Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları

Sağlık için bol su için, günde 1.5-2 litre tüketin lafı doğru olabilir ama iyi su var, kötü su var. Bazı içme sularında ağır metaller bulunuyor. Doğal su kaynakları tükeniyor. Bu konuya kafa yormalıyız yoksa sonun başlangıcına tanıklık ediyor olabiliriz

Elbette yaşamın temel kaynağı. Cengiz Özdemir’le gıda konusunda sık sık bilgi paylaşımı yaparız. Onun dikkatimi çektiği inanılmaz bir belgesel var: Amazon’dan indirebileceğiniz “Dünyanın Değeri Ne? / What’s the Earth Worth”. Suyun dünyanın en değerli kaynağı olduğunu ispatlıyor. Olayın özü şu. Paranız varsa tüm dünyayı satın alabilirsiniz. Fiyatı mı? Dünyanın su hariç değeri 1.255 katrilyon dolar. Suyun değeri ise 5.6 katrilyon dolar. Su dünyanın toplam değerinin yüzde 81’i gibi.

Su savaşları başlar

Bugün Ortadoğu’da olup bitenlerin ve Büyük Ortadoğu projesinin asıl amacının petrol ve kaynakların kontrolü olduğunu biliyoruz ama su kaynaklarının kontrolü petrolden çok daha önemli.

Biz, siz görmeyiz ama herhalde sonraki 1000 seneye damgasını vuracak su savaşları. Geçenlerde “Hangi suyu nasıl içmeli?” konusunda Habertürk gazetesinde ilginç bir yazı çıktı. Alıntı yapıyorum: “İstanbul’da bir süredir musluklardan akan suyun koktuğuna dair işaretler vardı. İSKİ koku şikayeti gelen bölgelerde yapılan analizlerde suyun kullanılabilirliğine engel bir veriye rastlanılmadığını bildirdi... Çevre Mühendisleri Odası ise Melen Çayı’nda su seviyesinin düşmesi üzerine, İstanbul şebeke suyunun Sakarya Nehri’nden taşındığını, ağır metal ve endüstriyel atıklarla kirlenmiş bir havzaya sahip olan bu nehrin İstanbulluların içme suyunu kirlettiğini ve kokuya neden olduğunu açıkladı.

Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer ise kokuya neden olan ana unsurun klorlama olduğunu söylüyor: Biyolojik kirliliğe karşılık aşırı derecede klorlama yapılıyor. Özer’e göre aynı zamanda aşırı sıcaklar plastik borularda yosunlaşmaya yol açıyor, su kaynaktan temiz gelse de yolculuğu esnasında bu şekilde kirlenebiliyor.”

Ilık su ile yıkanalım

İşin özeti şu. Barajlarda su kalmadığı için Melen’den su getirildi. Bu da yetersiz kalınca Sakarya’dan takviye yapılıyor. Sakarya suyunda ağır metaller ve kanserojen olduğu söylenen yosunlar var. Bu nedenle klorlama miktarı artırılıyor.

Biz banyo yaparken bu zararlı maddeleri deriden emiyoruz. Kanser uzmanı Dr. Erkan Topuz sıcak su ile değil ılık suyla banyo yapın diyor. Anladığım sıcak suyun zararlı maddelerin emilmesini kolaylaştırdığı.

Ben bu konularda otorite değilim ve kimseyi suçlamak istemiyorum. Ama kendimi mağdur hissediyorum. Daha önce açıkladığım gibi kanımda yüksek miktarda cıva ve arsenik gibi bazı ağır metaller bulundu. Bağışıklık sistemim bunlarla büyük ölçüde baş etti ama motor fonksiyonlarım zarar gördü.

Ya şişelenmiş sular?

Amerika’daki nörologlar içinde cıva olan balıkların ve içtiğim suyun bu duruma neden olabileceğini düşünüyor. Bilmiyorum. Bildiğim senede 1.5 ay Türkiye’de kalan eşimde böyle bir sorunun olmadığı.

Peki ya şişelenmiş sular? Bildiğimiz bir şey var. Plastik sağlığa zararlı. Özellikle güneş altında kalırsa. Ben Burgazada’nın en işlek yerindeki yük iskelesine baktığımda plastik damacanalardaki suların bir süre güneşin altında beklediğini sonra paletlere konulup bakkallara dağıldığını biliyorum.

Bazı içme sularında ağır metaller bulunuyor. Kurşun ve alüminyum gibi. Bunlar insana zarar vermeyecek derecede deniyor. Bilemiyorum. Tam 44 madde var suda olmaması gereken. Olması gereken 14 madde. Bir de asidite oranını gösteren pH skalası var.

Suda olması ve olmaması gereken maddelerin ulusal ve uluslararası mevzuat sınır değerleri önemli olan. Yani paniğe kapılmayın. Zararlı maddeler belli bir sınırın altında ise tehlikesi az ya da yok.

Çocuklarda kurşun ve cıva zehirlenmesi

Bu konuda en önemlisi çocuklarımız. Ahmet Aydın’ın “Taş Devri” kitabına bakın. Yüzlerce çocukta test yapıyorlar ve hasta çocukların tümüne yakın bölümünde metal zehirlenmesi görüldüğünü söylüyor. En sık görülen kurşun zehirlenmesi. Sonra benim muzdarip olduğum cıva zehirlenmesi geliyor.

Yetkililer bu işe el atıp kamuoyunu aydınlatıncaya kadar başımızın çaresine bakacağız. Sonra da düşüneceğiz. Elimizde ne kadar kaynak vardı, ne kaldı? Karadeniz’deki hidroelektrik santralleri maden şirketlerinin enerji ihtiyaçlarını karşılarken çevreye ne gibi zararlar veriyor? Kalan doğal su kaynaklarının envanterini çıkarmak ve bunları korumak için neler yapmalıyız? Zor sorular ama kafamızı devekuşu gibi kuma gömüp zevk ve sefaya daldığımızda farkına varmadan sonun başlangıcına tanıklık ediyor olabiliriz.

Su eşittir hayat çünkü!

Haberin Devamı

Su eşittir hayat

Haberin Devamı

İçtiğiniz suyun içindekileri bilin

Haberin Devamı

Gıda Güvenliği Hareketi kamu yararına bir işe imzasını atmış. Ülkemizde ticari olarak satılan 294 farklı su var. Bunlardan 172 tanesi analiz raporlarını göndermiş. Geri kalanlara da ya ulaşılmamış ya da verileri vermemişler.

gidahareketi.org/su/tablo adresine bakıp içtiğiniz suda ağır metalin ne kadar olduğunu kontrol edebilirsiniz. Ben adada bulabildiğimiz tek suyun durumunun pek iç açıcı olmadığını gördüm. Bir zamanlar gerçek ve iyi kaynak suyu idi belki ama şimdi değişmiş olabilir çünkü sanırım en çok dağıtımı olan su.

Ağır metal testi ciddi bir iş. İdrarda dmsa testi sadece Cerrahpaşa Adli Tıp’ta yapılıyor.

34 ağır metale bakılıyor. Geçen eylülde bu test 150 liraydı. El ve ayaklarınızda uyuşma varsa bir nöroloğa görünüp testi yaptırabilirsiniz.