Maslow’un meşhur “ihtiyaç piramidi”ni biliyorsunuzdur. Amerikalı bilim adamına göre, insan davranışlarının temelinde ihtiyaçlar var ve bunlardan bazıları diğerlerinden daha önemli. Maslow 1954’te bu ihtiyaçları piramit şeklinde bir hiyerarşi haline getirmiş. Bu piramidin el atında insanın yaşamsal ihtiyaçları, yani fizyolojik gereksinimleri var. Kişi bu ihtiyaçlarını karşılamadığı sürece, bir üst basamaktaki ihtiyaçları ona boş gelir. Mesela aç veya susuz olan bir kişi 2. basamaktaki “sosyal ihtiyaçlara” yönelemez.
Merkezdeki İdlib
İşte devletlerin ihtiyaçlarını da bu piramide oturtursak, herhalde ilk temel ihtiyaç olarak devletin bekası, yani ayakta kalması gelir. İdlib üzerinden patlak veren Suriye çıkmazından çıkabilmenin yolunu ararken, işte aklıma bu piramit geldi.
Şu anda Türkiye’nin önünde iki “beka sorunu”nun olduğunu söylemek mümkün. Biri, somut olarak karşısında duran PKK ve onun Suriye’deki uzantısı YPG. Diğeri ise daha soyut bir durum: Rusya-Batı arasında izlemek zorunda olduğu denge politikası. Karşı karşıya olduğu sorunları düşününce, bu dengeyi tutturmak şu an Ankara’nın en yaşamsal ihtiyacı.
***
Rus S-400 füze sisteminin Türkiye topraklarında olmasından tutun, nükleer santral anlaşmasına ve Türk Akımı enerji projesine kadar birçok uzun vadeli projede Moskova Ankara’nın ortağı. Sınır boyunca uzanan Suriye’de istikrarı yakalayabilmenin yolu da Rusya ile iş birliğinden geçiyor. Esad’ı kontrol eden bugün Putin’den başkası değil. ABD ve Avrupa deseniz, Suriye’de esameleri okunmuyor. Dün Türkiye’nin çağrısı üzerine acil toplanan NATO’nun hava desteği sözü vermesinin sahaya yansıması beklenmemeli.
Diğer yandan, Ankara’nın NATO üyeliği başta olmak üzere ABD ile göbekten bağlı olduğu birçok angajmanı var. Suriye gibi birçok meselede Rusya’ya bağımlılığını azaltmak için de ABD’nin iş birliğine ihtiyaç duyuyor. Dahası, YPG’yi destekleyen ABD ile, Esad’ın arkasındaki Rusya’yı karşılıklı olarak dengelemekten başka çaresi yok. Dolayısıyla, bu dengeleme stratejisi, Maslow piramidinde en aşağıdaki yaşamsal ihtiyaçlar kategorisinde.
Adana Mutabakatı
İşte İdlib bu denklemin tam da ortasına düşüyor, yani 2. beka sorununun merkezine. Eğer ki İdlib üzerinden Rusya ile gerilim tırmanırsa, bugüne kadar çok hassas bir şekilde ve başarıyla bu dengeyi korumayı başaran Ankara için tahterevallinin bir ayağı çökmüş olacak. Böyle bir durumda S-400’lerin atıl duruma düşecek olması başta olmak üzere, birçok ortaklığın çökecek olması bir yana, YPG konusunda bir türlü ödün vermeyen ABD’ye karşı da eli zayıflayacak.
Dolayısıyla şu an hızlıca bir hesap yapmak gerekiyor. İdlib’de ve onun devamı niteliğinde görülen Afrin-Cerablus hattında varlık göstermek adına, bu denge politikasının çökmesi göze alınabilir mi? Elbette 30’dan fazla canını bu uğurda kaybeden Türkiye’nin bu acıyı kısa vadede karşılıksız bırakmaması devlet aklının bir gereği. Ancak bahsettiğim dengenin kaybolması durumunda, daha fazla şehit verme ihtimalinin yüksek olduğu unutulmamalı.
Kısacası, bugüne kadar yapıldığı gibi, “her şeye rağmen” Rusya ile masada bir orta yol bulmaktan başka çare görünmüyor. Bu yol ise ister istemez Putin’in hamisi olduğu Esad’ı da kapsayacak. Hakeza bugüne kadar Suriye’ye müdahil olmaktan kaçan Batı’nın bundan sonra da Esad’a karşı bir hamle yapması ihtimal dışı. Kaldı ki İdlib’deki gruplar ABD için, Rusya için olduğundan daha fazla hedef tahtasında. Bunların hepsi bir kenara, topraklarımıza doğru hızla gelen göç dalgası da böyle bir çözüm bulma ihtiyacını çok daha acil kılıyor.
***
Aslında çözüm yolu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın salı günü Bakü’den dönerken uçakta sarf ettiği şu cümlelerin içinde yatıyor: “Burası Türkiye’nin girmesi halinde bir işgaldir’ şeklinde bir yanlış yapıyorlar. Biz ne diyoruz onlara? Biz burada Adana Mutabakatı ile varız. Şu anda biz orada terör örgütlerini kovalıyoruz. Bu bazen PKK’dır, YPG’dir, PYD’dir, bazen DEAŞ’tır ya da diğer terör örgütleridir. Bunlarla meşgulüz...”
Belli ki İdlib çıkmazından çıkmanın en kısa yolu, Türkiye’ye meşru müdafaa hakkı veren Adana Mutabakatı’nı güncellemekten geçiyor. Bu hem denge politikasını korumayı sağlayacak hem de Erdoğan’ın vurguladığı 1. beka sorunu olan YPG’ye odaklanmayı kolaylaştıracaktır.