Cadde“HER GÜN iSTANBUL’U KONUŞUYORDUK”

“HER GÜN iSTANBUL’U KONUŞUYORDUK”

17.07.2013 - 19:07 | Son Güncellenme:

Etiler’deki Maria’nın Bahçesi isimli restoranın sahibi Maria Ekmekçioğlu, İstanbullu bir Rum. Kıbrıs Harekatı’nın ardından Selanik’e göç etmek zorunda kalan ve suyun öteki tarafında özlemle dolu 20 yıl geçiren Ekmekçioğlu “Her akşam yemeğe oturduğumuzda ‘Hatırlıyor musun İstanbul’da..?’ diye başlardı sohbet. Hep nostaljiyle yaşadı Yunanistan’a giden insanlar” diyor

“HER GÜN iSTANBUL’U KONUŞUYORDUK”

- Sizin İstanbul’unuz nerede başlıyor?
İstanbul’da ağustos ayında Kandilli’de doğdum. İstiklal Caddesi’nde Fransız Konsolosluğu tarafında çok güzel bir evimiz vardı. Eski Rum evleri üç katlı, yüksek tavanlı olurdu. O evin anıları inanılmaz ama oradan hiç geçmiyorum. Travmatik bir durum. İstiklal’e her zaman yarısından sonra, Galatasaray’dan başlıyorum.

- Söylemesi zor ama soralım. Neden ayrıldınız İstanbul’dan?

O zaman Rumlar sıkıntılı bir dönem yaşıyorlardı. Kıbrıs savaşı dönemiydi. O, Rumların gittiği son dalgaydı. Böyle 2-3 dalga oldu. 1955, sonra 1965, son dalga 1974-80 arasıydı. O dalga beni de aldı maalesef. Sürükledi karşı yakaya. 14-15 yaşındaydım. Babam burada kalmıştı, çünkü İstanbul’u çok seviyordu. 81’de geldiler. Ağabeyimle hayatımıza Selanik’te devam ettik. İstanbul’dan ayrılma nedenim o dönemin sıkıntılarıydı. Annemin korkuları vardı. Ayrılmak zorunda kaldım.

- Giderken ne hissettiniz?

Aman Tanrım, yaz mevsimiydi. Hiç unutmayacağım. Heybeli’de sabahleyin vapura bineceğiz. İskeledeki direğe sarıldım, ağlıyorum “Gitmeyeceğim” diye. Bir arkadaşım belimden yakalamış, onu da bir başkası belinden tutmuş. Arkamda bütün arkadaşlarım sıra sıra birbirine sarılmıştı. Babama “Maria’yı Yunanistan’a gönderme” diyorlardı. Ağlıyoruz. O iskelede zincir gibi birbirimize bağlandık. Aramızda Türk de vardı, Ermeni de, Fransız da, Bulgar da. Ama yapacak bir şey yoktu. Karar verilmişti.

- Selanik’te yaşarken İstanbul’a dair neler özlediniz?

İlk özlediğim şey okulum oldu. Bütün dostluklarını bırakıyorsun. Çok ağır bir dönemdi. Sonra İstanbul’da konuşulan Rumca ile Yunanistan’da yaşayanların dili çok başka. Kelimeler farklı, aksan farklı. Dilin için seninle alay ediyorlar. Anında “Sen Türkiye’den mi geldin?” diyorlar. Küçümsüyorlardı. Güçlüysen yaklaşmıyorlardı. Zaten karakter zayıfsa yandın, okulu bırakır gidersin. Çok arkadaşım okumadı. Ben dışlandım. “Çok ukala” diyorlardı ki alakası yok, kendini korumaya alıyorsun, duvar kuruyorsun etrafına.

- O dönemlerde anne babanız, sohbetlerinde İstanbul’dan bahsediyor muydu?

Her gün. Her gün İstanbul konuşuyorduk. Her akşam yemeğe oturduğumuzda “Hatırlıyor musun İstanbul’da..?” diye başlardı sohbet. Hep nostaljiyle yaşadı oraya giden insanlar. Bir Fransız “Fransa’ya döneyim, Fransa’da öleyim” der mi bilmiyorum. Ama dedem de babam da “İstanbul’a döneceğim, kendi vatanımda öleceğim” dedi. Üç sene evvel babamı da getirdik ve sahiden İstanbul’da vefat etti. Şişli’de yatıyor. Dedemin olduğu yerde. İstanbul’un böyle bir ayrıcalığı var. Kana işliyor.

- Doğduğunuz kente geri dönmeye nasıl karar verdiniz?

Uzun yıllar Selanik’te yaşadım. Orada evlendim. Çok başarılı iki pastane işlettim. Üç oğlum oldu. Aleksandros, Apollo ve Pascal. Sonra evlilik bitti. Yeni bir aşk hikayesine kapıldım, açtım yelkenleri, İstanbul’daydım. 75’te gitmiştim. 20 sene sonra İstanbul’a döndüm. O gün bugün İstanbul’dayım. Son 11 senedir restoran işini burada yapıyorum. Aşk bitti, ama bu kenti terk etmek istemedim.

- Yolunuzun buraya düşmesi tesadüf oldu o zaman. Aşık olduğunuz kişi başka bir kentte yaşasaydı, oraya gitmiş olacaktınız?
Bir Fransız’a ya da bir İtalyan’a aşık olacağımı sanmıyorum. ‘Kan çekti’ diye düşünüyorum. Sonra çocuklarım çok sevdi. “İsterseniz Yunanistan’a dönelim ya da Fransa’ya, İtalya’ya yerleşelim. Siz karar verin” dedim. “Yok anne. Biz İstanbul’u seviyoruz” dediler ve İstanbul’da yaşamaya karar verdik. O zaman Etiler’deki restoranı açtım.

- Bu kent size ne kattı?

Çok şey. Kişiliğimin oluşmasının baş nedeni İstanbul’da doğmaktı. Yemek sevgim, İstanbul’da tattığım ve Yunanistan’da bulamadığım yemekleri yapmakla başladı. İstanbul’da kaybettiğim lezzetleri hatırlayarak aşçılığımı geliştirdim. Selanik’te İstanbul yemekleri dersi veriyordum. Orada palamut bulduğumda onu lakerdaya çevirmeye çabalardım. Pişmaniye ya da keten helva yapmaya çalışırken başka şeyler keşfediyordum. Tüm bu tecrübe, İstanbul’da doğmamdan kaynaklandı.

- Maria’nın Bahçesi kaç yılında doğdu? 2004’te Etiler’de eski bir bahçede yola başladık. Sonra Küçükyalı’da dokuz sene devam etti. Ama üzülerek söylüyorum Küçükyalı ve Alaçatı Maria’nın Bahçesi’yle hiçbir ilgim kalmadı. Alaçatı için çok uğraştım. İsminin duyulması için benim de çorbada tuzum var ama üzülerek uzak kalmak durumundayım şu an. Sadece Etiler Maria’nın Bahçesi’nin sahibi ve sorumlusuyum. 1.5 sene önce, sıfırdan, dostlarımın sayesinde ayakta durmayı başardım.

Haberin Devamı

“ÜÇ YILDIZ’A ANNEANNEMLE GiDERDiK”
- Siz hangi restoranlara gidiyorsunuz? Kanlıca’da Uskumru, Kandilli’de Suna’nın Yeri var. Nostalji yapmak istediğim zaman Kadıköy’de Koço’ya gidiyorum. Sarıyer Meydanı’nda çok salaş bir balıkçım var. Köşebaşı’nı, Bostancı’daki Günaydın’ı seviyorum. Yeşilköy’de İhtiyar Balıkçı, Bostancı’da Hatay Meyhanesi var. Eskiden şairlerin toplandığı bir yerdi. Oranın yaşaması gerekiyor.

-Eski İstanbullu bir Rum, İstanbul’a geldiğinde nereye gidiyor?

İlk olarak İstiklal Caddesi’ndeki Saray Muhallebicisi’ne. Annesiyle de gitmiştir. Tarabya’da Garaj ve Kıyı var. Emirgan ve Sarıyer’e gidilir. Orada hâlâ keten helva ve pişmaniye var mı bilmiyorum. Balık Pazarı’na giderler. Orada benim bir ciğercim var, annemin de ciğercisiydi. Kuzu ciğerini, kuzu sarmalarını, dalağı oradan alıyorum. Tatlı için ‘Üç Yıldız Şekerleme.’ Her gittiğimde yassı kadayıf, reçel, bergamot ya da sakızlı çevirme alırım. Üç Yıldız’a annemle de gidiyordum, anneannemle de gidiyordum.

Haberin Devamı

NE DEĞİŞTİ?

BEĞENDİM: 20 sene sonra müthiş temiz bir şehir buldum. Eskiden İstanbul’da, üçüncü kattan çöpünü atanlar vardı. Yolda giderken kafana çöp poşeti gelebilirdi. Eski İstanbul’da bunları yaşadım. Beni ilk şaşırtan İstanbul’un temizliği oldu. İkinci şaşırtansa eskiden İstiklal’de mutlaka bağıran bir kadın duyardın. Cimcik atanlar, laf atanlar olurdu. Bu tip rahatsız edici şeyleri hiç görmedim.

BEĞENMEDİM: Beni üzen ‘eski’ korunmuyor. Eski binalar yıkılıyor. En azından ön yüzleri yıkılmasın. İtalya’da da binaları yıkıyorlar ama 200 senelik dış cephenin ön yüzleri duruyor. Çok restoran açılıyor. Bir süre sonra kayboluyorlar. Bu arada eskiler unutuluyor. Kanaat, Asır, Filiz, Garaj, Koço, Despina kapanmamalı. Bunlar nostalji, eski İstanbul restoranlarını yaşatmalıyız. Kaybolmamalı.

KEŞFETYENİ
14 Şubat'ta aşkını ilan etmişti! Ne zaman sevgili oldukları ortaya çıktı
14 Şubat'ta aşkını ilan etmişti! Ne zaman sevgili oldukları ortaya çıktı

Cadde | 27.04.2025 - 07:55

Yarışma bittikten sonra aşkını ilan eden Semihcan, Sancakay Ilım ile ne zaman sevgili olduklarını açıkladı.