yazıda, Türk İHA'larının Sisam ve Midilli'deki askeri sevkıyatı görüntüleyerek casusluk yaptığı iddia edildi. Ankara'nın Yunanistan Büyükelçisi'ni Dışişleri'ne çağrılması da eleştirildi.
Kathimerini gazetesi ise iki adaya çıkarılan askeri zırhlı araçlarla ilgili detaylara yer verildi. Bunların ABD tarafından Yunanistan'a hibe edilen M1117 tipi zırhlı araçlar olduğu belirtildi.
FRANSA VE YUNANİSTAN ULUSAL HUKUKU İHLAL EDEREK HAREKET EDİYORLAR
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi KKTC/Lefkoşa Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Emete Gözügüzelli, milliyet.com.tr'den Sercan Dinç'e Yunanistan ve Fransa'nın Ege'deki tatbikatıyla ilgili dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
Gözügüzelli'nin değerlendirmeleri şöyle; Bu tatbikatı gerçekleştirmeleri ve bunu aleni bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti'nin özellikle Lozan'da çok açık bir şekilde hükme bağlanan silahsızlanması öngörülen Adalar ve bunun dışında esas olarak Paris Anlaşması'nda Ege Bölgesi'nde ve On İki Adalar'da herhangi bir şekilde silahlanma faaliyeti olmayacağını, bu Adalar'ın silahsızlandırılma şeklinin korunması yönündeki mevcut duruma aykırı bir şekilde Fransa ve Yunanistan ulusal hukuku ihlal ederek hareket etmektedirler.
"TAMAMIYLA BİR ŞOV"
Bu askeri sevkiyatlar ve tatbikatlar Fransa ile Yunanistan'ın göstermeye çalıştığı tamamıyla bir şov. Kendi kamuoylarına yönelik güçlü oldukları mesajını gösterme ve bu konuda Türkiye'nin karşısında durabilecekleri dirayetleri olduklarını göstermeye yönelik tavır olarak değerlendirmemiz mümkün.
"YUNANİSTAN'IN TEK BAŞINA NE KADAR YETERSİZ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR"
Zaten Türkiye Cumhuriyeti'nin sahip olduğu askeri güce, donanma gücüne, kudret ve kabiliyetine Yunanistan'ın veya Fransa'nın birlikte bu coğrafyada ulaşması mümkün değildir. Bu nedenle bu bahsedilen tatbikat tamamıyla Türkiye'ye karşı bir provokasyon ve gerginliği tırmandırma eylemi olarak nitelendirmemiz mümkündür ve bu kendi acizliklerini ve zayıflıklarını Fransa'nın gölgesinde sahada görüntü arayış içerisinde bulunduklarını görüyoruz. Bu da tek başına Yunanistan'ın ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor.
"TÜRKİYE İYİ NİYETLİ BİR ROLDE"
Burada her şeyden önce özellikle TaNea ve Kathemirini'de çıkan SİHA ve İHA'ların düşürülmesine yönelik şeklinde ortaya konan görüşlerde şunu ifade etmemiz gerekiyor; Türkiye Cumhuriyeti uluslararası hukuka dayalı barış güvenliğini bölgede sağlamak adına tarafların anlaşmalara riayet etmesini her zaman hatırlatıcı, iyi niyetli bir rolde.
"GÜNÜN SONUNDA BU İŞİN ŞAKASI YOKTUR"
Bu sorunsalın çözümlenmesi için halen devlet iradesi olarak bu tavrını ve iyi niyetini ortaya koyarken, diplomasi ve müzakere çağrısı yaparken bir bakıyoruz ki Yunanistan askeri tatbikatlarla buna gölge düşürmeye ve bu ortamı tamamıyla kaos ortamına ve çatışma ortamına çekme arayışı içerisinde olduğunu görüyoruz. Batılı güçlerin de AB, ABD ve Fransa gibi ülkelerin de Yunanistan'ı desteklediğini görüyoruz. Günün sonunda bu işin şakası yoktur. Türkiye'ye karşı bugün, bu sahalarda gösterilmeye çalışılan boy, şov, her ne söylenirse söylensin Türkiye açısında baktığımızda herhangi bir şekilde caydırıcılık anlamında bir unsur teşkil etmez.
Fransa ile Yunanistan'ın tatbikatı, Avrupa Birliği'nin açık mesajları herhangi bir şekilde caydırıcı değildir. Çünkü Türkiye bölgenin hakimidir, bu bölgedeki güçtür. Özellikle bu tatbikat Türkiye açısından tamamıyla sadece böyle izlenen ve tebessüm edilen bir tatbikatın ötesine geçmez.
YUNAN BASININDAKİ "İHA/SİHA'LAR DÜŞÜRÜLMELİ" SÖZLERİ
Bu konuda Adalar üzerindeki askeri sevkıyatın tespiti ön plana çıktıktan sonra böyle bir şeye yeltenilmesi halinde bunun bedeli ağır olur. Çünkü, Türkiye'nin sayın Erdoğan'ın mesajları bu konuda çok net olmuştur.
S-300 radar krizi sonrasında ve özellikle kendi ticari gemilerimize yapılan ateş sonrasında Türkiye çok net bir şekilde uluslararası ortamda Birleşmiş Milletler'i, NATO'yu, ilgili iletişim organlarını bilgilendirme faaliyetini yeniden ortaya koymuştur. Bu bilgilendirmeler 1960'tan sonra Yunanistan aleyhinde devam ediyor.
"YUNANİSTAN'IN TÜRKİYE İLE ÇATIŞMASI HEDEFLENİYOR"
Fakat geldiğimiz noktada durum biraz daha kritik bir hale gelmiştir. Yunanistan'ın Türkiye ile çatışması hedefleniyor. Esasen Yunanistan'ın kendi başına iradesi olmuş olsaydı ki komşu iki ülkenin ilişkilerini geliştirmesi ve bu manada bölgede faaliyetlerde bulunması çok daha imkan dahilinde olabilirdi. Ama ABD'nin bizzat Yunanistan'ı stratejik ortak benimseyerek bölgedeki Lozan ve Paris Anlaşmalarına aykırı silahlandırma faaliyetleri yürütmesi ve tamamen uluslararası hukuku yok sayan, anlaşmaları yok sayan bir hale sokulması şunu gösterir bize;
PLAN YUNANİSTAN'I KIŞKIRTARAK ÇATIŞMA
ABD bölgedeki barış ve dengeyi bozucu bir gayret içerisinde. Bunu yaparken Türkiye'yi bir tuzağa çekme amacı taşıyorlar. Türkiye'nin hassas olduğu noktalarda Türkiye üzerine devamlı Yunanistan'ı kışkırtarak bir çatışma içerisine girerek Türkiye'nin şuanda yürütmekte olduğu uluslararası alandaki faaliyetlerini, savunma sanayiisindeki yükselen gücünü, milli yerli politikalarını, Kıbrıs konusundaki duruşunu, enerji faaliyetlerini dizginlemek istiyorlar.
Özellikle Abdülhamid Han Sondaj Gemisi'nin Akdeniz'deki faaliyetlerini çok yakından takip ediliyor. Mesele enerjiye dayandığı için enerji boyutu ihtilafın körüklenmesinde ve buraya gelmesinde çok önemli bir faktördür. Bu nedenle Türkiye bölgeye baktığınızda yalnız başına bir aktördür. Bu da yalnız başına değerlendirdiğimizde karşı taraf için ne kadar rahatsız edici olduğunu anlamlandırmamız ve niye Türkiye'yi bir çatışma, kaos içerisine sokma niyetleri olmamızı görmemize sebeptir.
YENİ BİR STATÜ YARATMA ÇABASI
Siz var olan Lozan'ı, Paris'i yok sayarak Yunanistan'a askeri destek verip tatbikatların yasak olmasına rağmen bu tatbikatları AB, Fransa ve ABD olarak desteklerseniz demek ki Lozan Anlaşması ile ilgili ortaya konan ve kabul edilen ve daha sonra Paris Anlaşması ile pekiştirilen uluslararası hukuk zemininde, uluslararası teyammül haline getirilen konuyu yok sayarak yeni düzen, yeni bir statü yaratma çabası içerisinde olduklarını görüyoruz.
ADALAR'IN EGEMENLİĞİNİN TARTIŞILMASI
Burada Türkiye'nin kendi haklarını koruma yönünden hukuki hakları var.
"DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN HUSUS"
Bunlar son derece önemli konular. Burada bizim dikkat etmemiz gereken husus Türkiye, öncelile hukuki ve siyasi olarak gereken tavrını BM ve ilgili platformlardaki gelişmeleri notalarıyla gerçekleştirerek, demeçleriyle ortaya koymaktadır. Bu sürecin yeni bir süreç olmadığını özellikle belirtmemiz gerekiyor. Son dönemlerde artan bu gerilimin, tırmandırıcı hareketlerin bölgedeki gerginlik ve çatışma ortamı dikkate alındığında Türkiye'nin kendi ulusal güvenliğini sağlama yönünde çok daha birincil ve öncül hakları ortaya çıkmaktadır.
"TÜRKİYE BLÖF YAPMAZ"
Bu nedenle Yunanistan'ın Türkiye'nin çağrılarına kulak vererek barış ve diplomasiden yana tavırlarını ortaya koyması, başka ulusların gölgesinde hareket etmeden tamamıyla Türkiye ile diyalog çerçevesinde müzakerelerle doğrudan bu konunun çözümlenmesi için çaba sarf etmeli. Aksi takdirde Türkiye Cumhuriyeti blöf yapmaz. Türkiye, bütün dünyada ve bölgede barış vurgusuyla, barış düzeni oluşturmak için bir misyon ve vizyonla hareket ediyor.
"HER ŞEYİN VAKTİ VAR"
Adalar'ın silahlandırılması konusunda her şeyin bir vakti vardır. Türkiye Cumhuriyeti bu vakti doğru şekilde, doğru zamanda hukuka uygun şekilde yerine getireceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye herhangi bir oldubittiye ne Akdeniz'de ne Ege'de haklarına halel getirtmez.