Kısa adı “WJP” olan Dünya Adalet Projesi adlı organizasyonun hazırladığı “Hukukun Üstünlüğü Endeksine” göre Türkiye, dünya ülkeleri arasında 117. sırada yer alıyor! Merkezi ABD’de olan kuruluş 2012 yılından bu yana ülkelerin hukukun üstünlüğüne ne kadar bağlı olduklarını ölçüyor ve Türkiye ile ilgili olumsuz sonuçlar açıklıyor!
FETÖ’cü hesaplar ve ülkemizde faaliyet gösteren yabancı ajansların her yıl hiç sektirmeden, heyecanla paylaştığı endekse göre demokratik seçimlerin yapılmadığı, askeri cuntalarla yönetilen bazı ülkeler bile hukukun üstünlüğüne Türkiye’den daha fazla riayet ediyor! Türkiye’nin 142 ülke arasında 117.sırada gösterildiği 2024 raporunda Vietnam 81, Zambiya 103, Ruanda 40, Gana 62, Morityus 46.sırada!
Biraz akıl, biraz mantık biraz da vicdan sahibi herkes sadece Türkiye’nin önünde gösterilen ülkelere bakarak bile bu endeksin objektif olmadığını hemen anlar. Ama burası Türkiye.. Algıların
Geçtiğimiz hafta TBMM’de kabul edilen 9. Yargı Paketi’nin en çok tartışılan maddelerinden biri hakaret suçlarının uzlaştırma kapsamından çıkarılarak ön ödeme kapsamına alınması oldu.
Böylece sosyal medyadan hakaret suçunda artık mağdur ve failin uzlaştırılması yoluna gidilmeyecek. Şikayet olması durumunda Savcılık günlük 100 TL’den para cezası verecek ve ön ödeme tebligatı çıkaracak. Parayı ödeyen takipsizlik alacak. Bazı hukukçular ve özellikle hakaret davalarına yoğunlaşan avukatlara göre bu düzenleme ile “Parasını verir, hakaretimi ederim” dönemi fiilen başladı!
Acaba gerçekten öyle mi? 10 bin 500 lirayı devlete yatıran istediğine istediği hakareti edebilecek mi? Bu soruların cevaplarına geçmeden önce bazı rakamlara bakalım.
Son 3 yılda Demokrat Parti İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt adına hakaretten açılan soruşturma sayısı 11 binin üzerinde!
Eski TİP Milletvekili Barış Atay 10 binden fazla kişiden hakaret sebebiyle şikayetçi olmuş.
Tiyatrocu Levent Üzümcü’nün 5 binden,
Yaşı müsait olanlar hatırlar.
90’lı yıllarda bir Organizatör Ahmet San vardı bu ülkede.
Tarkan’dan Sezen Aksu’ya, Mustafa Sandal’dan Sertap Erener’e aklınıza kim geliyorsa hepsinin menajeri oydu.
Nerede bir konser organizasyonu varsa o yapardı. Sadece yerliler değil dünyaca ünlü birçok yabancı şarkıcı ve grubu da Türkiye’ye getirdi.
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar hesabı bu konserler sayesinde çok da zengin olduğu söylenirdi.
Sizi bilmem ama son dönemde başka işleri, güçleri yokmuş gibi sadece konserlerle anılan belediye başkanlarını gördükçe benim aklıma istemsizce hep Ahmet San geliyor.
Hayalleri Cumhurbaşkanı adaylığı olan ama gerçekte 2024 model bir Ahmet San olma yolunda ilerleyen belediye başkanlarına baktıkça insan başka kimi düşünebilir ki?
Acı olan şu ki... Şaibeli konser organizasyonlarıyla gündemden düşmeyen belediye başkanlarının Türkiye’yi yönetebileceğini düşünen ve toplumu bu doğrultuda yönlendirmeye çalışan çok insan var medyada, siyasette, hatta
BETİMAR’ın Kasım 2024 siyasi gündem araştırmasına göre CHP oylarında son üç ayda yaklaşık beş puanlık bir düşüş var. CHP yüzde 29,6’lık oy oranıyla AK Parti’nin 2,3 puan gerisinde ikinci parti durumunda.
Anket sonuçları AK Parti’yi yüzde 31,9’la birinci parti konumuna yükselten ana faktörün Esenyurt olayı ile zirve yapan CHP-DEM ilişkisi olduğunu hiç şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor.
Sadece CHP değil Ekrem İmamoğlu da bu süreçten zarar görüyor. İmamoğlu’nun Esenyurt’a kayyum atanması üzerine yaptığı “Seçimlerde bükemediğiniz bu bileği kayyumla, yasaklarla bir milim bükemeyeceksiniz. Ben sizinle uğraşacağım. Bu kadar net” açıklamasına destek verenlerin oranı yüzde 35,4. Bu sözleri desteklemeyenlerin oranı ise yüzde 55,1.
İmamoğlu’nun kendisini siper ettiği Esenyurt Belediye Başkanı için düzenlenen mitinge katılmayan Mansur Yavaş, Tanju Özcan ve Burcu Köksal’ın tutumunu doğru bulanların oranı yüzde 46,5. “Doğru bulmuyorum”
Esenyurt’tan sonra Batman, Mardin ve Halfeti’ye kayyum atandı.
Sonda yazacağımızı başta yazıp öyle devam edelim.
Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir demokratik devlet kendisini ortadan kaldırmaya çalışan bir terör örgütüne seyirci kalmaz. O örgütün kontrolündeki siyasi partinin yerel yönetimler üzerinden örgüte alan açma çabalarına göz yummaz. Bu belediyelere atanan kayyumlar bir devlet refleksidir. Devletin bekası romantik yaklaşımlarla heba edilmeyecek kadar önemli bir meseledir. Hele de bu coğrafyada. Hele de tarihin bu zamanında.
Kayyumlar üzerinden devlete yüklenenlere, yalan haberlerle tatlı su demokratlığına soyunanlara şu soruları sorun:
1-Türkiye, 15 Ağustos 1984’ten beri mücadele ettiği terör örgütünü dağlardan süpürmüş, sınırlarının dışına itmişken örgüte ülkenin en büyük kentinin en büyük ilçesinde kim, neden can suyu verdi?
2-Terör örgütü elebaşının sözde “ Demokratik özerklik projesi” nedir?
İbrahim Burak Oğuz…
2019 yerel seçimlerinde yüzde 67.49 oyla CHP’den Urla belediye başkanı seçildi.
İzmir’de havada uçan kuşlar da dahil herkes FETÖ ile ne kadar yakın olduğunu biliyordu.
Ama o dönemin CHP yönetimi bu gerçeği bile bile kendisini aday gösterdi.
17 Aralık 2019 günü gerçekleştirilen operasyonla görevden uzaklaştırıldı, tutuklu olarak yargılandığı davada “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.
134 sayfalık gerekçeli kararda Oğuz’un “2003-2006 yıllarında örgüt açısından hayati önemde faaliyetlerin yürütüldüğü sohbetlerde zaman zaman konuşmacı ve sohbet hocası olarak yer aldığı” belirtildi. Oğuz, örgütün adli takibattan kurtulmak maksadıyla diğer oluşumlara sızma faaliyeti olarak özetlenen renklendirme faaliyeti kapsamında 2009 yılında CHP’ye üye olmuş, örgütün mahrem imamı Hüseyin Ç. ile operasyonel hatla iletişim kurarak ABD’ye seyahat
CHP’de yakın dönemde olağanüstü kurultay için imza toplama sürecinin başlayacağına dair kuvvetli işaretler var.
“Yine mi” dediğinizi duyar gibiyim ama bu kez iş ciddi.
İlk işaret fişeği geçen hafta CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın tarafından atıldı: Olağanüstü kurultay için imza toplayan olursa onlara haindir demem. Tüzük onlara o hakkı vermiş. Yeter sayıda insan bu partinin yönetilmediğini düşünüyorsa bunların hepsi yapılır.
Günaydın’ın gündemin yoğunluğuna takıldığı için hak ettiği önemi görmeyen bu açıklaması CHP’deki parti içi iktidar yarışının sonbaharda daha da kızışacağını gösteriyor.
Kulislerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mevcut CHP yönetimine tepkili olduğu ve Gökhan Günaydın’ın genel başkan adayı olacağı bir olağanüstü kurultay için düğmeye bastığı iddia ediliyor.
Bitmedi… Bu sürece CHP’nin bir önceki genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun ekibinin de destek vereceği belirtiliyor.
FETÖ elebaşının “Kimliğini gizleyen başka dine mensup bir ajan” olduğunu ilk dile getiren şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden yazar Aytunç Altundal oldu.
Altundal’a göre “FETÖ elebaşı 1988’de Vatikan’da görüştüğü Papa 2. Jean Paul tarafından gizli kardinal olarak atanmıştı!
Bu iddia örgütün 15 Temmuz kalkışmasından sonra bir FETÖ iddianamesinde biraz daha detaylandırıldı. Papa 1988’deki o buluşmada 100 yıldır kullanmadığı “in pecture” uygulamasıyla Gülen’i “ Kilisenin bağrına bastığı gizli evladı” olarak tanımıştı!
Ayrıntı bütünü anlatır. Tarih öğreticidir. FETÖ elebaşının kimliğini gizleyen başka dine mensup bir ajan olduğunun en eski belgesi 1965 yılına aittir.
Kırklareli Vaizi sıfatıyla dönemin Ermeni Patriği Şinork Kalustyan’a yazdığı mektuptaki ifadeler her yönüyle ibretliktir: “1915’te Ermenilere gerçekleştirilen büyük soykırımı lanetlemeden geçemeyeceğim. Hz.İsa’nın çocuklarının Müslüman geçinen cahiller tarafından