Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kimliğini kaybetmiş ama lezzet yerinde


Agrilia’daki yeniliklerden biri, artık bahçede de yemek yenebilmesi.


İki sene önce ziyaret edip oldukça sevdiğim bu lokantanın önce kapandığını sandım. Allah’tan kapanmamış. Yer değiştirmiş.
Ana caddenin üzerindeki eski yerin yeni sahipleri o güzelim mekana kıymışlar. La Belle Epoque havası veren rafine ve nostaljik ambiyanstan geriye hiçbir şey kalmamış. Yerini yeni zengin İstanbulluya hitap edeceği düşünülen şahsiyetsiz bir yer almış.
Ama Agrilia kabuk değiştirmesine rağmen özünü korumuş.
Alaçatı’nın pazar yerine yakın bir yerde küçük bir köy evine taşınmışlar.
Eskiden açık yerleri yoktu. Şimdi yeşilliği bol bir avluda ciğerlerinize oksijen çekerek yemek yemek mümkün.
Karşınızda hoş bir bar. Orada günlük kokteylleri kara tahtaya tebeşirle yazmışlar. Fiyatlar da uçmamış.
İki tane ısmarlıyoruz:
Güllü-zencefilli margarita ve karadut-fesleğenli caipirinha.
Özellikle bu ikincisi çok başarılı. Karadut taze sıkılmış. Çok yakışmış.
Kokteyllerimizi yudumlarken mönüye bakıyor ve seçimlerimizi yapıyoruz.
Üç kişiyiz.
İki giriş yemeği, üç hamur işi, bir de ana yemek. Ayrıca keçi peyniri tabağı.
Granyoz biraz fazla pişmiş ama başarılı bir buğulama
Önce buğday salatasının tadına bakıyoruz. Aşurelik buğdaydan yapmışlar. İnce kesilmiş domates, roka, sarımsak, sirkesi ve zeytinyağı ile. İştah açıcı, yavan olmayan, hoş bir başlangıç.
Giritli kalamar buğulama kötü değil ama daha az başarılı. Domatesli, maydanozlu, biberli ve sarımsaklı buğulama iyi ama kalamarı fazla kaynatmışlar. Çok yumuşamış ve lezzeti nötralize olmuş.
Sıra ile üç ayrı hamur işi geliyor.
Domates, sarmısak ve maydanoz neye lezzet vermez ki?
Karidesli tagliatelle sosunda da bu üçlü var. Beyaz şarap sosunda pişmişler.
Pek iz bırakmıyor bu “pasta”. Erişte şöyle böyle. Unu fazla yumuşak. Karidesler de taze ama koca porsiyonda üç ufak boy karides var.
Buna karşılık diğer iki hamur işi “pasta” denmesini hak ediyorlar. Yani hiçbir İtalyan bunlara itiraz etmez.
Birincisi papardelle mantar ragusu ile. İçinde mantar, beyaz şarap, kekik, biberiye, zeytinyağı, tereyağı ve jambon var. Malzemeler tam kararında kullanılmış. Makarna elle açılmış.
Bir o kadar başarılı, hatta daha da orjinal olan ise gnocchi.
Orijinal çünkü gnocchi patatesten değil taze sepet loru peynirinden.
Tatlımsı lor çok başarılı bir şekilde gnocchi haline getirilmiş. Hafif ve damakta hemen dağılıyor.
Kiraz domates, fesleğen ve sarmısaklı sos ise hem yaz için ideal hem de birbirlerini iyi bütünleyen bir bileşim.
Ana yemek olarak daha önce bilmediğim bir balığı deniyorum: Granyoz.
Lop, beyaz etli bir balık. Yavan değil.
Agrilia’nın kaliteli bir lokanta olduğu bu balığı pişirme şekillerinden belli.
Bildiğiniz gibi bizde balık işi, yüzme bilmeyenlerin elindedir. Balığı fazla pişirirler ve yurtdışında standart olan deniz tuzu kullanımı onlara domuz yağı kadar yabancıdır.
Agrilia da balığı azıcık fazla pişirmiş ama deniz suyunda pişmiş. İçinde zerdeçal, sarımsak, fesleğen ve kiraz domatesler var. Hepsi de lezzetlerini suyuna bırakmış. Başarılı bir buğulama.
Agrilia sadece balık ve meze ve hamur işinden ibaret değil. Kuru dinlendirilmiş biftekleri ile iddialılar.
Ama bizde et yiyecek iştah kalmıyor.
Fransız keçi peynirini yapmayı bilen birisi var
Baştan gözüme çarpan “keçi peyniri tabağı”nı istiyorum. Ve şaşırıyorum çünkü Fransız keçi peynirlerinin nasıl yapıldığını bilen birinin eli değmiş.
Yaz ayları keçi sütü için idealdir. Dünyanın en özel peynirlerinden önemli bir bölümü keçi sütünden üretilir.
Bizde nedense kimse beceremez aşırı tuzlu olmayan, zengin, yağlı ve kompleks peynirler üretmeyi keçi sütünden.
Lokantaya bu peynirleri veren İzmirli Tomris bey imiş.
Hiç de fena bir iş yapmamış. Yediğim üç peynirden ikisi bayağı başarılı. Üçüncünün marinasyonunda bir hata var çünkü gaz kokusu benzeri bir aroması var ve damakta acımsı bir lezzet kalıyor.
Varsın bu kadar kusur olsun. Önemli olan çaba, iyi niyet ve şahsiyet.
Aynı nitelikler Agrilia lokantasında da var. Alaçatı’ya tekrar gelirsem mutlak uğramak isteyeceğim bir lokanta.


DEĞERLENDİRME: 7/10

Bu şarap hiç şişelenmemeliydi!
Agrilia’nın bir eksiği var: Şarap listesi. Özellikle de beyaz şarap.
Yediğimiz birçok yemek ile beyaz şarap gider ama listedeki beş şaraptan hiçbiri ilgimi çekmiyor.
Garsonumuz İdol şarabının Viognier üzümünden yaptığı şarabı öneriyor. Beğenmezsem geri alacaklar.
Dünyanın en aromatik üzümleriden biri. Fransa’da Condrieu apelasyonundan bir beyaz şarap içerseniz bilin ki Viognier’dir.
İdol maalesef ilk denemesinde çok başarısız. Sofra şarabı bile diyemem çünkü o düzeyin de altında. Üzerinde hiç konuşmamak daha iyi.
Bunun üzerine garsonumuz İdol Chardonnay şarabını tavsiye ediyor.
Sonuç aynı. Bu şarap ile ilgili tek şey söylenebilir; hiç şişelenmemeliydi!
Biliyorum bu şaraplar yapıldıktan sonra İdol el değiştirdi. Yeni sahibi kendisi de şaraba meraklı ve kalite konusunda taviz vermeyecek bir bey: Lucien Arkas.

Dürüst bir şarap
Varlıklı insanların bu hobilerini işe dönüştürmesi bence şarapçılığımızın geleceği açısından çok önemli. Eğer kaliteli insanlarla çalışır ve şarabın fabrikada yapılmayıp işin yüzde 80’inin teruar denen toprakta bittiği gerçeğinin de farkına varırlarsa hem kendileri çocuklarına ve torunlarına paradan da değerli bir miras bırakır hem de ülke olarak kazançlı çıkarız.
Bildiğim kadarı ile Lucien Arkas bey İdol’e ciddi yatırımlar yapacak ve sansasyon değil kalite peşinde koşacak. Kendisine başarılar dilerim.
Her neyse. Konumuza dönelim.
Agrilia’da beyaz şaraptan vazgeçip yörenin kırmızı şarabını denemeye karar veriyoruz.
Seçimim 2007 Urlice Cabernet Sauvignon ve Merlot kupajı.
İşte gerçekten dürüst, hiç manipüle edilmemiş bir şarap. Yapılışındaki özen ve sevgi şaraba yansımış.
Urla toprağı bu Frenk sepajları için ideal olmasa bile Urlice dengeli, yoğun bir şarap üretmiş. Bitimde karabiber ağırlıklı baharatlar ve oldukça kaba tanenler dikkati çekiyor. İçmeden iki saat önce açılıp sürahiden geçirilirse yumuşayıp rahat içilir hale gelebilir.
Perakende fiyatı kendisinin üç ya da dört misli olan birçok Frenk kupajından daha şahsiyetli. 25 Lira. Agrilia’da ise 69 Lira.
Agrilia’ya yolunuz düşerse tavsiye ederim. Yanında Agrilia’nın kuru dinlendirilmiş bifteği ile çok iyi gideceğine de kalıbımı basarım.