25.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
Şalvarı, yemenisi ve utangaç gülümseyişiyle büyük şehrin yeni sakinlerinden biri. Ama Mecbure Özcanın hikayesi yalnızca bu değil: Çünkü o 7 yıl önce isminin önüne eklediği "gözlemeci" sıfatıyla, artık İstanbulun tanınan, başka bir deyişle popüler simalarından biri... Ya da Cem Yılmazdan Sinan Çetine, Fatma Girikten Billur Kalkavana kadar geniş bir yelpazeyi içeren hayran kitlesiyle bir gözleme virtuozu... Hikayenin başlangına gelince: Mecbure Özcan gözleme yapmaya ilk kez 1996 yılında "çocukların geçimine katkı olsun" diye Dolmabahçedeki Şehzadede başlamış. "Gözleme yapmayı köyde öğrendim ama biz başka çeşit yapardık, o yüzden ilk başta biraz zorlandım" diyor "Köy yeri başka tabii, burada yaptıklarımız daha güzel." Adı Mecbure... Mecbure Özcan. Doğup büyüdüğü Sivastan İstanbula geleli 26 yıl olmuş; 40lı yaşlarda, üç çocuklu bir kadın. "Hazır yufka mideye çöker" Başarısının sırrını kullandığı malzemeye bağlıyor Mecbure Özcan: "Malzemeden kaçınmam. Mesela çoğu gözlemeci hazır yufkayla yapıyor, kepek unu kullanmıyor, bu yüzden de mideye çöküyor. Bizim fiyatlarımız biraz pahalı ama hamurun kötüsü de yenmez." Mecbure Özcan son üç yıldır kafenin bir köşesindeki küçük kulübesine çekilip her gün 200e yakın gözleme pişiriyor. Ispanaklı, lorlu, kaşarlı, kıymalı, tavuklu birçok çeşidi olan bu gözlemelerin en çok tutulanı ise onun "ehli keyif" adını vediği ballı-cevizli olanı. Tabii günde 200 gözleme satan bir işkadını olarak artık kafenin kârına da ortak. Yani kendi deyişiyle 7 yıl önce "işçi" olarak başladığı bu serüveni şimdi ortağı Kasım Karakaşla birlikte patron olarak sürdürüyor. "Allaha şükür herkes beğeniyor gözlemelerimi. Artık sadece buralardan değil Beylikdüzünden bile insanlar geliyor" diyor. Çıkarken Garbis Abi makinasının deklanşörüne bir kez daha basıyor. Kadraja, Maçka Parkının orta yerinde şalvarlı, yemenili ve mecburen yakaladığı başarısının sevincinde bir kadın çıkıyor. Fotoğrafın arkasına "Mecburen Mecbure" yazıyoruz. Meraklıları gözlemeci Mecbureyi Şehzadeden tanıyor ama onun ününü asıl pekiştiren son üç yıldır çalıştığı Maçka Parkındaki Küçükçiftlik Cafesi. Parkın ortasında, ağaçların ve Mecburenin kendi diktiği güllerin arasındaki bu kafe aslında kahvaltıdan ızgaraya, salatadan menemene birçok şeyin bulunduğu orta halli bir lokanta. Ama onun ününden olsa gerek masalarda gözlemeden başka bir şeye pek rastlanmıyor. "Sunucu Esra Ceyhanın yeri ayrı" Mecbure Özcanın birçok semtten müşterisi var ama asıl müdavimleri Nişantaşı ve Teşvikiye civarında çalışan medya mensupları ile gazeteciler. Özellikle öğle saatlerinde büyük bir yoğunluk yaşayan kafede gözlemeden başka yiyeceklerle ikna olmayanlar genellikle sıra beklemek zorundalar. Müşterileri için "Sağ olsunlar, bize ilgi gösteriyorlar, biz de mahcup olmamaya çalışıyoruz" diyen Özcan "Müşterilerimin hepsini seviyorum ama sunucu Esra Ceyhanın yeri ayrı" diyor.