"İnsanlık tarihi, insanın karşılaştığı sorunlarla mücadele etme ve onları yenme tarihidir. Biz insanlar, şu an bir virüsle mücadele ediyoruz. Kovid-19 süreci dünyanın son 100 yılda geçirdiği en büyük değişimleri getiriyor.
Artık insan hayatını ve sağlığını en öne koymak zorundayız. Bunu da ancak hep birlikte başarabiliriz. O nedenle küresel bir mücadele yöntemi oluşturmalıyız. Dünya üzerinde ekonomik ve sosyal düzeni ve canlılığı yeniden sağlamak için bunu başarmaya mecburuz. Sadece kendi ülkemizi değil, ancak tüm dünyanın iyileşmesini düşünerek bunu yapabiliriz.”
İnsan merkezde
Bu çarpıcı sözler, geçtiğimiz hafta Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Birleşmiş Milletler’in (BM) 75. Genel Kurul zirvesindeki konuşmasından. Cinping’in bu sözlerinin tarihe geçeceği kesin. Zira Pekin, yerkürede liderliği devralmaya hazırlanıyor ve bunun işaretlerini ne zamandır veriyor. Ancak tam da bugün, koronayla birlikte dünyada gerçekleşen derin dönüşümün eşiğinde, insanoğlu yepyeni bir döneme girerken, bu yeni çağın öncülüğünü yapan ülkenin Çin olacağını ortaya koyan bir konuşma bu.
Hakeza, lider, o zamanın değerlerini taşıyan, simgeleyen ve öne çıkarandır. İşte şu an, yeni bir değerler bütünü oluşuyor tüm dünya üzerinde. Bu yeni “küresel değerler ağı”nda artık insan merkezde. Hangi insan mı?
Bu salgınla birlikte kendini ortada yalnız bulan insan... Hiçbir uluslararası kurumun ve kuruluşun yardımına koşmadığı, mevcut ekonomik düzende kendini çaresiz hisseden insan... Var olan sistemde kendisinin yok sayıldığını fark eden insan... İşte artık o insan kendini merkeze koymayı öğreniyor ve bundan böyle onun hayatını en öne koyan; dolayısıyla sağlık, eğitim, çevre, iklim, gelir dağılımı, cinsiyet eşitsizliği gibi insanın yaşamını kökten etkileyen konular dünyanın gündemine hâkim oluyor. Bu değerleri önemseyen ülkeler yakınlaşıyor. Coğrafi konumdan bağımsız, bu değerlerden oluşan yeni bir medeniyet doğuyor.
Küresel hedefler
Gerçi bu trend son yıllarda zaten ortaya çıkmıştı. Ocak 2016’da Birleşmiş Milletler’in kabul ettiği “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” ülkeleri aynı hizaya getirmek için oluşuruldu. Bu “Küresel Hedefler” dünyada yoksulluğu azaltmak ve çevreyi korumak için yapılan bir evrensel eylem çağrısıydı. Ama pek bir sonuç vermedi. Avrupa Birliği de daha yeni, 2019 sonunda bir “Yeşil Anlaşma” imzalayarak aynı hedefler için önemli bir adım attı. Ancak henüz somut bir sonuç alınmadı.
Yine ABD’de özellikle son yıllarda bazı Demokratlar sık sık çevre duyarlılığını gündeme getiriyorlar. Başta eski Başkan Barack Obama olmak üzere, “Yeni bir dünya için yeni bir anlaşma” (New Deal) çağrısını yapıyorlar zaman zaman. Ne var ki orada da bu çabalar bir meyve vermedi.
Yani korona salgınından önce de yeni bir dünya oluştuğunu, çevreyi ve insanı merkeze koyan bir sisteme acilen geçmek gerektiğini söyleyenler çoğalmıştı. Ancak ve ancak bu salgınla birlikte bu trend muazzam hız kazandı. Temiz hava solumanın ve açık havanın değerini anlayan insanlar, bir anda kendi sağlıklarını ve çevrenin temizliğini en ön plana koymaya başladılar. Bu da insanların siyasi ve ekonomik tercihlerine bire bir yansımaya başladı.
Fransa bunun en iyi örneklerinden. Temmuzda ülke tarihinde ilk kez çoğu şehir Yeşiller Partisi’ne geçti. Başkent Paris de çevreci belediye başkanını yeniden seçti. Dahası, oyları yükselen tüm partilerin çevre politikalarını öne çıkaran partiler olduğu tespit edildi. Doğa, iklim, insan sağlığını gündemine almayan partiler ise ciddi oy kaybetti. Yani kısacası, merkez siyaset ekoloji etrafında şekillenmeye başlıyor ama şu an Batı dünyasını yönetenler bunu göz ardı ediyor.
Bayrak Çin’de
İşte 1.4 milyar nüfuslu Çin bu nedenle daha da öne çıkıyor. Bu yeni dünyanın kazananlarının bu yeni medeniyetin üyeleri olacağını çok iyi biliyor. Şimdiden bu yeni değerler ağının bayrağını eline alıyor. Şi Cinping BM kürsüsünden tüm dünya liderlerine iklim kriziyle mücadele etmek için Paris Anlaşması’nı imzalama çağrısı yapmakla kalmadı. Çok daha uzun vadeli, bu yüzyılı kapsayan ve kökten dönüşüm getirecek bir eylem çağrısında bulundu:
İnsanoğlunu acilen “yeşil devrim” yapmaya çağırdı. “Yeşil bir şekilde” yani çevreyi ve Toprak Ana’yı koruyarak kalkınmak gerektiğini, insanların kaynakları sadece tüketerek ve yerine hiçbir şey koymayarak, dünyayı sömürerek devam edemeyeceğini söyledi.
“Biz insanlar Teknoloji Devrimi’nin eşiğindeyken ve korona sonrası dünya için yeni bir düzen kurulmaktayken, yerkürenin ‘yeşil iyileşmesi’ için acilen yeşil kalkınma ve yeşil yaşam modeline geçmeliyiz. Bizler bu nesil olarak, bu doğru seçimi yapmak zorundayız.”
Ve yapabiliriz.