Soru: İklim kriziyle nasıl başa çıkıyorsun?
Cevap: Ne yapıyorsam, tamamen bilinçdışı yapıyorum. Ama ne yaparsın, benim stratejilerim de böyle... Her şeyden önce, inanılmaz derecede uyumluyum. Benim dünyamda ayakta kalan, en güçlü olan değil. Ya da en zeki olan da değil. En çabuk uyum sağlayan, ayakta kalıyor. “Doğal seleksiyon” adını verdiğim bir süreçle bu dersi öğretiyorum. Belki duymuşsundur.
2.si; inanılmaz derecede girişimciyim. Doğada bir boşluk gördüğüm an, o yere en uygun bitki ya da hayvanla hemen dolduruyorum. 3.sü; yine inanılmaz derecede çoğulcuyum. Eminim bugüne kadar tanıdığın en çoğulcu kişi benim. Her şeyin 20 çeşidini denedim. Çeşitliliğe bayılıyorum ve biliyor musun, bugüne kadar gördüğüm en çeşitli olan eko-sistemler, hep en dirençli ve en zorlayıcı olanlardı.
4.sü; inanılmaz derecede sürdürülebilirim. Benim dünyamda hiçbir şey boşa gitmez, çöp olmaz. Her şey besindir, gıdadır.
5.si; en dirençli ve en zorlayıcı olan eko-sistemlerin, tüm parçaların bir birlik oluşturduğu eko-sistemler olduğunu fark ettim. Toprak, hayvanlar, bitkiler, ağaçlar, hepsi birlikte bir ağ oluşturuyorlar, birlikte hareket ediyorlar. İşte tam da bu, onların direncini ve itici gücünü artırıyor.
Bir diğer stratejim; inanılmaz derecede melezim ve düzene karşıyım. Ben her şeyi denerim. Benim dünyamda dogmalar yoktur. Her ağacı, her toprağı deneyimlerim. Her arıyı, her çiçeği... Ben hep bir deneyim halindeyim. Bir ömür boyu öğrenciyim ve öğrendiğimi çok hızlı uygularım. İşte bu benim kutsal üçlemem: Deneyimle, öğren, uygula.
Son olarak: İflas hukukuna inanırım ben. Tüm hatalarımı öldürürüm. Onları gökyüzündeki büyük üreticiye geri gönderirim ve geri gelen enerjiyi başarılarımı beslemek için kullanırım.
***
Sizce bu cümleler kime ait olabilir? Bir şirketin yöneticisine mi? Bir ülkenin liderine? Bir belediye başkanına veya valiye? Ya da bir kanaat önderine? Hiçbiri. Toprak Ana’ya ait!
New York Times gazetesinin kıdemli yazarı Thomas Friedman, Mart 2019’da Toprak Ana’ya “İklim kriziyle, küresel ısınmayla nasıl başa çıkıyorsun?” diye sorup bu cevapları almış gibi bir yazı kaleme almıştı. Şurası kesin: Toprak Ana’nın iklim krizine karşı uyguladığı stratejileri iyi gözlemleyen bir şirket, bir topluluk, bir şehir, bir ülke, gelecekte ayakta kalacak. Gözlemleyip uygulamayan ise silinmeye mahkûm olacak.
İnsanlara ulaşmak
Bugün belki de en büyük sorunumuz, küresel ısınma sorununun farkında bile olmamamız.
Çevreyi, insanı ve tüm canlıları imha ederek yaşıyoruz. Kurmuş olduğumuz düzen, dünyanın ve bizim tamamen aleyhimize. Yani doğaya tamamen aykırı. Yukarıda sayılan Toprak Ana’nın tüm özelliklerine bir bakın... Hangisini uyguluyoruz? Hangisi mevcut, kendi düzenimizde? Hiçbiri! Yani yerkürenin üzerine kurulu olduğu prensiplere tamamen aykırı yaşıyoruz. Bunun ise korona salgınına kadar- hiç mi hiç farkında değildik. Şimdi bu pandemide biraz olsun bazılarımız yavaş yavaş bu gerçekliğe uyanıyor.
Bu durumu daha vahim kılan ise şu: Bu sorunun, yani dünyanın bu şekilde devam edemeyeceğinin farkında olanların kullandıkları kelimeler. Bundan kastım “sürdürülebilirlik, küresel ısınma, iklim değişikliği” gibi sözcükler. Bu kavramları asıl anlaması gerekenler, vatandaşlar. Ki böylelikle dünyaya verilen hasarın farkına varsınlar ve hayatlarını, alışkanlıklarını ona göre değiştirsinler. Ama işte bu kelimeler maalesef çoğunluk için hiçbir şey ifade etmiyor. Bunu söyleyen sadece ben değilim.
İngiliz The Guardian gazetesi, Buzzback adlı araştırma şirketinin “Sürdürülebilirlik kelimesinden ne anlıyorsunuz?” diye kıtalar arası yaptığı bir anketi yayımlamıştı. ABD, İngiltere, Hindistan, Çin ve Brezilya’yı kapsayan küresel araştırma gösteriyor ki insanlar bu kelimelerden hiçbir şey anlamıyor! Dahası, “çevre dostu, natürel, organik, yeşil, geri dönüşüm, yenilenebilir” sözcükleri de aynı şekilde, hiçbir şey ifade etmiyor.
Dolayısıyla, bu kelimeleri kullanarak bir yere varamayız. İnsanlara ulaşabilen, insanların anlayacağı ve böylelikle farkındalık yaratabilecek kelimelere ihtiyacımız var. Günün sonunda dünyayı değiştirecek olanlar “uyanmış” insanlar, değil mi?
İbn-i Sina
Bu yazıyı, dünya tıp tarihine damga vurmuş ve Avrupa’da “Filozofların prensi” (Avisenna) diye anılan, 10. yüzyılda yaşamış İbn-i Sina’nın sözleriyle bitirmek yakışık alır.
“Doğa, her zaman iyilik uğruna hareket eder ve her şeyi doğal bir amaca sevk eder, ta ki karşı konulmasın. Doğa, kozmik düzeni ve dengeyi sağlama ve koruma amacını da güder. ‘Artık işe yaramaz’ deyip de maddeyi boş bırakmaz, maddeyi kendisine uygun forma büründürür. Ancak doğa, kendisine boyun eğen her madde üzerinde bir amaç uğruna eylemde bulunurken, boyun eğmeyen madde üzerinde eylemde bulunamaz. Maddenin bu isyankârlığı ve dolayısıyla eylemin yokluğu doğada kötürümlük dediğimiz durumlara yol açar.”
Bu son cümlesini bu günleri, bizleri öngörerek yazmış olmalı.