Şu anda uçan arabalarla geziyor olacaktık, öyle değil mi? Ama işte daha elimizi yıkamayı öğreniyoruz. 80’lerin çizgifilmi Jetgiller ve izlediğimiz tüm bilim kurgular, bize hep çok gelişmiş olduğumuzu ve 2020’de “Uzay Çağı”nda yaşayacağımızı dikte edip durdular. Bırakın Uzay Çağı’nı, sanki daha “Dünya’da Yaşamak - 101” başlangıç dersine yeni girmiş gibiyiz.
#birlikteyiz
Bir Instagram fenomeni sayfasına koyduğu videoda yakınıyor. Kendini ne kadar kifayetsiz, yetersiz, bilgisiz hissettiğini anlatıyor. “Kargodan gelen paketi ne yapacağımı bilmiyorum. Kendim gibi o paketi de karantinaya mı almalıyım? Yani onu balkona mı koymalıyım? Üzerine kolonya mı bocalamalıyım? Ya sonra o balkonu ne yapacağım? Yoksa tüm bunlar anlamsız ve son derece cahilce almaya çalıştığım önlemler mi?”
Cevabı yok. Kimse bilmiyor. Hepimiz el yordamıyla anlamaya çalışıyoruz. Hani kör adam filin kulağını tuttuğunda onu filin kendisi sanmış ya... Hepimiz kim bilir neleri şu an kulak, burun, göz sanıyoruz. Ne virüsün aşısı ortada ne de bizi huzura erdirecek bir zaman çizelgesi. Belirsizlik had safhada.
Ama işte tam da hepimizin bu aynı ruh hali içinde oluşumuz, bir şeyleri uyandırıyor. İnternet üzerinden açtığım İsviçre menşeli caz radyosu, İsviçre vatandaşlarına Fransızca sesleniyor. “Acil durumda olmadığınız sürece evinizden çıkmayın” diyor. Ben de bunu aynı kurala uyması gereken bir Türk olarak İstanbul’daki evimde dinliyorum. Şu ömrümüzde ilk defa küresel bir sorun, bizi evimizin içinde yakalıyor. Bugüne kadar terör, iklim değişikliği, mülteci krizi, bu küresel problemlerin hiçbiri tüm yerkürede ve hepimize birden dokunmamıştı.
***
Madonna Instagram’da, “Hey millet, benim burada marketler talan edilmiş, sizin orada durum ne?” diye soruyor. Almanya’daki bir hayranı “Berlin’de de durum aynı, endişelenme, hepimiz birlikteyiz” diye altına yorum yapıyor. Zaten sosyal medyada “birlikteyiz” etiketi rekor kırmış durumda. Evet hepimiz izoleyiz ama hiç bu kadar kalabalık olmamıştık. Amerika’da, Afrika’da da, Uzakdoğu’da her sınıftan her kişi şimdi aynı korkuları duyuyor, aynı duayı ediyor. Evine kapanmış, aynı şekilde yaşıyor ve aynı şeyi konuşuyor.
Herkes yavaşladı, en sade haline büründü. “Çok yoğunum” sözü ne gerçek, ne bahane olabilir şimdi. Her şeyden önemli ve çok acil gördüğümüz o işler, şimdi herkes için gündem dışı. Sanki bir virüs tüm dünyayı birlemiş, birleştirmiş gibi. Hangi ülkeden, dinden, dilden, ırktan, sınıftan ya da siyasi görüşten olursak olalım, aynı virüsün hepimizi öldürebildiğini fark etmek de hepimizin aynı “insan” olduğunu hatırlattı belki.
Küresel uyanış
Aslında gelmekte olan belliydi. İklim değişikliği, küreselleşme, kapitalizmle birlikte tarım ve hayvancılığın tükenmesi, doğadan tamamen kopup apartman dairelerine ve AVM’lere hapsolmamız... Şimdi hepimiz kendi kendimizi hapsettiğimiz bu beton-asfalt-dört duvara şöyle bir bakıyoruz ve fark ediyoruz: Salgınla birlikte fabrikalar kapanabilir ve raflar talan edilebilir. Oysaki tarım ve hayvancılık hâlâ üretken olsaydı, bu bizi endişelendirmezdi ve etkilemezdi. Zira toprak her şeye rağmen her daim üretir, öyle değil mi?
Kitlelerin aynı havayı soluyup durduğu AVM’ler yerine, vakit geçirebileceğimiz parklar, bahçeler olsa, evlere tıkılmak zorunda kalmazdık bu kadar. Kendi hayatlarımızda doğaya daha çok yer açmış olsak, sığınabileceğimiz yeşil ve mavi limanlarımız olurdu şimdi. Kendi kendimizle ve çekirdek ailemizle zaman geçirmekten bu kadar uzaklaşmış olmasak, bir anda evlere kapanınca ne yapacağımızı şaşırmazdık. Biz neydik? Kimdik? Tüm bu toprak, ormanlar, hava, deniz nereye gittiler? Onlar olmadığı için kendimizi bu salgında bu kadar çaresiz hissetmiyor muyuz şimdi?
***
Evet, koronanın ilk patlak verdiği Çin’in Vuhan kentinde şimdi kuşların cıvıldadığı videolar paylaşılıyor. İtalya’da salgının merkez üssü olan Venedik’te şimdi kanallarda kuğuların gezindiği kareler post ediliyor. Ama bunlar aldatıcı, çünkü bu salgının verdiği dersler alınmazsa, yakında Vuhan’da da Venedik’te de kuşların ve kuğuların yerini yine virüsler alacak.
Çok şükür ki küresel bir uyanış başladı. Kendimizi, özümüzü, doğayı (ve dolayısıyla kendi doğamızı), nasıl daha güçlü ve dayanıklı olduğumuzu, hayatımızı nelerle doldurduğumuzu, bizim için asıl neyin önemli olduğunu hatırladık sanki.
Bu salgınla birlikte biz artık eski biz değiliz. Bu krizi atlattıktan sonra sizler eskisi gibi aynı yaşam döngüsünde yaşamaya devam etmeyi düşünüyor musunuz? Yoksa Jetgiller’deki uçan arabalar sizin için önemli mi hâlâ?