Geçtiğimiz hafta üç Türk bakanın ve üst düzey yetkililerin Washington çıkarmasından sonra füze krizi ne durumda? Şimdi en çok merak edilen bu... ABD’nin “Rusya’dan S-400 alırsanız, biz de F-35 uçaklarını vermeyiz ve yaptırım uygularız” mealindeki tehditleri, bu hafta yapılan görüşmelerden sonra hâlâ geçerli mi? Özellikle Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın Başkan Trump’la yaptığı görüşmeyi de hesaba katınca, kulisleri yoklamak farz oldu.
Yeni Patriot teklifi
Önce ABD’nin “S-400 yerine bizden Patriot alın” önerisiyle başlayalım. Dört gün önce Savunma Bakanı Hulusi Akar Washington’da, yeni bir Patriot teklifi aldıklarını ve dikkatle incelediklerini söyledi. Konuştuğum üst düzey Türk yetkili, bu teklifin hâlâ S-400’lere göre daha kötü şartlar sunduğunu söylüyor. Hem fiyatı daha yüksek hem de teknoloji transferi konusunda teklifte “Ortak üretim görüşülebilir” şeklinde muğlak bir ifade kullanılmış. Dahası bu kritik husus, Kongre’nin onayına tabi tutulmuş.
Kaldı ki Washington zaten Patriot vermek için S-400 satışının iptalini şart koşuyor. Bunu ise Cumhurbaşkanı Erdoğan kesinlikle reddediyor. Dolayısıyla, bu noktadan sonra Patriot alımı zaten mümkün görünmüyor.
S-400’ü geciktirmek
Son
İsrail’de geçen hafta yapılan seçimlerden Netanyahu yine Başbakan çıkınca, gözler Filistin’e çevrildi. Zira seçimlerden hemen önce Başkan Trump, Suriye’deki Golan Tepeleri’nde İsrail’in egemenliğini tanıdığını açıkladı. Hemen üstüne de Netayahu bu sefer seçilirse Batı Şeria’yı ilhak edeceği sözünü verdi. Ki bu da Filistin devletinin ve iki devletli çözüm planının sonu demek.
Ama yine de gözlerin çevrilmesi gereken asıl yer Filistin değil, İran. Çünkü aynı günlerde Trump bir bomba daha patlattı ve İran ordusunun en güçlü parçası olan İran Devrim Muhafızları’nı “terörist” ilan etti. Koltuğa oturduğundan beri en çok İran’ı hedef alan Başkan’ın bu hamlesi elbette şaşırtmadı ama bizi bekleyen gidişatın işaret fişeğini yaktı. Şimdi asıl soru: ABD ve İsrail Tahran’a karşı askeri bir operasyon mu başlatacak? İran-İsrail gerilimi ne kadar tırmanacak?
İsrail-Rusya anlaştı
Aslında Trump’ın Filistin politikası İran’dan bağımsız değil. “Yüzyılın Anlaşması” diye anılan, Trump’ın damadı ve Beyaz Saray Danışmanı Jared Kushner’in hazırladığı İsrail-Filistin barış planının ana hedeflerinden biri de İran’ın Filistin üzerindeki etkisini bitirmek. Filistin siyasetini Mısır’ın ve Körfez’in desteklediği
Kendi seçim gündemi- mizden başımızı kaldırıp acilen etrafımıza bakmamız gerekiyor. Zira bölgede hakim olan düzen hızla değişiyor. Uluslararası hukuk ve tüm teamüller ezilip geçiliyor. Hem de dünyanın gözleri önünde. Ama işte KAPALI olan gözleri önünde.
Netanyahu Başbakan
Geçen salı günü İsrail’de yapılan seçim sonucunda parlamentoya yine aşırı sağ hakim olmuş, Netanyahu da Başbakanlığı 5. kez garantilemiş durumda. Seçimden önce İsrail’den kaynaklarım, Netanyahu hakkında yürüyen yolsuzluk soruşturmaları nedeniyle Başbakan’ın 1 yıl sonra siyaseti bırakmak zorunda kalabileceğini söylemişlerdi. Ancak seçim sonrası eli bu kadar güçlenmişken, şimdi mahkeme sürecini yıllara yayabileceğini söylüyorlar. Dolayısıyla, bu senaryo şimdilik ertelenmiş görünüyor.
***
“Bibi” lakaplı Netanyahu’nun bu seçimi almasındaki en büyük etken, Batı Şeria’yı ilhak edeceğini açıklaması oldu kuşkusuz. 1 yıl önce Başkan Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi, daha geçenlerde de Suriye’deki Golan Tepeleri’nde İsrail’in egemenliğini tanıması, zaten Bibi’nin elini çok güçlendirmişti. Bölge dengelerini de sarsmıştı. Ama bugüne kadar hiçbir İsrail başbakanının ağzına bile almadığı “Batı Şeria ilhakı”, çok
“S-400 işi bitmiştir.”
Cumhur- başkanı Erdoğan’ın pazartesi günü Moskova’da Putin’le görüştükten sonra yaptığı bu açıklama “füze tartışmasını” tamamen noktaladı. Ancak “füze krizi”ni noktalamadı. ABD’den gelen “Rusya mı yoksa NATO mu?” noktasına varan ve buram buram yaptırım kokan açıklamalar, krizi gitgide tırmandırıyor.
Patriot devre dışı, S-400 haziranda
Moskova zirvesi sonrası konuştuğum en yetkili isimlerden öğrendiğim kadarıyla, S-400’den geri dönüş artık söz konusu bile değil. Ortalıkta dolaşan, “Ara çözüm olarak füzeleri Rusya’dan alalım ama kullanmayalım ya da 3. bir ülkeye satalım” söylentileri de asılsız. Zira Washington ancak “S-400 alımını iptal edin ve bunu açıklayın” noktasına razı. Çünkü asıl derdi füze falan değil, Rusya’nın arttırdığı nüfuzu ve bir NATO ülkesiyle bu kadar angaje olması. Zaten bunun farkında olan Putin de belli ki inadına S-400’ün teslimatını daha da erkene, haziran ayına kadar çekmiş!
Diğer yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya dönüşünde her ne kadar “ABD’den Patriot da almak istiyoruz” demiş olsa da, Washington’ın bunun için koyduğu S-400 satışının iptali ön koşulunu kesinlikle reddediyor. Dolayısıyla, bu noktadan sonra Patriot alımı mümkün görünmüyor.
Günlerdir ABD ile aramız- daki füze krizini konuşuyoruz. İş, Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Ankara’ya açıkça “Tarafını seç” demesine kadar geldi. Resmen “S-400 füzesi alıp Rusya’nın yanında mı yer alacaksınız, yoksa bizden Patriot alıp NATO’da kalmaya devam mı edeceksiniz?” demeye getirdi.
Oysaki olanlar, ikili bir krizin çok daha ötesinde bir duruma işaret ediyor. O da yepyeni bir dünya düzeni içinde olduğumuz. Pompeo’nun bu sözleri tam da NATO’nun 70. yaş gününde söylemiş olması zaten bunun izdüşümü.
Kutuplar, dengeler
Türkiye’nin 67 yıl önce üye olduğu NATO bizatihi Sovyet Rusya’ya karşı kurulmuş, Soğuk Savaş’ın da simgesi olmuştu. Ne var ki bugün dünya aynı dünya değil. Gitgide daha çok kutuplu hale geliyor. Bu hafta İttifak’ın 70. yıl dönümü kutlamalarının yapıldığı Washington’da üye ülkelerin Dışişleri Bakanları toplandığında da işte bu yeni gerçeklik ortalığa iyice döküldü.
Pompeo bir yandan Türkiye’ye verip veriştirirken, diğer yandan Rusya ve Çin’i İttifak için en büyük tehditler olarak sıralıyordu. Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerini de NATO’ya yeterince para ayırmadıkları için paylıyordu. Avrupalılar deseniz, ABD ile aralarındaki görüş ayrılıkları zirve yapmışken,
Biz kendi seçim- lerimize dalıp gitmişken, yanı başımızda ve bizi fazlasıyla ilgilendiren bir ülkede daha seçimler oluyor; İsrail’de. 9 Nisan Salı günü yapılacak seçimler sadece ülkenin değil, tüm bölgenin kaderini etkileyecek nitelikte. Neden mi?
***
Başkan Trump’ın önce tam 1 yıl önce Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan edip Amerikan Büyükelçiliği’ni buraya taşıması... Geçen hafta da Suriye’deki Golan Tepeleri’ni 1967’den beri işgal altında tutan İsrail’in buradaki egemenliğini tanıdığını açıklaması... Hem de tam da Başbakanı Netanyahu kendisini Washington’da ziyarete gelmişken!
Şimdi bu ikilinin 9 Nisan sonrasında Batı Şeria’yı ilhak etmeyi planladıkları, bunu da “Yüzyılın Anlaşması” adı altında açıklayacakları söyleniyor. Diğer bir deyişle, bölge ciddi bir şiddet dalgasının eşiğinde gibi görünüyor.
İsrail seçimleri
Önce, bu seçimlerden ne beklendiğine bakalım kısaca. İsrail bir koalisyonlar ülkesi. Kazanan partinin hükümeti kurulabilmesi için koalisyon kurup, meclisteki (Knesset) 120 milletvekilinden en az 61’inin desteğini alması gerekiyor. Bu seçimler için ise en güçlü adaylardan biri aşırı sağcı Netanyahu, diğeri de merkez soldan ve nispeten liberal olan ülkenin eski Genelkurmay
Yerel seçime 1 gün kala, dünyada belediyeler ve şehirler nereye gidiyor, bakmaya devam edelim. Zira gördüm ki, geçen yazımda anlattığım “Şehir 5.0” çok ilgi çekti ve merak ediliyor: İnternetin yönettiği bir şehirde hakikaten sorunlar çözülüyor mu?
Akıllı Şehir
Evet gerçekten büyük oranda çözülüyor. Zaten bu yüzden Japonya ve Güney Kore’nin başı çektiği birçok ülke harıl harıl “Şehir 4.0”dan “Şehir 5.0”a geçiyor. Trafik, sokak kirliliği, altyapı sorunları, yaşlıların ve engellilerin ulaşım ve erişimde çektiği sıkıntılar böylelikle büyük ölçüde ortadan kalkacak gibi görünüyor.
***
Kısaca hatırlamak için: “Şehir 5.0”da her yere yerleştirilen sensörlerle aygıtlar ve insanlar birbirleriyle sürekli bağlantıda oluyor. Toplanan bu “büyük veriler” de (big data) yapay zekâyla analiz edilerek, sorunlar gideriliyor. İnternet ve yapay zekâ böylelikle insana hizmet ettiği için de buna “insan-merkezli şehir” deniyor.
Mesela trafiğin azalması için: Arabalara ve sokaklara yerleştirilen sensörler sayesinde, yol kenarına park edilen araçlara doğrudan uyarı ve ceza gidiyor. Park alanlarının uygunluğu da anlık olarak akıllı telefonlardan görülebiliyor. Araçlar arası sağlanan iletişimle kazalar
Rakamlar korkunç: Dünya nüfusunun yüzde 85’i şehirlerde yaşıyor, ama şehirler dünya toprağının sadece yüzde 2’sini oluşturuyor. Yani insanların yüzde 85’i yerkürenin sadece yüzde 2’sine sıkışmış durumda!
Buna 2050’de dünya nüfusunun 10 milyar olacağını, göç hareketlerini, artan çevre kirliliğini ve iklim değişikliğini ekleyin. Halimiz duman, değil mi?
***
Önümüzdeki pazar yapacağımız yerel seçimlere hızla yaklaşırken, dünyada yerel seçimler nasıl yapılıyor, gündemlerinde ne var, bir bakmak istedim. Bu rakamları da o sırada fark ettim. Yalnız belli ki tek fark eden ben değilim. Japonya ve Güney Kore’nin başı çektiği birçok ülke, bu gidişata göre şehirlerine çekidüzen vermek için kolları sıvamışlar. Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunları çözmek için “Şehir 4.0”dan “Şehir 5.0”a geçiyorlar.
Şehir 5.0
Yüz yüze olduğumuz o kadar çok sorun var ki şehirde... Trafik, sokak kirliliği, altyapı sorunları, yaşlıların ve engellilerin ulaşım ve erişimde çektiği sıkıntılar... Bunlardan sadece birkaçı. “Şehir 5.0”da her yere yerleştirilen sensörlerle aygıtlar ve insanlar birbirleriyle sürekli bağlantıda oluyor. Toplanan bu “büyük veriler” de (big data) yapay zekâyla analiz edilerek, sorunlar