Bu, kafa ayarı bozulmuş bir milletin yanıltıcı sessizliğidir! Metastaz yapmış totalitarizmin olduğu yerde, öyle adı sanı belli, parmakla gösterilebilecek bir patlama olmaz, olamaz. Bilmiyorum, siz patlayacak gibi misiniz mesela? Kafa ayarı bozuk bir millet patlamaz!Bahçede salkım salkım çocuklardı... "Örtmencilik" oynuyor ve durmadan hizaya giriyorlardı. Ruhları, okuldaki totalitarizm tezgahında yeterince düzlenmemiş gibi (ya da yeterince düzlendiği için) bahçelerde "Varlığım varlığına armağan olsun!" diye çığırıyorlardı. "Örtmen" rolündeki kız, ezberini şaşırıp hizayı bozanları sıra dayağına çekmekteydi. "Yavru kurtlar" yoldan geçenlerden sessiz aferinler aldıkça seslerini yükseltiyordu. Bahar bahçelerinde çocuk beyinleri, metastaz yapmış bir totalitarizmle malul, durmadan hizayı kolluyorlardı. Hiza çizgisine basarım korkusuyla başını yerden kaldıramayan, bu yüzden açıkta kalan ensesine hep tokat yiyen ve şimdi kendisinden toplumsal patlama beklenen bir milletin kafa ayarı işte böyle bozuluyordu!
Kafa ayarı bozulmuş insan Birkaç yıl önce Hüsamettin Cindoruk "Türkiye’de bilmediğiniz çok emniyet supabı var. Bir şey olmaz bu ülkeye!" demişti. Köşe yazarları "Ha patladı ha patlayacak" yazıları yazıyor. Şahsen ben de yılbaşında The Marmara Oteli’nin önünde atılan maytapları yaklaşan toplumsal patlamanın
son "işaret fişeklerine" benzetmiş ve sol muhalefetin bu potansiyel enerjiyi belini doğrultmak için kullanabileceğini yazmıştım ama
hava cıva. Mesela şimdi hemen içinizi bir yoklayın. Sizde "şahsi bir toplumsal patlama" belirtisi var mı? Esasında şöyle sormalı: Patlamaya takatiniz var mı? Hiç sanmam. Totalitarizmle düzlenmiş beyinlerin, kaz kafalı milliyetçilik ve aptallaştıran cinsten bir Allah ile erken yaşta malulen emekli edilmiş ruhların, toplumsal patlama için bile enerjisi yoktur. Meşhur emniyet supabı budur işte: Varlığını armağan ede ede kafa ayarı bozulmuş bir milletin yanıltıcı sessizliği!
Hibe yoluyla yitirilen varlık Türkiye’de her yıl 35 bin kişi silah ruhsatı almak için başvuruyor. Ülkede 1 milyon 700 bin kişide silah var. Diğer yandan intiharlar da artıyor. Türkiye ölüyor, öldürüyor, durmadan varlığını armağan ediyor "varlığına". Bu da yetmezmiş gibi üstlerine "müthiş bir kararlılıkla gidilen" ölüm orucu eylemcileri de içeride ölüyor. AB nezdinde insan hakları demonstrasyonu yapan hükümetin, can güvenliği kendi sorumluluğunda olan insanlara karşı gösterdiği "kararlılık" bir yana... Yıllardır yapılan açlık grevleri sonucunda taleplerinden bir tanesi bile gerçekleşmemesine rağmen hâlâ ölüm orucu eylemini benimseyen örgütler bir yana... Ölümden yana olan hiçbir şey insandan yana değildir oysa...
Varlığını kaybetmek için ölmek de gerekmiyor illa; Bergamalılar’a bakılırsa... Bergama eylemcilerinden "Hopdediks" lakaplı Bayram
Kuzu’nun ölümünün kırkı çıkmadan hemşehrileri Eurogold’un işçi alımı için rekor sayıda başvuru yapıyor. Kahrolur insan, ama "Aç kal!" mı diyeceksin adama? Yani bu kez de aç kalmamak için: Varlığım armağan olsun Eurogold’un varlığına! Kızmak yersiz, çünkü:
İnsanlık onuru ekmekle denendiğinde,
ekmek her defasında kahredici bayrağını diker erdemin böğrüne.
Ezcümle, Türkiye fotoğrafının tam ortasında bir "patlak" var zaten. Belki de Türkiye’nin patlama yöntemi bu. Gürültü ile değil, böyle "için için yanarak" patlıyor ülke. Ölerek, öldürerek, açlıkla sınanıp insanlık onurunu çokuluslu şirketlere hibe ederek... Bütün karşı koyma yöntemlerini ilkokulda "varlığını armağan ederken" ıskalamış bir ülke, kendi kendini ve kardeşini öldürerek, kardeşinin ölmesine sebep olan adamların yanında çalışacak kadar "genleşerek", 30 milyon için çocuk boğazı keserek, dilini yüz kelimeyle konuşup şairini vatan haini ilan ederek dinamitliyor kendini. Yani ilkokulda öğrendiği gibi varlığını karşılıksız olarak elden çıkararak... Varlığını... Elden çıkararak... Karşılıksız!
CUMARTESİ