“Ne kadar farkındayız bilmiyorum ama ABD seçimlerinin getireceği en büyük değişim, dünyamızın geleceğiyle ilgili olacak. ‘Yeşil zihniyetli’ bir Başkan ve Başkan Yardımcısı Beyaz Saray’a girmek üzere. Bizi yeşil bir Beyaz Saray bekliyor.”
Diye yazmışım 11 Kasım’da. Tam da öyle oldu. Joe Biden’ın ABD’nin yeni Başkanı seçilmesiyle birlikte, sadece Beyaz Saray yeşile boyanmadı. İklim meselesine birkaç yıldır vurgu yapan Çin de hemen lokomotife atladı. Dahası, dünyanın en güçlü iki ülkesi şimdi bu konuda resmen yarışa girmiş durumdalar. Neden mi? Çünkü artık liderliği en çok çevre/sağlık meseleleri belirliyor da ondan.
Yeşil Amerika, Yeşil Çin
Hep yazıp çiziyorum: Salgınla birlikte sağlığımız en önemli gündem maddesi halinde geldi ve bu yüzden dünyada her şey sağlık etrafında şekillenmeye başladı. Özellikle de ülke politikaları.
Bunun en somut ve net örneğini de hafta başında gördük: ABD ve Çin bir araya geldiler, ama bu sefer ticaret savaşları ya da Uygur Türkleri gibi sıcak siyaseti konuşmak için değil. Sadece ve sadece iklim krizini konuşmak için! dünyanın en güçlü iki ülkesinin bu konudaki özel temsilcileri Şanghay’da toplandılar ve iki gün süren görüşmelerin ardından tarihi bir açıklama yaptılar. Yapılan ortak açıklamada ilk kez “iklim krizi” ifadesini kullanarak, bundan böyle mücadelede çok daha fazla iş birliği yapacakları sözünü verdiler.
Zaten Biden’ın kendisi, Başkan olur olmaz, ertesi gün ilk iş ülkesini Paris İklim Anlaşması’na tekrar taraf yapmıştı. Yani küresel ortalama sıcaklık artışını bu yüzyılın sonuna kadar 1.5 dereceye kadar düşürmeyi hedefleyen Paris Anlaşması’na.
Kaldı ki Biden bugüne kadar ABD’de gelmiş geçmiş en agresif çevre kampanyası yürütmüş olan siyasetçi. İklim hedefi için 1.7 trilyon dolarlık bir plan açıkladı. Ülkede “yüzde 100 temiz enerji ekonomisi” yaratmayı ve en geç 2050’ye kadar karbon salımını sıfıra indirmeyi öngören bir plan bu.
*
Biden dünyada da bunun liderliğine oynuyor. İklim için Özel Temsilci atadığı eski Dışişleri Bakanı John Kerry, ocaktan bu yana sadece bu konu için altı ülkeye giderek müzakereler yürüttü. 22 Nisan’da, yani yarın yapılacak olan iklim temalı Liderler Zirvesi’nde de Biden’ın hedefi büyütmesi bekleniyor. Eski Başkan Obama döneminde karbon salımını 2025’e kadar yüzde 26-28 azaltmayı taahhüt etmiş olan ABD’nin, bu rakamı yüzde 45’e çıkarması bekleniyor.
*
Çin’e gelecek olursak... Devlet Başkanı Şi Cinping de ne zamandır bu sularda yüzüyordu. Geçtiğimiz eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) 75. Genel Kurul zirvesindeki konuşmasında “yeşil büyüme” ve sürdürülebilirlik alanında dünyaya öncülük etmek istediğinin sinyalini zaten vermişti. Ülke içinde de sanayinin merkezi Şenzen’de 2017’de toplu taşıma araçlarının ve taksilerin tamamını elektrikli araçlarla değiştirerek bunun işaretini vermişti. Dünya emisyonlarının dörtte birinin Çin’den çıktığını düşününce, Cinping’in adımları daha da önem kazanıyor.
Küresel çağrı
İşte bu iki ülkenin birlikte adım atması çok daha hayati. Zira iklim kriziyle mücadelede ülkelerin tek başlarına yaptıkları çok kısıtlı kalıyor. Bu mücadele ancak küresel, topyekûn olursa bir anlam ifade ediyor. Hafta başında yapılan sözlü anlaşmanın çok taraflılığa vurgu yapması bu açıdan kritik. “İki ülke liderleri daha önce de 2014 Eylül’de bir araya gelip sera gazı salımını indireceklerini açıklamışlardı. Bir yıl sonra, 2015’te Paris İklim Anlaşması bu sayede ortaya çıktı. O nedenle bu haftaki açıklama önemli” diyor Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı Ümit Şahin.
Bununla birlikte, daha önce Cinping 2030’dan önce karbon salımında zirve yapma ve 2060’a kadar salımı sıfıra indirme sözü vermişti. Türkiye’de iklim konusunda en uzman isimlerden olan Şahin’e göre, Biden’ın iklim işini bu kadar ciddiye alması Çin’i de daha kararlı olmaya itebilir. Yani bunun Cinping’i 2030 için daha somut bir hedef göstermeye, hatta ve hatta 2060 hedefini 2050’ye çekmeye sevk edebileceği görüşünde.
Dünya üzerinde bugüne kadar en çok karbon salımına sebep olmuş ülke olan ABD’nin bu hamleyi yapmasının ise, diğer ülkeleri de harekete geçireceğini düşünüyor Şahin. Açıklamada “karbon içerikli fosil yakıtlar” ibaresinin geçmesinin bir ilk olduğuna, böylelikle kömür-petrol-doğal gaz kaynaklarının resmi olarak ilk kez adının konulduğuna da dikkat çekiyor. Kasımda İskoçya’nın Glasgow şehrinde yapılacak olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı öncesi bu adımların atılmış olması dünyanın akıbeti için hayati.
*
Kısacası, ister inanın, ister inanmayın, bir şeyler kökten değişiyor. Çevreci politikalar dünyaya egemen olmaya başlıyor. Sanki dünya yavaş yavaş uyanıyor. Bu uyanışa katılmak artık makbul değil, elzem.