MEHDİ AHMED

19 Mart 2018

1881-1898 yılları arasında, o zamanlar Mısır’ın bir eyaleti olan Sudan’da, kendini “Mehdi” ilan eden bir din liderinin ayaklanması yaşandı. Ayaklanmanın ekonomik nedeni, Sudan ve Habeşistan’dan, Avrupa ve Amerika’ya gönderilen kölelerden elde edilen kazancın ele geçirilmesi; bahanesi ise, Mısır Hükümeti’nin içinde bulunduğu ağır borçlanma durumu idi. Ayaklanma ve bastırılması sırasında toplamda 5.5 milyon civarında insan öldü.

Borç batağı

1879 yılının başlarında, rüşvet ve safahatın yaygınlaştığı Mısır’da, Hükümet, büyük bir borç batağına saplanmıştı. Borçlar, Süveyş Kanalını kontrol altında tutmak isteyen İngilizler ve Fransızlar tarafından sağlanıyor; karşılığında, hem Süveyş Kanalı hem de Mısır Hükümeti kontrol ediliyordu. O yıl, Mısır Ordusu’nun yabancı sömürgecilere karşı gerçekleştirdiği ayaklanma, Fransızlar zamanında gelemediği için, İngilizler tarafından bastırıldı. Bu müdahale sonrasında da, İngiltere’nin Mısır’daki hakimiyeti gittikçe artmaya başladı. İngilizler, yeterince pay alamadıkları kaçak köle ticaretinin kaldırılması yönünde baskı yapınca, köle ticareti ile uğraşan Sudanlılar, Muhammed Ahmed’in etrafında toplanarak, merkezi hükümete karşı ayaklandılar.

Ahmed

Yazının Devamı

Yeni imparator (II)

13 Mart 2018

Önceki yazımda, Çin’de Komünist Parti Lideri ve Başkan Xi Jinping’in yaşadığı süre boyunca Çin’i kayıtsız, şartsız ve sorumsuz yönetme yetkisi aldığından bahsetmiştim. Savaş açma yetkisi dâhil, her türlü kararın bir kişi tarafından alınacak olması, halk kitleleri ve Çin’in komşuları arasına tedirginlik yarattı.

Çin’de bir süredir, basın ve internet sansürleri uygulanıyor. 2015 yılında, feminist olduklarını söyleyen kadınlar, tutuklanmaya başladı. Tutuklanmaları takiben, kadınların aşağılanması, taciz edilmesi ve erkekler tarafından dövülmesi gibi haberler sansürleniyor ve yasaklanıyor. Zaten, Çin Komünist Partisi’nin 70 yıllık tarihi boyunca, Komünist Parti’nin üst yönetimi sayılan Politbüro’ya hiçbir kadın üye getirilmemişti.

Önceleri farklıydı

Oysa Xi 1980 yılında yaptığı bir konuşmada “Gücün tek elde toplanması, halkın yönetimi (collective leadership) için tehlikelidir.” demişti.

Kasım 2012’deki seçimlerle göreve gelen Xi, “Rüşvetle Savaş” adı altında, 1.5 milyon Çinliyi hapse attı. Bunlar arasında, rakip politikacılar ve askeri üst düzey yöneticiler de vardı. Mao yönetiminin belirleyicileri arasında sayılan, çok kısa süren mahkemeler, kişilerin aniden kaybolması ve bulunamaması

Yazının Devamı

YENİ İMPARATOR

12 Mart 2018

Dün, Çin’de Komünist Parti Lideri ve Başkan Xi Jinping’in ömür boyu lider kalıp kalmayacağı konusunda bir oylama vardı. Bu anayasa değişikliği olmasaydı, Xi’nin görev süresi 2023 yılında bitecekti. Ancak Xi, “Daha yapılacak çok şey var!” diyerek, yaşadığı süre boyunca Çin’i kayıtsız, şartsız ve sorumsuz yönetme yetkisi aldı.

Karar, Çin’in komşuları arasında büyük tedirginlik yaratırken; Xi, Çin’i dünya lideri yapacağını, çok güçlü yenilmez bir ordu kuracağını, Avrupa’ya kadar uzanacak İpek Yolu’nu yeniden hayata geçireceğini söylüyor.

Tedirginlik yarattı

Ancak, savaş açma yetkisi dahil, her türlü kararın bir kişi tarafından alınacak olması, halk kitleleri arasında, dile getirilemeyen büyük tedirginlik yaratıyor.

Öte yandan, devlet kontrolündeki televizyonlar, sokakta yaptıkları röportajlarda, sürekli halkın desteği varmış gibi bir imaj yaratıyorlar. Durumları nispeten iyi olan Çinli aileler, şimdiden, ülkeden para çıkarma, emlak satma ve çocuklarını yurtdışında okutma peşine düştüler. Hong Kong’lu protestocu lider Joshua Wong “bir günde Kuzey Kore’de yaşıyor gibi olduk; Çin’de İmparator Xi dönemi başladı” diyor.

Sansür uygulanıyor

Çin’de bir süredir, basın ve internet sansürleri

Yazının Devamı

Bir zamanlar kartaldık

6 Mart 2018

İstanbul’un fethinden itibaren süre gelen 1600’lü yıllarda, İstanbul, dünyanın en özgürlükçü, en toleranslı ve içinde en fazla değişik kültürleri barındıran şehriydi. Burada Sünniler, Şiiler, Ortodokslar Hıristiyanlar, Katolikler, Ermeniler, Kıptiler, Yahudiler hatta Budistler yan yana, birbirlerine zarar vermeden yaşıyorlardı.

O yıllarda, Osmanlı İmparatorluğu Avrupa başkentleriyle kıyaslandığında tam bir liberal cennetti. İstanbul, Avrupalıların yaşamayı hayal ettikleri yerdi. O yüzyıllarda, Paris ve Londra’da ise tam bir dini baskı uygulanıyordu. Londra’da Katolikler, Paris’te Protestanlar öldürülüyordu. Tüm Avrupa toplumu, Yahudilerden kurtulmaya ve Müslümanları aralarına almamaya odaklanmıştı. Engizisyon Mahkemeleri’nde her türlü işkence, canlı canlı gömülmeler, zindanlara atılmalar yaşanıyor; çoğu hukuki olmayan biçimde, kafalar koparılıyordu. Bütün bunlara rağmen, Sanayi Devrimi’nin neden İstanbul’da başlamadığını tarihçiler hâlâ sorguluyorlar.

Neden burada başlamadı?

Bu sorunun cevabı, Sanayi Devrimi’nden önce, Avrupa’da tüm ülkelere yayılan bir “din reformu” yapılmış olmasıydı. Katolik kiliseleri, teknolojik buluş ve yeniliklerin merkezi haline getirmeye başladılar. İlk

Yazının Devamı

Milli Gelir başarı ölçüsü mü?

5 Mart 2018

"Gayri Safi Milli Hasılamız, Milli Gelirimiz veya Kişi Başına Düşen Milli Gelirimiz arttı” diyoruz. Bu artışların bir başarı ölçüsü olup olmadığı, iktisatçılar arasında ciddi bir tartışma yarattı.

537 sayılı İktisat Dergisi’nde Ege Cansen şöyle diyor:

“Katma değer yaratmak diye bir şey var. Kabaca da buna, Milli Gelir deniliyor. Milli Gelir ile Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) arasında tabii ki fark var. Kabaca, yüzde 80’ine tekabül ediyor. Milli Gelir’le iki şey yapıyoruz; ya tüketiyoruz ya da yatırıyoruz.

İktisadi kalkınma, sermaye biriktirmektir. Buna, “milli serveti inşa etmek” de diyebiliriz. Milli Gelir kadar milli servet kavramını da anlamamız lazım. Milli servetin Tanrı yapması ve insan yapması diye iki çeşidi var. Doğal kaynakları olan ülkeler, Tanrı vergisi servet sahibidir. Tabii, servetin kendisi de gelir yaratan bir şeydir ve onun için, zenginlik servetle ilgilidir. Servet biriktikçe gelir birikir.

Daha çok yatırım için, daha çok tasarruf lazım. Tasarruf da gelirin fonksiyonudur. Gelirimizden tüketmediğimizi, yatırıma dönüştürürüz. Milli servetimizi de akümülasyonla üst üste koyarız. Zenginleşmek, iktisadi kalkınma sağlamak servetimizi artırmaktır; yani, sermaye

Yazının Devamı

FİLM ÇEKİMİ

27 Şubat 2018

“Siz de Film Çekebilirsiniz” konulu önceki yazıma devam ediyorum.

Senaryo ortaya çıktıktan sonra, film sahnelerini, çekim yerini ve çekim planlarını hazırlamalısınız. Filmin tertip ve ıslahının yapılması (editing) çok vaktinizi alacaktır. Bu işi kendiniz yapacağınız veya yaptırabileceğiniz gibi, bu konuyla uğraşan kişilerle de karşılaştığınız sorunları tartışabilirsiniz. “Shootingpeople.org” ve “raindance.org” gibi internet siteleri başlangıç için bu konuda yeterli olacaktır.

Pazarlama daha zor

Çektiğiniz filmin seyredilmesi ve seyirciler tarafından ödeme yapılması süreci, filmin çekiminden daha zordur. Bu konuda bir profesyonele danışarak filminizin festival ve yarışmalara girmesini, reklamının yapılması sağlamalısınız. Okullarda, lokal sinemalarda veya çeşitli toplantı yerlerinde filminizin ön gösterimini yapabilirsiniz. Yine, filminizi “YouTube”, “Vimeo” gibi internet sitelerinde yayınlayabilirsiniz. Ayrıca, Amazon’da “seyret öde” sistemiyle filminizi kiralayabilirsiniz. Öte yandan, bir televizyon kanalıyla anlaşıp, filminizin gösterimini sağlayabilirsiniz.

Film festivalleri

Venedik Film Festivali 1932 yılında başlayan, dünyanın en eski film festivalidir. “Altın Aslan” ve “Gümüş

Yazının Devamı

SİZ DE FİLM ÇEKEBİLİRSİNİZ

26 Şubat 2018

Edison’un New Jersey’deki laboratuarında icat ettiği ilk film makinesi Kinetoscope’u ve burada çekilen filmi gördüm. Film endüstrisi ilk film makinesinin icat edildiği yıllardan beri büyüyerek, insanları etkileyen en önemli medya haline geldi. Halen, yılda 2500’den fazla yeni film yapılıyor. Türk film ve dizileri de dünyanın bir çok sinema ve televizyonunda gösteriliyor.

Elimde, şimdiye kadar küresel çapta çekilmiş tüm dizi filmleri gösteren bir katalog var. Türk dizi yapımcılarının da bu ve benzer kataloglardan mutlaka faydalanması gerek. Çünkü, sadece bu dizilerin haklarını satın alarak, Acun Ilıcalı’nın başarısını elde edebilirler. Ayrıca, elimde şimdiye kadar çekilmiş bütün filmlerin konusunu ve özetini gösteren kitaplar var. Yine, aktörler bazında her meşhur aktörün inişli çıkışlı başarıları ve aldığı ödülleri gösteren kitaplar mevcut. Elimdeki kitaplar arasında, yaptığınız filmleri kime, nasıl satacağınızı gösteren ciddi bir adres kataloğu da bulunuyor. Bütün bunları veya benzerlerini incelemeden, küresel ölçüde başarı sağlayacak bir film yapılması zor görünüyor. Türkiye’de oyuncular, film yapımcıları, rejisörler vs. çok üstün filmler yapmış olsalar da, bu başarılarını

Yazının Devamı

ABD HEP KAYBEDİYOR

20 Şubat 2018

İngiliz BBC televizyonun meşhur Hard Talk programına katılan Andrew Peek’in, konuşmasının özet görüntüleri yayınlandı. Konuşmanın tamamı ise, bu hafta içinde yayınlanacak. Andrew Peek halen Amerikan Dışişleri Bakanlığı Baş Müsteşarı (US State Department Deputy Assistant Secretary) görevinde bulunuyor. Peek, ABD’nin İran, Irak ve Ortadoğu’dan sorumlu en üst bürokratı sayılıyor. Programda, Andrew Peek’e kırılıp bükülmeden, önemli sorular soruldu. Sorular arasında, Türk hükümetinin, ABD’nin terör gruplarıyla iş birliği yaptığı suçlaması da vardı. Peek, bu soru karşısında, hafif gülümsedi ve “Bu durum, ABD’nin dış politika kararıdır” dedi. “Kimlerle iş birliği yapılacağına dış politikamız karar verir” diyerek devam etti. Anlaşılıyor ki ABD, YPG ve PKK ile iş birliği içinde olmaktan, en azından kısa süre içinde, vazgeçecek gibi görünmüyor.

Vietnam fiyasko oldu

ABD son yıllarda, dünyada giriştiği tüm savaşları kaybetti ve öngördüğü politikaları yeterince uygulayamadı. ABD’yi doğrudan etkileyen savaşlardan en önemlisi olan Vietnam Savaşı’nda 58.220 Amerikan askeri öldü. Buna karşılık, 1.011.000 Vietnamlı askerin ve 195 ila 430 bin Vietnamlı sivilin öldüğü tahmin ediliyor. Yani, ABD

Yazının Devamı