CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun sık sık kullandığı “Geliyor gelmekte olan” sloganı akılda kalıcı ve etkili bir ifade. Ancak gelmekte olanın ne olduğunu henüz kimse anlamış değil. Çünkü Kemal Bey ne zaman “Geliyorum” dese, önce kendi elleriyle belediye başkanı yaptığı İmamoğlu’ndan, sonra da ittifak ortağı İyi Parti’den “Aday olmayı aklından bile geçirme” anlamına gelen uyarılar alıyor!
Hal böyle olunca, kamuoyuna gelmekte olanın ne olduğunu anlatmaları da mümkün olmuyor. Somutlaştırarak devam edelim. Kemal Bey, CHP Genel Başkanı sıfatıyla CHP’li İstanbul Belediyesi’nin açılışına katılıyor. İBB Sözcüsü Twitter hesabından Kılıçdaroğlu’na değil, İmamoğlu’nu ‘Fatih Sultan Mehmet’e benzeten İyi Parti lideri Meral Akşener’e teşekkür ediyor!
Kemal Bey, Mersin’de adaylık açıklaması gibi bir miting düzenliyor. İyi Parti’nin etkili ismi Koray Aydın “Kazanamama riski olan bir adayı kabul etmiyoruz” diyerek CHP liderine “Sakın ha” mesajı veriyor.
Yaşı müsait olanlar sadece bu örneklere, kafa karışıklığına, ufukta beliren siyasi kaos alametlerine bakarak gelmekte olanın ne olduğunu kavrıyor ve “Teşekkür ederim, ben almayayım” diyor. Anlayamayanlar içinse filmi 90’lara doğru sarmak gerekiyor.
90’lar neden önemli? Çünkü siyasetin bugününü okuyabilmek bazen ancak geçmişe bakarak mümkün oluyor. Tarih: 30 Haziran 1997. ANASOL-D hükümeti kuruldu. Bugünün CHP’si o günün DSP’siydi. Bugünün İyi Parti’si o günün ANAP’ı. Küçük ortakları Saadet’in misyonunu Cindoruk’un DTP’si üstleniyordu. Bu hükümete dışarıdan o günün CHP’si de destek veriyordu. Ne kadar geniş tabanlı bir hükümet değil mi?
Peki, sonuç ne oldu? Ortak akılla, geniş tabanlı bir koalisyonla Türkiye’yi gül gibi yöneteceklerini söyleyenlerin kurduğu 42 bakanlı bu hükümet sadece 6 ay 11 gün devam edebildi. Bir büyük yolsuzluk iddiasıyla sona erdi. 90’larda buna benzer tam dokuz hükümet kuruldu. Beşi, bir yıldan az görevde kalabildi. Ortalama hükümet ömrü bir yıl iki aydı.
Bir türlü ortak aday belirleyemeyen, Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı dışında hiçbir konuda uzlaşıya varamayan, kameralar önünde mutluluk pozları verirken perde arkasında sürekli birbirlerini çekiştiren bu 90 model siyaset anlayışının Türkiye’yi getireceği nokta bellidir. ‘Geliyor gelmekte olan’ diye vadettikleri 2023 model ANASOL-D hükümetidir.
Kılıçdaroğlu-Akşener ve çözüm ortaklarının yüz küsur yıl önce 2. Abdülhamid’i tahtan indirdikten sonra “Bundan sonra ne yapacaksınız?” diye soranlara “Bilmiyoruz, biz sadece Abdülhamid’i yıkmaya odaklanmıştık” diyenlerden hiçbir farkı yoktur.
Ömer’in yolu, Faruk’un sonu
İyi Parti’nin yeni kampanyacısı Faruk Acar’ın gelişi epey ses getirmişti. İşi “Erdoğan’a seçim kazandıran adam Akşener’i tercih etti” sığlığına kadar taşıyanlara kötü bir haberim var.
İyi Parti, dört aylığına anlaştığı Acar ile yola devam etmeme kararı almış. Yüksek bütçeli -iddiaya göre 30 milyon nakit- ‘Ömer’in yolu’ kampanyası partiyi karıştırmış.
Kimi bu afişlerin İyi Parti’yi muhafazakârlarla sorunu olan bir siyasi hareket gibi gösterdiğini düşünüyor. Kimi de Alevi vatandaşları rahatsız ettiğini savunuyor. Ama burada asıl üzerinde durulması gereken husus, Acar’ın bu yüksek bütçeli kampanyalarının nasıl finanse edildiği sorusu. Onun da kokusu yakında çıkar.