CHP’de yakın dönemde olağanüstü kurultay için imza toplama sürecinin başlayacağına dair kuvvetli işaretler var.
“Yine mi” dediğinizi duyar gibiyim ama bu kez iş ciddi.
İlk işaret fişeği geçen hafta CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın tarafından atıldı: Olağanüstü kurultay için imza toplayan olursa onlara haindir demem. Tüzük onlara o hakkı vermiş. Yeter sayıda insan bu partinin yönetilmediğini düşünüyorsa bunların hepsi yapılır.
Günaydın’ın gündemin yoğunluğuna takıldığı için hak ettiği önemi görmeyen bu açıklaması CHP’deki parti içi iktidar yarışının sonbaharda daha da kızışacağını gösteriyor.
Kulislerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun mevcut CHP yönetimine tepkili olduğu ve Gökhan Günaydın’ın genel başkan adayı olacağı bir olağanüstü kurultay için düğmeye bastığı iddia ediliyor.
Bitmedi… Bu sürece CHP’nin bir önceki genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun ekibinin de destek vereceği belirtiliyor. Kılıçdaroğlu ile CHP yönetimi arasında yaşanan son “Araba” krizi sadece korumaların yemek ödeneklerinin kesilmesi ve arabalarının alınması meselesinden ibaret değil. CHP’nin eski ve yeni genel başkanları karşılıklı restleşiyor! Sizce bunu neden yapıyor olabilirler?
İyi güzel de İmamoğlu neden durup dururken Özgür Özel’e karşı rakip çıkarsın diyorsunuz değil mi?
Kulislerde bu sorunun cevabına ilişkin de mantıklı yorumlar yapılıyor elbet. CHP lideri Özgür Özel’in Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda net bir biçimde İmamoğlu’ndan yana tavır koymaması.. İBB Başkanı ile Mansur Yavaş’ı eşit şansa sahip adaylar olarak dile getirmesi vs.vs.
İmamoğlu, Mansur Yavaş ile eşitlenmeyi, kamuoyunda isminin bu şekilde zikredilmesini kendisine yapılan bir haksızlık olarak görüyor. Siyasi geleceğini belirleyecek yargı sürecinde CHP yönetiminin kendisine yeterince destek vermediğinden şikayetçi olduğu da bir sır değil.
Bütün bunları üst üste koyduğumuzda Özgür Özel ve ekibini istediği çizgiye getirmek, bunu yapamazsa değiştirmek için harekete geçmesi siyasetin olağan akışına gayet uygun. Olağanüstü kurultay için şubat ayının düşünüldüğünü ekleyerek yazıyı noktalayalım.
Not: Şimdi “Yok öyle bir şey” diyecekler muhakkak çıkacaktır. Emin olun böyle bir şeyin olduğunu en iyi onlar biliyor.
Devletin başına memur aramıyoruz
O biri kim olur bilmem ama biri Mansur Yavaş’a atanmış bir memur değil seçilmiş bir belediye başkanı olduğunu hatırlatmalı.
Yavaş’ın sosyal medya trolleri ve onların etkisinde kalan küçük bir azınlık tarafından köpürtülen “Ben de dahil, Cumhurbaşkanı da, diğer milletvekilleri de birer memur. Hiç kimse kendi kararlarıyla Türkiye’ye bir şey dayatamaz” açıklaması buram buram naftalin kokuyor.
Yavaş’a bu taktikleri verenler kendisini fena halde yanıltıyor. Türkiye’nin yeni bir Ahmet Necdet Sezer’e ihtiyacı yok.
Bu tarzla bırakın Erdoğan’a rakip olmayı, parti içindeki rakibi İmamoğlu’na karşı bile şansı olamaz.
Erdoğan’ın 2014 yılında halkın oyuyla seçilen ilk Cumhurbaşkanı olmasından sonra köprülerin altından çok sular aktı. Kendisini memur olarak gören, protokol Cumhurbaşkanı gibi takılmayı hedefleyen Yavaş’ın vites büyütmesi lazım. Çünkü milletin beklentisi bu değil. Erdoğan her şeyi olduğu gibi milletin kafasındaki Cumhurbaşkanı algısını da değiştirdi. Bu saatten sonra koşmayan, terlemeyen, statükoya sıkı sıkı sarılan siyasetçinin sandıkta bir şansı yok.
Geçen hafta Ankara’da dinlediğim İmamoğlu’nu bu gerçeğin farkında gördüm. Kendisini başta hitabet olmak üzere çok geliştirmiş.
Onun kafasındaki rol modelin kim olduğunu bilemem ama Ahmet Necdet Sezer olmadığından adım kadar eminim.
Anketler aksini söylese de yargısal bir engele takılmazsa bu İmamoğlu, CHP’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığını kolay kolay Yavaş’a kaptırmaz.
Hele de Yavaş bu tarzla devam ederse…