1985 yılından beri Devlet Tahvilleri ve Hazine Bonoları ihale yöntemiyle bankalara satılıyor. İhale, Merkez Bankası tarafından yapılıyor; ancak, ne kadar satılacağına Hazine karar veriyor.
Bankalar aldıkları bu tahvilleri, ya portföylerinde tutuyor ya da başka bankalara yahut kişilere satıyor. Devlet Tahvili ve Hazine Bonolarına kısaca “Devlet İç Borçlanma Senetleri (DIBS)” deniliyor. DİBS’e yatırım yapacak olan yabancılar, ya ihale ile satılmış olan senetleri Türk bankalarından ya da Hazine’nin yurt dışında ihraç ettiği tahvilleri Eurobond piyasasından alıyorlar.
1985 yılından önce, Hazine’nin sattığı DİBS’ler devlet bankalarından kolaylıkla kişiler tarafından satın alınabiliyordu. Şimdi kişiler, DİBS satın almak için bankalara gitmek ve onlara da bir prim ödemek durumundalar. Dolayısıyla, büyük miktarda olmadıkça, kişilerin DİBS almaları kolay değil.
Dünyadaki örnekler
Savaşan devletler, savaş giderlerini karşılamak amacıyla halklarına da satabildikleri “Savaş Bonoları” çıkarırlar. Bu bonolar, yabancılara da satılır. Böylece, savaşan ülke ekonomileri dar boğaza girmeden ve enflasyonla karşılaşmadan para ihtiyacını karşılar.
Türk Ekonomisi şu anda, hem savaş giderleriyle, hem seçim
Emlak komisyon-cularının aldıkları ücretler tüm dünyada sorgulanmaya başlandı. Çok yakın gelecekte emlak komisyonculu-ğunun yerini internet siteleri alacak. Bu sitelerde, her türlü isteğinizi karşılayan gayrimenkullerin, her parametresini bulabileceksiniz. Satışa çıkarılmış bütün gayrimenkullerin değerleme raporu ve 10 yıl boyunca bu gayrimenkule yapacağınız harcama olasılığı incelemesi hazır olacak. Beğendiğiniz gayrimenkule, istediğiniz mobilyayı yerleştirip, duvarlarını istediğiniz renge boyayarak, mimari ve mühendislik izinleri dâhilinde istediğiniz tadilatı yapabileceğiniz bir internet sitesine kavuşacaksınız. Üstelik komşularınızın kalitesini görebilecek ve internet üzerinden aynı anda gayrimenkul kredinizi alabileceksiniz. Satın alma işleminiz de yine internet üzerinden birkaç dakika içinde gerçekleşecek. Demek ki emlak komisyonculuğu işi geleceğin mesleği değil.
Teknoloji iş kaybı değil
Çoğumuz, teknolojinin gelişip robotların devreye girmesiyle, insanların işlerini kaybedeceklerini düşünüyor. Oysa Boston Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma bunun tersini gösteriyor. ATM makinelerinin devreye girmesiyle, banka çalışanlarının sayısının azalacağı zannediliyordu. Oysa bu
2012 yılında, Amerikan “The Atlantic” dergisinde, yabancı ülkelerdeki Amerikan Büyükelçiliklerinin, bulundukları ülkelerin devlet başkanları dahil olmak üzere tüm üst düzey yöneticilerinin DNA’sını aldıkları iddia edildi. Bu iddiaya karşı, ne gizli servis, ne Pentagon ne de diğer istihbarat teşkilatları herhangi bir açıklamada bulunmadı. İddiaya göre, sadece el sıkışmayla kişilerin DNA’sı elde edilebiliyor. Bu nedenle, Amerikan Başkanı’nı koruyan gizli servis, Başkanın dokunduğu her şeyi, sonradan temizliyor.
Kanser hücrelerini öldürmek üzere moleküler seviyede geliştirilen virüslerin, aynı zamanda insanlara kanser bulaştırmak amacıyla kullanılabileceği açıklandı. Nitekim, bazı şüpheli ölümlerde kanser virüsü bulaştırıldığı iddiaları ortaya atılmış bulunuyor. İngiliz kozmolojist Martin Rees 2020 yılına kadar yaklaşık 1 milyon kişinin bu veya buna benzer biyolojik silahlarla öldürülmüş olacağını söylüyor.
Yaşlandıkça suç işleme artıyor mu?
ABD’de yapılan ilginç bir istatistik, insanların yaşlandıkça suç işleme oranının arttığını ortaya koyuyor. Tıbbın gelişmesi sayesinde ömrün uzaması, çaresiz kalmış yaşlıların suça yöneldiğini gösteriyor. Güney Kore’de yapılan bir istatistik, 65
Gün geçmiyor ki yeni bir buluş gündeme gelmesin. Çok yakında, mevcut bilgisayarların en hızlısından yüz defa hızlı, nanoteknoloji kullanılan bilgisayarlar piyasaya çıkacak. Nanoteknoloji sayesinde, iki haftada laboratuvar ortamında gerçek pırlanta üretilmesi mümkün olacak; kanser, körlük, diyabet, kısırlık gibi birçok hastalık sona erdirilecek. Çin’de geliştirilen CRISPR/Cas9 Sistemi, AIDS hastalığını ve kanserleri insan kanından tamamen temizleyebiliyor. Özellikle akciğer kanseri, halen denenmekte olan bu teknolojiyle tamamen iyileşebiliyor.
İngiltere Brighton Üniversitesi’nde, olası bir depremin etkilerini ciddi biçimde azaltacak bir “titreşim duvarı” geliştirildi. Bu duvar, deprem sırasında ortaya çıkan titreşim ve dalgalanmaların %80’ini engelleyebiliyor. Böyle bir sistem, deprem tehlikesiyle yaşayan başta İstanbul olmak üzere birçok yöremizde meydana gelecek depremlerin etkilerini azaltabilecek.
Yeni olasılıklar...
Gelişmiş ülkelerdeki büyük kredi ihtiyacı, bankalarla birlikte çalışan fakat bankacılık sistemi içinde olmayan, yeni kredi olanaklarını gündeme getirdi. Bu olanaklar, bizde bir veya birkaç bankanın öncülüğü altında, çarklarını çevirmeye başlayabilir; sonra da kendi
Ticari kredi, bir şirketin veya firmanın ortaklarından veya sahiplerinden bağımsız olarak “kendi adına” aldığı kredidir. Bankalar bazı durumlarda şirket sahiplerinden teminat alarak da firmalara kredi verirler. Ancak genel olarak kredi başvurusunda bulunan firma ve şirketin kârlılığı ve geri ödeme kabiliyetine bakılarak, krediler doğrudan doğruya şirket ve firmalara verilir.
Şirketlerin ve firmaların kredi yeterlilikleri ve risk durumları, kredi raporlama şirketlerinin verdikleri raporla ölçülür. Bizde bu işi yapan bankaların desteklediği tek bir kurum olduğu için bankalar bu derecelendirme kuruluşuna ek olarak kendi değerlendirmelerini de yaparlar. Gelişmiş ülkelerde asgari üç kredi değerlendirme kurumu bulunur ve bu üç kurumun ortalama notu alındığında, bankalar fazla düşünmeden firma ve şirketlerin istedikleri kredileri belli bir büyüklüğe kadar hemen sağlarlar. Yine gelişmiş ülkelerde kişiler, firmalar ve şirketler kolayca kredi derecelendirme şirketlerine ulaşıp, kendilerine verilen raporun doğruluğunu denetleyebilirler. Bu konuda yeni yeni bizde de gelişmeler var.
Banka ilişkileri
Şirket ve firmalar güçlü bir “kredi profili”ne sahip olabilmek için, banka ilişkilerini sıkı
Ülkemizde enflasyon geçen yıl %11.92 ile son 14 yılın en yüksek seviyesinde gerçekleşti. Türk Lirası, gelişmekte olan ülke paraları arasında en düşük performans göstereni oldu. Türk Lirası’nın dolara karşı yıllık kaybı %8 idi. Olumlu küresel büyüme trendi tüm borsalara artış getirdi. BIST 100 endeksi de yıllık %37 artış sağladı. Nasdaq endeksi tarihi rekor seviyelere ulaşarak, teknoloji hisse senetlerindeki ciddi artışa damga vurdu. Bloomberg ve Akbank kaynaklarından alınan aşağıdaki grafik, hisse senedi piyasaları endekslerindeki ralliyi gösteriyor.
Öte yandan, geçen yıl global volatilite geriledi. VIX endeksi, son 20 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. Gelişmekte olan ülkelere fon akımı son 3 yılın en yükseğinde olmakla birlikte, ülkemiz bu akımdan hak ettiği payı alamıyor.
Aşağıdaki grafik, gelişmekte olan ülke borsalarıyla karşılaştırmalı olarak, Türk bankaları hisselerinin, ülkemize olan güvenin azalması nedeniyle, halen %40 oranında ucuz olduğunu ifade ediyor.
Merkez Bankası ne yapmalı?
Ülkemizde enflasyon üç temel nedene bağlı olarak belirleniyor.
1. Türk Lirası döviz kuru. Bu olgu döviz girişlerinin artmasına, dış yatırımın büyümesine, dış ödemelerimizin azalmasına bağlı.
Geçen haftaki yazılarımda, genel olarak Bitcoin’i anlatmış ve kullanım risklerinden bahsetmiştim. Bugün, kripto paraların ve Bitcoin’in alımının ve kullanımının nasıl gerçekleşebileceğini anlatmaya çalışacağım.
Kripto paraların alım satımının gerçekleştirildiği çevrim içi platformlara “aracı platformları” deniliyor. Kripto paraların alım satımının yapılması, bu platformlar aracılığıyla mümkün oluyor.
Bilinen borsalardan farklı olarak, takas mekanizması bulunmadan, kişiler borsa içerisinde kişiden kişiye ödeme gerçekleştirebiliyor veya kripto parasını başka bir cüzdana gönderebiliyorlar.
Aracı platformlar kullanılarak yapılabilen kripto para alım satımı, borsaların o andaki derinliğine bağlı olarak arz ve talebe göre fiyatlandırılıyor. Türkiye merkezli dört büyük kripto para aracı platformu bulunuyor. Bunlar; BTVTürk, Paribu, Koinim ve Koineks.
Kripto cüzdan...
Kripto paraların saklanabildiği elektronik cüzdanlara “kişisel kripto para cüzdanı” deniliyor. Mobil telefon, internet ve bilgisayar donanımı gibi farklı türlerde kripto para saklama cüzdanları bulunuyor.
Her bir cüzdana tanımlanmış olan hesap adresi, kişiye özel olarak tanımlanıyor. Kişiler cüzdan içerisindeki kripto paraları ile
Ekonomide Nobel Ödülü almış olan Prof. Joseph E. Stiglitz, “kripto paraların kullanımının çok tehlikeli olduğunu ve hükümetlerce derhal yasaklanması gerektiğini” söylüyor. Gerçekten de kripto paralarla yapılan işlemlerin hiçbir regülasyonunun bulunmaması, işlemlerin vergiye tabi olmaması, kara para aklama operasyonlarının kripto paralar üzerinden yapılması olanağını gündeme getiriyor. Bunun dışında, Bitcoin gibi kripto paralara yatırım yapmanın ve bu paralarla alım satım yapmanın aşağıdaki sakıncaları bulunuyor.
- Hiçbir ülkenin merkez bankası kripto paraları desteklemiyor ve kontrol edemiyor. Kripto paraların yaratılması ve kullanım alanları, tam anlamıyla sistem içindeki kullanıcıların yetkisinde bulunuyor.
- Kripto paraların değerleri hiçbir merkez bankası tarafından desteklenmediği için, bu paraların değer değişkenlikleri ve volatilitesi çok yüksek oluyor. Kripto paraların değeri aynı gün içinde üç dört katına çıkabiliyor. Değerlerin aynı gün içinde tamamen sıfırlanma riski de var.
Kısıtlı kullanım
- Ülkemizde ise, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kripto paraların kullanımını yasaklamış değil ama düzenleme de getirmemiş bulunuyor. Ancak, bankaların yaptığı tüm