Geldi yine yasaklar. Her ne kadar bu defa çok sert olmasalar da...
Virüsün gitgide daha kolay bulaşması, beklenen yeni salgınlar, onlara yetişemeyen aşılar... Tüm bu sürecin bize söylemeye çalıştığı şey çok net aslında: Değişin!
Yeni hibrit
Nasıl mı? Evden çalışın, uzaktan eğitim yapın, internetten alışverişe başlayın, spor vs etkinliklerinizi online halledin derken; mekândan bağımsız yaşamaya davet ediyor bizi bu salgın. Şehirlerin dışına, kırsala, daha az tüketmeye, daha insanca ve sade yaşamaya itekliyor hepimizi. Aslında zaten gelmekteydi gelmiş olan. 20 yıldır tam da bu dönüşümün içindeydik, fakat şu birkaç ayda son 20 yıllık dönüşümden çok daha fazlasını yaşadık. Değişim süper hızlandı. “Hadi artık!” diyor şimdi bize.
Tabii ki bu evrim kolay gerçekleşmiyor. Geniş kitleler işini kaybediyor. Herkes alışkanlıklarını, hayat tarzını değiştirmek zorunda kalıyor. Ama buna mukabil bu “dijital dönüşüm” yeni sektörler doğuruyor. Teknolojik yenilikler ve yeni e-faaliyetler, yeni iş imkânları sağlıyor. Bununla birlikte, işini kaybeden ya da uzaktan çalışma imkânı olan birçokları şehrin dışına taşınıyor ve tarımla, hayvancılıkla uğraşmaya başlıyor.
Oluşmakta olan bu dijital ekonomi, yeni dijital toplum da “insana rağmen” olmuyor. Aksine, insanı, bireyi daha öne çıkarıyor. Özellikle salgınla birlikte en ön sıraya yerleşen insan sağlığının ve temiz hava-çevrenin önemi tüm sistemi hizaya getiriyor. Hukuk sisteminde, ekonomik ve sosyal düzende insan merkeze oturmaya başlıyor. Zaten teknoloji insan hayatını kolaylaştırması için ortaya çıkmadı mı? Robotlar, 5G, yapay zekâ, bulut sistemi... Hepsi zaten insana hizmet için var.
Dolayısıyla, aslında ortaya yeni bir “hibrit”, melez sistem çıkıyor. Bir taraftan daha doğal, daha yeşil, daha kırsal, daha sade, daha bireysel... Diğer yandan daha dijital, daha hızlı, daha birbiriyle bağlantılı ve küresel... Siber olanla fiziksel olanın birleşiminden yeni bir dünya modeli doğuyor. Bugün uluslararası bir kurumun yöneticisi bir köyde yaşayarak işini yapabiliyor. Kurumlar, kurallar, hayatlar yeni bir anlama bürünüyor.
Toplum 5.0
Toplum 1.0 avcı toplumuydu. Toplum 2.0 tarım; Toplum 3.0 sanayi, Toplum 4.0 ise bilgi toplumuydu. Şimdi ortaya çıkan “Toplum 5.0” da işte “dijital toplum”. Vereceği en büyük sınav ise, yeni dönemde ortaya çıkan (başta işsizlik olmak üzere) sosyal sorunlara çözümler üretmek olacak. Ki zaten tam da bu yüzden dünyada “sosyal devlet” anlayışının kapitalist sisteme entegre olmaya başladığına şahit oluyoruz bu günlerde.
“Bu yeni dijital ekonominin gövdesini sürdürülebilirlik, çatısını da insan oluşturuyor” diyor TÜBİSAD (Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Erman Karaca. Bu hafta web üzerinden katıldığı bir canlı yayında buna örnek olarak da Avrupa Birliği’nin (AB) bir yıl önce imzaladığı Yeşil Anlaşma’yı gösteriyor. Hakeza, bir yandan çevreyi ve insanı merkeze koyan bir sisteme acilen geçmeyi hedefleyen bu anlaşma, aynı zamanda bunun için gerekli olan dijital dönüşümü destekliyor.
Unutmayın ki bu salgında temiz hava solumanın ve açık havanın değerini anlayan geniş kitleler, bir anda kendi sağlıklarını ve çevrenin temizliğini en ön plana koymaya başladılar. Bu da insanların siyasi ve ekonomik tercihlerine bire bir yansımaya başladı bile. Mesela Fransa’da haziran sonundaki yerel seçimlerde Yeşiller Partisi tüm büyük şehirleri kazandı. Ya da geçen hafta ABD’de Başkanlığın Demokrat aday Biden’a geçmesi de seçmenden buna yönelik bir mesaj aslında. Zira ABD’yi Paris İklim Anlaşması’ndan çıkaran Trump’ın aksine, Biden gündeminin en tepesine küresel ısınmayı koyuyor ve buna yönelik ABD tarihinin gelmiş geçmiş en yüksek bütçesini ayırıyor.
İş dünyası da çok daha fazla önem vermeye başladı bu dönüşüme. Çevreyi koruyarak üretim yaptığını ilan eden şirketler birbiriyle resmen yarışıyor bugünlerde. Hakeza, sanılanın aksine, dünyaya zarar vermemeyi ve insana-çevreye yararlı olmayı hedef alan şirketler bugün daha fazla kazanıyor. Dünya sadece ticari hedefleri olan ve kısa vadeye odaklanan kurumlardan uzaklaşıyor, onları cezalandırıyor, satın almıyor.
Kısacası; yerküreye yeni bir anlayış iniyor. Yeni bir değerler ağı tüm dünyayı sarıyor. Artık “her şey insanlar için” hakikatini idrak eden öne çıkıyor. Etmeyen, sistem dışı kalmaya mahkûm oluyor. İnsanın kendini merkeze koymayı öğrendiği Dünya 5.0 bizi bekliyor.