Türkiye maalesef tarihten ders çıkarmayı ve dün ile bugün arasında sebep-sonuç ilişkisi kurmayı beceremeyen bir ülke. Öyle olduğu için bu krizi de yine “Kurdaki yükseliş dış kaynaklı mıydı? Yoksa Türk ekonomisinin yapısal sorunlarından mı kaynaklanıyordu?” sığlığında yorumlamaya ve anlamaya çalışıyoruz.
Oysa bundan daha 2.5 yıl önce bize bu filmi izlettiler. 2019 yerel seçimlerine nasıl bir atmosferde gittiğimizi niyeyse kimse hatırlamıyor.
24 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtik. Erdoğan’ın öncelikli hedefi tıpkı bugünkü gibi sıcak paraya dayalı borç ekonomisinden üretim ve ihracatı önceleyen bir modele geçmekti. Dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın o günlerdeki açıklamalarına arşivden bakın. Faizlerin indirilmesiyle yaşananlar size çok tanıdık gelecek. Adeta bugünü göreceksiniz.
ABD Başkanı Trump’ın 13 Ağustos 2018’de attığı “Türk Lirası güçlü dolarımız karşısında eriyecek” tweet’i ile başlayan
“Türkiye’de sol diye bilinenler sağdır, sağ bilinenler ise sol” diyen İdris Küçükömer’i haklı çıkaran bir süreçten geçiyoruz.
Sol-sosyal demokrat CHP ve büyük sermayenin çatı örgütü TÜSİAD el ele vermiş faizi düşüren sağ-muhafazakâr iktidarı devirmeye çalışıyor! Gerekçeleri en az bu birlikteliğin kendisi kadar tuhaf. Çünkü iktidar büyük sermayenin isteklerini yerine getirmiyor.
Normal şartlarda yatırımın, üretimin artmasını istemesi gereken büyük sermaye “Hayır, ben üretimden değil yüksek faizden yanayım. Riske gireceğime, eskiden olduğu gibi paradan para kazanmayı tercih ederim” diyor. Bu yaklaşıma en sert tepkiyi göstermesi gereken sosyal demokrat CHP ise heyecanla TÜSİAD’ın yanında saf tutuyor ve “Yes, we can” diye haykırıyor!
Tarihi bilmeyenler onu tekrar yaşamaya mahkûmdur. CHP’nin mevcut yönetimi partilerinin tek başına kurduğu son hükümetin TÜSİAD marifetiyle yıkıldığını ya bilmiyor ya da bilmezden
Dolar 15 lira sınırını aştı. Markete her gittiğimizde temel gıda ürünlerinin fiyatlarını biraz daha yükselmiş görüyoruz. Alım gücümüz günden güne azalıyor. Fatura da doğal olarak hükümete kesiliyor. Buraya kadar her şey normal. Muhalefet partileri de, muhalif basın da işini yapıyor. Kimsenin kimseyi “Neden hükümeti hedef alıyorsun?” diye eleştirmeye hakkı yok.
Türkiye’de doların bu kadar yükselmesine neden olacak bir durumun olmadığı, ekonomimizin Türkiye’ye başka alanlarda geri adım attırmak isteyen güçler tarafından hedef alındığı, pandemi etkisiyle tüm dünyanın sıkıntıda olduğu, vs. Bunları iktidara muhalefet ettiğini zannederken Türkiye’ye muhalefet eden bir çizgiye kayan zihniyete anlatmaya çalışmak beyhude bir çaba. Onlara laf yetiştirmek yerine pozitif gündeme odaklanmak lazım.
Hoş bunu yaptığınız anda sosyal medyada sizi linç etmek üzere görevlendirilmiş bir trol ordusu da hemen harekete geçiyor. Hakikatleri çarpıtarak oluşturdukları karamsarlık bulutlarının dağılmasını, geleceği
Döviz kurundaki durdurulamayan yükseliş vatandaşın canını fena halde yakıyor. Temel gıda maddelerine gelen zamlar doğal olarak sokakta iktidara tepki olarak yansıyor.
Muhalefet de “Fırsat bu fırsat” mantığıyla normal şartlarda yenemeyeceğini bildiği Erdoğan’a yüklendikçe yükleniyor. E, işleri bu. Tabii ki muhalefet edecekler. Şu ana kadar ortaya koydukları bir çözüm önerisi var mı derseniz... Yok. Ne zaman oldu ki? Sıkıştıklarında Demirel’e atıfta bulunup, “Tencere iktidarı götürür” deyiveriyorlar!
Bu muhteşem vizyon ve umut vadeden yaklaşım doların ateşini düşürür mü bilmem ama her dört çalışandan birinin işini kaybettiği 1929 ekonomik buhranına rahmet okutacak küresel bir krizle karşı karşıyayız. Ve maalesef turpun büyüğü henüz heybede duruyor.
İnanmayan Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Nisan 2020’de yayımlanan “Dünya İktisadi Görünüm Raporuna” bir göz atsın. O raporda pandeminin etkisiyle küresel ekonominin yüzde 3 daralacağı ve Büyük Buhran’dan
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun sık sık kullandığı “Geliyor gelmekte olan” sloganı akılda kalıcı ve etkili bir ifade. Ancak gelmekte olanın ne olduğunu henüz kimse anlamış değil. Çünkü Kemal Bey ne zaman “Geliyorum” dese, önce kendi elleriyle belediye başkanı yaptığı İmamoğlu’ndan, sonra da ittifak ortağı İyi Parti’den “Aday olmayı aklından bile geçirme” anlamına gelen uyarılar alıyor!
Hal böyle olunca, kamuoyuna gelmekte olanın ne olduğunu anlatmaları da mümkün olmuyor. Somutlaştırarak devam edelim. Kemal Bey, CHP Genel Başkanı sıfatıyla CHP’li İstanbul Belediyesi’nin açılışına katılıyor. İBB Sözcüsü Twitter hesabından Kılıçdaroğlu’na değil, İmamoğlu’nu ‘Fatih Sultan Mehmet’e benzeten İyi Parti lideri Meral Akşener’e teşekkür ediyor!
Kemal Bey, Mersin’de adaylık açıklaması gibi bir miting düzenliyor. İyi Parti’nin etkili ismi Koray Aydın “Kazanamama riski olan bir adayı kabul etmiyoruz” diyerek CHP liderine “Sakın ha” mesajı veriyor.
Meşhur hikâyedir. Fatih’in topları İstanbul surlarını döverken, Bizanslılar yaklaşan tehlikeyi değil meleklerin cinsiyetini tartışmaktadır. ABD Başkanı’nın önüne geçemediği hayat pahalılığı için “Global ekonomi düzelmeden fiyatlardaki baskı düşmez” dediği bir dünyada birileri bize ısrarla meleklerin cinsiyetini tartıştırmak istiyor.
Fransa’da başkent Paris’in elektriğini dağıtan şirket iflasını açıkladı. Fransızlar kara kara resmi kurumlara nasıl elektrik vereceklerini düşünüyor. Avrupa’nın genelinde büyük bir enerji krizi endişesi yaşanıyor. An itibarıyla Türkiye hariç herkes “Büyük Buhran” olarak bilinen, yeryüzündeki üretimin yüzde 42, dünya ticaretinin yüzde 65 azalmasına sebep olan ve 50 milyon insanı işsiz bırakan 1929 ekonomik krizinden sonraki en büyük fırtınanın kapıda olduğunun farkında. “Bu işten en az hasarla nasıl çıkarım’’ derdinde.
Biz ise henüz sosyal medyada ve meydanlarda birbirimizi yemekle meşgulüz. Muhalefetin ne bu küresel
İktidara geldikleri ilk günden itibaren, ülke ihtiyaçları ve gerçeklerine uygun bir ekonomi politikası izlediklerini belirten Erdoğan, “Bizi kendi istedikleri çizgiye çekmek isteyenlerin kur, faiz oyunlarına prim vermedik, vermiyoruz” dedi... Erdoğan, “Büyüme yolculuğumuzda yatırım, üretim, istihdam, ihracat hep önceliğimiz oldu. Felaket tellallarına, mandacı iktisatçılara, ekonomik tetikçilere aldırış etmeden hedeflerimize yürümeyi sürdüreceğiz” diye konuştu...
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkmenistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularına yanıtladı. Hiçbir zaman faizin yükseltilmesini savunmadığını hatırlatan Erdoğan “Farklı düşünenler çıksa da Tayyip Erdoğan aynı noktadadır. Asla bu konudan taviz vermem” dedi. Asgari ücrette kimsenin mağdur edilmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, stokçuluk yapanların üzerine kararlılıkla gidileceğini söyledi. Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:
Türkmenistan’la 9 anlaşma
“Türkmenistan Devlet Başkanı Sayın
ABD’de enflasyon son 31 yılın zirvesine çıktı. Başkan Biden, kendisine market ve benzin fiyatlarındaki artışın sebebini soran gazetecilere “Kovid tedarik zincirlerini etkiledi, fiyatlar yükseldi” dedi. (ABD iyi yönetiliyor.)
Avrupa’nın genelinde enerji krizi baş gösterdi. Enerji fiyatları tarihi zirvesini gördü. Artan enerji tüketimi kış öncesinde arzda kısıntı yaşanabileceği endişesiyle birleşince doğal gaz fiyatları, Avrupa vadeli işlemler piyasasında ilk kez 1000 metreküpte 1000 dolar bandını aşarak rekor yeniledi. (Avrupa’da medeniyet var, saat gibi işleyen bir sisteme sahipler. AB iyi yönetiliyor.)
Türkiye, 115 dolardan 1100 dolara çıkan doğal gazı vatandaşlarına 150 dolar seviyesinden vererek adeta yarısını hibe ediyor. Bunun yanı sıra arzdaki sıkıntıyı önceden gördü ve Tuz Gölü’nün altına dünyanın en büyük doğal gaz depolama tesisini inşa etti. (Türkiye’de Avrupa ülkeleri gibi doğal gaz arzında sıkıntı yaşanmıyor ama ülke kötü yönetiliyor! )
Fransa’da üniversite öğrencileri gıda