İşine aşırı derecede tutkun olan ve çalışmayı durduramayan bireyler işkolik diye adlandırılabilir. İş hayatında olan yoğunluğun özel yaşama da yansıması, bireyi işiyle özdeşleşen bir hayata iter.
Kişi çalışmadığı zamanlarda kendini mutsuz ve öfkeli hisseder. Evini de ofis haline getirebilir. Çevresindekilerle sosyal ilişkileri bozulur. Her türlü işi ve sorumluluğu almak isteyebilir. İş yapmadığı saatleri, zaman kaybı olarak görür. Bedensel ve zihinsel olarak gerginlik hissedebilir.
Çevresindeki bireylerle konuştuğu konuların işle ilgili olmasını ister. Kendini, zamanla yarışır halde hisseder. İş ile ilgili konularda diğer konulara göre daha heyecanlıdır. İşinden dolayı hobilerini ikinci plana atar. Çalışması engellenirse stresli hisseder. İşe başlayınca gereğinden daha çok zamanını çalışarak geçirir. İş için, nasıl daha çok vakit sağlayabileceğini düşünür. Kendisi ya da aile fertleri için ayırdığı zamanlarda huzursuz hisseder.
İşkoliklikten kurtulmak için;
İşkolik olduğunuzu kabul edin. Çalışırken ara sıra mola vererek kendinizi motive edin. İş ve özel yaşam arasında denge kurmaya çalışın.
İşkolik birey sorununu çözmediği sürece depresyon, kaygı, takıntı, odaklanamama, öfke,
Çatışma; kişilerin farklı düşünce, ilgi, değerler ve ihtiyaçlar konusunda yaşadığı anlaşmazlık ya da gerginlik durumudur. Bir bireyin davranışları diğerini engelliyorsa çatışma ortaya çıkabilir.
İnsanlar, çatışmalarla başa çıkma durumlarında farklı yöntemler kullanırlar. Genelde çocukluk dönemlerinde öğrenilen bu yöntemlerin otomatik şekilde işlediği görülür. Kişiler çoğu zaman bir çatışma sırasında nasıl davrandıklarının farkında değillerdir.
Çatışmalar çözümlenmediğinde kişileri büyük sorunlar beklemektedir. Çözülmeyen çatışmalar kişide stres ve bıkkınlık oluşturur. Bireyin iletişiminde azalma ve bozukluğa sebep olur.
Çatışmayı ortaya çıkaran nedenler; farklı düşünce, algı, duygu, bilinçaltı ihtiyaçlar, iletişim becerileri, kültürel farklılıklar, rol farklılıkları, sosyal ve fiziksel çevre, iletişim sürecinde verilen mesajlardır.
Çiftler genellikle, birbirlerinin kişilik özellikleri, sorumsuzluk, çocuklar, akrabalar, arkadaşlar, para, meslekler, zaman, yaşanacak yer, zamanın nasıl geçirileceği, etkinlikler, ev işlerini kimin yapacağı, uzaktan kumandanın kimde olacağı, din, siyaset, hangi filme gidileceği, hangi arabanın alınacağı gibi konularda tartışırlar.
Kadın erkek ilişkilerinde,
Spor sırasında salgılanan mutluluk hormonları beyinde haz almayı sağlar, mutsuzluğun ve gerginliğin azalmasına yardımcı olur. Spor yapan kişi kendini mutlu ve enerjik hisseder. İnsanlar arasında iletişimi sağlamaktadır. İnsanın kendine verdiği değeri arttırır. Spor yapmak, iş yaşamındaki stres karşısında da faydalıdır. İş verimini arttırır. Rahat olmaya yardımcı olur.
Uykusuzluk ve yorgunluk sorunu yaşayanlar için de yardımcı bir yöntemdir. Yaşam kalitesini arttırmaktadır. Kaygıları azaltır.
Stresi önlemeye yardımcı olur. Kişinin kendine güvenini arttırır. Enerji verir. Yeni insanlar tanımaya yardımcı olur. Kişi sağlığını korumaya yönelik çaba gösterdiğini bildiği için daha huzurlu olur. Bireyin negatif enerjisinin atılmasında faydalıdır. Spor yapmak, daha iyi düşünmeyi, bakış açılarını geliştirmeyi ve çözümler üretebilmeyi sağlar. Sporu düzenli yapan kişilerde depresyon, endişe ve öfke sorunları daha az görülüyor. Vücudunu sağlıklı tutan kişiler daha düzgün öz disipline ve öz saygıya sahip olurlar.
Spor yapmak bireyin duygu durumunu iyileştirir. Kişinin harcadığı zamana değer yararlı bir iş yaptığının farkında olması, kendisi hakkında daha iyi düşünmesini ve daha iyi hissetmesini
Duygusal ilişkileri olan ya da evli çiftlerden birinin başka bir kişiyle yakın ilişkisi aldatma olarak isimlendirilir.
Kadınlar ve erkekler aldatma sebeplerinde birtakım farklılıklar göstermektedirler. Mevcut ilişkilerinden doyumsuz olan kadınlar aldatmaya meyillidir. Kadınlar yasak ilişkinin duygusal yönleri üzerinde dururlar, erkekler cinsel yönleriyle ilgilenirler.
Bazı kadınlar beraberliğinde ve hayatında kendini mutsuz hissediyordur, aldatarak kendini mutlu hissetmeye çalışabilir.
Erkekler kadınların hamilelik, doğum sonrası depresyon durumlarında ve bebek doğduktan sonra beklediği ilgiyi ve cinselliği göremediğinde eşini aldatabilir.
Bireyler aldatmayı; duygusal yakınlık gereksinimi, aşık olma, cinsel yönden çeşitlilik ihtiyacı, partnerden intikam alma isteği gibi durumlardan dolayı haklı görmektedirler.
Aldatan erkeklerin bazıları partnerine karşı öfkeli davranır ve onun her hatasını görmeye başlar, hatalarını yüzüne vurup onu kırmaya çalışabilir. O hata yaptıkça birey kendini daha iyi hisseder. Genelde aldatma sonrasında vicdani rahatsızlık oluşur. Bazı erkekler de kendini mahcup ve suçlu halde gösterebilir.
Aldatılan eş, partnerinin söylediklerine ve davranışlarına şüphe ve
Cep telefonsuz kalma korkusu yani nomofobi, cep telefonu ile sağlanan iletişimden uzak kalmaktan aşırı korkma anlamına gelir. Modern çağın yeni sorunlarından biridir. Akıllı telefonların üretilmesinden sonra daha çok artmıştır. Günden güne artış göstermektedir. Bu kişiler telefonu yaşamlarının vazgeçilmez bir parçası olarak görürler ve ayrılmak istemezler. Bir yere gidecekleri zaman ilk bakacakları telefonlarının olup olmadığıdır.
Hayatı olumsuz olarak etkileyen bu durum teknolojiye olan bağımlılığı gösteriyor. Bu durum
Bireyleri sosyal yaşamdan uzaklaştırır ve panik bozukluk, depresyon gibi psikolojik sorunlara sebep olabilir.
Telefonu olmadığında kendini eksik gibi hisseden, boşluk duygusu yaşayan, aile ve arkadaşlarıyla iletişim halinde olamadığı için endişelenen, telefonu yanında olduğunda bile kontrol eden, telefonundan istediği her an bilgiye bakamadığında canı sıkılan, şarjı bitince kendini aşırı çaresiz hisseden, telefonunu unutmaktan ve arızalanmasından korkan, sosyal medya ve diğer çevrimiçi ağlarda güncel kalamadığında, elektronik posta kontrolü yapamadığında rahatsız olan kişilerin yaşadığı bu sorun, kişilerin yaşam kalitesini olumsuz etkiler. Telefona daha çok
Duyguları ifade etmek, kişinin hissettiklerini tanımlayabilmesi ve dışa vurması anlamına gelir.
Bireyin hissettiği duyguyu sözlü ve sözsüz anlatabilmesidir.
Korku, öfke, üzüntü, mutluluk, hayret, tiksinme gibi duyguların ifade edilme biçimleri toplumumuzun sosyal ve kültürel beklentilerine göre değişir.
Çoğu bireyin duyguları ile ilgili sorunları vardır. Bazı bireylerin sorunu ne hissettiklerini bilememeleridir. Bazıları da duygularını tanır ama ifade edemezler. Duygular, fark edilir ve ifade edilirse birey kendini enerjik hisseder.
Duyguların ifade edilmesine müsaade edilmezse birey kendini yorgun, kaygılı, depresif ve tembel hisseder.
Üzüntü ve korku gibi bazı duygular güçsüzlük olarak algılandığında bu duyguların ifade edilmesi de zor olur. O duyguyu hissetmenin de bir sebebi olabileceğini kabullenmek, duyguları doğru ifade edebilmeyi sağlar.
Duyguları bastırmak bireyde rahatlama sağlamak yerine, konsantrasyon sorunlarına, öfke ve kaygı sorunlarına yol açabilir.
Duygular ifade edildiği zaman iyi bir iletişim başlar. Duygularını karşılıklı olarak ifade eden ve karşısındakini anlamaya gayret gösteren çiftler daha mutlu olur.
Birey, kış depresyonunda kendini mutsuz, karamsar, yorgun, keyifsiz ve sıkıntılı hisseder. Enerji düşüklüğü, odaklanma sorunu, gün içinde uyku hali, sabahları geç uyanma, yaşamdan keyif alamama, ağlama isteği, uykusu olmasına rağmen geceleri uykuya dalmakta zorluk çekme gibi durumlar yaşayabilir. Bunlar yaşam kalitesini önemli derecede bozabilir.
Gündüzlerin kısa geçmesi, havanın kapalı olması, sıcaklığın düşük olması, sonbahardan kış mevsimine geçerken vücudun güneş ışığını az alarak buna alışamaması gibi durumlar kış depresyonuna yol açabilir.
Kış depresyonunda halsizlik, enerji ve uyku eksikliği olduğu için birey kendini öfkeli hisseder.
İlişkilerde duyguların sağlığa etkisi
Her evlilikte çatışmalar olur, ancak insanlar farklı şekillerde tepkiler verir. Bazıları kendini kapatırken, bazı kişiler öfkeyle karşılık verir.
Evlilikle ilgili çalışmalarda çiftlerin 15 dakika süren konuşmaları incelenmiş ve çiftlerin 15 dakikada gösterdikleri davranışlarına bakılarak 20 yıl sonraki sağlık sorunları tahmin edilmiştir. Farklı duygusal davranışların uzun süreçte oluşturacağı sağlık sorunları tahmin edilmiştir. Katılımcılar San Francisco Körfezi Bölgesindeki 156 yaşlı ve heteroseksüel çiftten oluşan ve yıllardır birlikte yaşayan çiftlerdir.
20 yıllık verilerden elde edilen sonuçlar, insanların öfkelerini kontrol etmeye ihtiyacı olduğunu göstermiştir.
İçinde bulunduğumuz duygusal durum, fiziksel rahatsızlıklara sebep olmaktadır.
İlişkilerdeki çatışmaları öfkeyle ifade etmek, tansiyonla ilgili sorunlara yol açabiliyor.
Bireyin kendini duygusal olarak kapama hali ise sırt ağrıları ya da kas gerilmesine neden olabilmektedir.