Cumartesi'Biz bir dönem başlattık'

'Biz bir dönem başlattık'

22.06.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

DJ Serdar Ayyıldız’ın aranjörlüğünde Seren Uzun’un seslendirdiği  “Pulim”, kemençenin kullanıldığı ilk Türkçe deep house şarkı olarak beğeni rekoru kırıyor.

Biz bir dönem başlattık

Biz bir dönem başlattık
Yaklaşık 22 yıldır DJ, aranjör, yapımcı, besteci olarak birçok isimle çalışmalar yapan Serdar Ayyıldız, Seren Uzun’la dijital platformlarda yayınlanan “Pulim” adlı çalışmada bir araya geldi. “Pulim” sadece YouTube’da kısa sürede 30 milyona yakın izlenme oranına ulaştı. Beş yıl önce Niyazi Koyuncu’nun söylediği türkü, yeni düzenlenmesiyle kemençenin kullanıldığı ilk Türkçe deep house şarkısı oldu. Ayyıldız ve şarkıyı söyleyen Uzun’la bir araya geldik; kısa sürede başarıya ulaşan çalışmalarını konuştuk.

Haberin Devamı

- “Pulim”, 30 milyona yakın izlenme oranına ulaştı. Öncelikle bu başarı neler hissettiriyor size?

Serdar Ayyıldız: Artık daha iyisini yapmalıyım diye düşünüyorum. Şimdi daha büyük bir sorumluluğum var. Hadi şimdi durayım ve mutlu olayım demiyorum. Birçok ünlüyle çalıştım ama hep limitteydim. Böyle bir patlamayı hayal ettiğim için albüm yaptım.

Seren Uzun: Ben Trabzonluyum. Çok severek yapmıştım ve şimdi de iyi ki diyorum. “Pulim”den dolayı yeni şarkıyı seçemiyorum. Çünkü onun gölgesinde olsun istemem. Bu da aslında ne kadar güzel ve başarılı olduğunun göstergesi.

- Sizce neden bu kadar sevildi?

S. A.: İnsanlar farklılık, yenilik arıyor. Çıplaklığa başvurmayan, abartı olmayanları sahiplenmeye başladı. Tabii iş iyiyse... Değilse bunların hepsi çöp. “Pulim”in tutacağını biliyordum. Rakam bile verdim ama bu kadar kısa sürede olacağını bilemedim. İnsanlar bu tarz şarkıları dinlemeye açlar aslında. Önce Karadenizliler sahiplendi şarkımızı, hatta beni de Karadenizli sananlar oluyor...

Haberin Devamı

S. U.: Temelinde samimi geldi. Melodisi, sözleri... Yeni bir şey olması da çok büyük etken. Çocukluğumdan beri Trabzonspor’un içindeyim. Şarkıyı çıktığı günün ertesinde Trabzon’un maçında statta çaldılar. Artık herkes tarafından biliniyor ama beni yavaş yavaş tanıyorlar.

- Peki, bir araya gelmeniz nasıl oldu?

S. A.: Aslında önümüzdeki ay çıkaracağım albümün çalışmalarını bitirmiştim. Sonra ortak bir arkadaşımız aradı ve Seren’den bahsetti. İlk başta istemedim, zaten üzerimden tır geçmiş gibi hissediyordum. Ama onu kıramadım. Sağ olsun, Seren bir sesli mesaj attı ve benim üzerimden bir tır daha geçti.

Biz bir dönem başlattık

- “Pulim”e nasıl karar verdiniz?

S. A.: Seren, ilk olarak pop bir şarkı söylemek istedi. Ama sürekli Karadeniz’den bahsediyordu. Ben de Karadeniz şarkısı olmalı dedim.

S. U.: “Pulim”in orijinal halini yolladım. Niyazi Koyuncu’dan dinlemiştim ve Serdar’ın öncesinde attığı ritme de uygun geldi.

S. A.: Gelip, okuduğu zaman benim için tamamdı. Seren’e de, “Önemli bir sürece hazır ol, hayatın değişecek” dedim. Beni tanımadığı için ne demek istediğimi başta anlamadı. Hemen klip hazırlıklarına başladım. Üç gün içinde aranjesi bitti, demo okuttum.

Haberin Devamı

- Kemençenin kullanıldığı ilk Türkçe deep house şarkısı olma özelliği de var...

S. A.: Artık dünyada doğu müziklerini herkes kullanıyor. Biz de yapmalıyız dedim. Kemençeyle Karadenizlileri yakaladım, bir yandan da globale sunduk. İşin sırrı; bizden bir şey katabilmekte. Kısmet diye bir şey vardır ya, bizim de kısmetimiz “Pulim”miş.

“Sosyal medyada “Pulim” diye hesaplar açılıyor”

Biz bir dönem başlattık

- Bu çalışma, önümüzdeki günlerde çıkacak albümünüzde de yer alıyor değil mi?

S. A.: Evet, temmuzun sonlarında çıkacak “King Of İstanbul”da yer alacak. Orada Yıldız Tilbe’ye şiir okuttum, 30 yıllık kariyerinde hiç şiir okumamıştı. Bunun dışında “Gesi Bağları”, “Sen Gelmez Oldun” “Ayrılık” gibi türkülere yeni düzenlemeler yaptım. Aslında biz bir dönemi başlattık. Ozan Doğulu’nun albümünde iki tane Karadeniz şarkısı var. Bugüne kadar yoktu. Başarısı da tamamen halkın sahiplenmesiyle oldu, reklam yapmadık.

Haberin Devamı

- Pulim, ‘minik kuşum’ anlamına geliyormuş... Sizin “Pulim” diye hitap ettiğiniz birileri var mı?

S.U: Ben aileme kullanıyorum. Şarkımızla birlikte birbirine böyle hitap edenlerin sayısı da arttı.

S.A: Ben anneme ve Seren’e diyorum. Şimdilerde insanlar birbirinin telefonlarını “Pulim” diye kaydetmeye başladı. Sosyal medyada “Pulim” diye kullanıcı hesapları açıldı. Öyle sevildi yani, hatta şarkının müziğini yapan Niyazi Koyuncu, kendisinin de böyle bir çalışma istediğini söyledi. Ki o da okumuştu şarkıyı.

SERDAR AYYILDIZ: ÇABUK ULAŞILAN ÇABUK TÜKETİLİYOR

- 22 yıldır müzik sektöründesiniz... Yurt dışında da performans sergiliyorsunuz. DJ olarak yurt dışındaki ve bizdeki eğlence anlayışını nasıl karşılaştırırsınız?

Yabancılar yeni şeyler duymayı, keşfetmeyi çok seviyor. Türkiye’de sadece insanların bildiği şeyleri çalmak durumundayız. Bir de bizde dans kültürü yok, başka yerlerde insanlar dans ayakkabıları giyip, deşarj olmaya geliyor. Oysa bizde gece kulübünde dahi “Erik Dalı”, “Ankara’nın Bağları” çalınıp, oynanıyor.

Haberin Devamı

- Teknolojinin ilerlemesinin müziğe yansımalarını nasıl yorumluyorsunuz?

İnsan neye çabuk ulaşırsa onu çabuk tüketiyor. Eskiden bir şarkıyı bizden dinlemek için gelirlerdi. Şimdi hemen ulaştıkları için sıkılıyor, yenisini istiyorlar. Bu durumda işler de değersizleşiyor.

- İyi müzik diye bir şey de yok mu? Bu durumda her müziğin bir dönemi, modası mı oluyor?

İyi müzik tabii ki var, “Pulim” gibi. İyi müzik başka bir şey, popüler olmak başka... Biz mesela dizilerden “Pulim”i istemelerine rağmen vermedik. Çünkü o başarı önce diziye mal edilecekti. Ve bir anda popüler olunca da insanlar sıkılabilirdi. Böyle bakir kaldığı zaman dinlenmesi daha uzun sürüyor. Biraz da o yüzden kendi yolundan ilerlesin istedik.

- Bir de sizin Selami Bilgiç’le açtığınız İstanbul DJ Akademisi var...

Yedi yılda hobi anlamında 70’e yakın, profesyonel olarak 80 civarı DJ yetiştirdik. Bunların büyük kısmı da sektörde önemli yerlerde görev alıyor. DJ’liğe artık çok farklı yaş ve meslek gruplarından insanlar ilgi gösteriyor. Hatta merak için gelen ev hanımları da oluyor.

SEREN UZUN: KENDİMİ KEŞFETMEYE ÇALIŞIYORUM

- Sizi ilk olarak “O Ses Türkiye” yarışmasıyla tanıdık. Müzik öğretmenliği de yapmışsınız bir dönem.

Müzik ve öğretmenlik bir arada yürümüyordu. Ben de en sevdiğimi seçtim; sahneyi. Hep bir projem olsun istedim ama bu işler kolay olmuyor. Tam yorulduğum, kendimi dinleyip, güçlenmek için Trabzon’da kalayım dediğim dönem Serdar’la tanıştım. Küçük bir valizle geldim. Kayıt yapıp, geri dönerim diye düşünmüştüm. Sonra bir de baktım ki bütün eşyalarımı almış ve kalmışım.

- Klipte sizi Öykü Gürman’a benzetenler oldukça fazla... Siz nasıl yorumluyorsunuz bu benzerliği?

Evet, yorumların yüzde 90’ında okudum bunu. O da Trabzonlu. Ne ses ne de görüntü olarak ben benzediğimizi düşünmüyorum ama sevdiğim biri, rahatsızlık da duymuyorum. Hatta Öykü Gürman diye dinleyenler oluyor. YouTube’da Öykü Gürman’ın ikizi yazarsanız, ilk sırada ben çıkıyorum.

- İleriye dönük hedefleriniz neler?

Farklı ve özel işlere imza atmak istiyorum. Müzik benim ana işim ama oyunculuk da yapabilirim. Eğitim alıyorum. Kendimi keşfetme dönemindeyim. Neyin tam anlamıyla benim için doğru olduğunu zamanla göreceğim. Memleketime bağlıyım ama kendimi bununla sınırlandırmak istemiyorum. O yüzden değişmeli, yenilenmeli ve ilerlemeliyim.