Sözler olmadan iki şekilde iletişim kurarız. Birincisi beden hareketleriyle yani yüz ifadeleri, el kol hareketleri ve duruşla, ikincisi ise sosyal alan diliyle mesela diğer kişilerle aramıza koyduğumuz uzaklıkla.
Bir iletinin etkisinin yarısından fazlası beden hareketlerinden gelir. Sonra ses ve daha sonra sözcükler önemlidir.
Beden iletişimi, büyük oranda öğrenilen bir durumdur. El kol hareketleri bir nesilden diğerine geçer. Çoğu el kol hareketi belli bir yaş grubuna aittir, bazıları belirli bir kültüre ya da bölgeye aittir. Bazı hareketler ise evrenseldir.
Sosyal alan dili, alanımızı kullanma şeklimizle ilettiklerimizdir. Konuştuğumuz kişiden ne kadar uzakta durduğumuz, evimizdeki eşyaları nasıl yerleştirdiğimiz gibi sözsüz ifadelerdir.
Etkileşimde olan iki insan arasındaki uzaklık ne kadar fazlaysa ilişkileri o kadar uzak demektir.
Konuşmanın sözel olmayan öğeleri yani sesin şiddeti, ritmi vs. ile farkında olmadan duygularımızı ve düşüncelerimizi ele veririz. Ne söylediğimizden çok, onu nasıl söylediğimiz, bizim kim olduğumuz ve hissettiklerimizle ilgili çok fazla şey ortaya çıkarır.
Vurgularımızı değiştirdiğimizde cümlelerin anlamları değişebilir. Yoğun mutluluk, kızgınlık ve korku
Uyku sorunu ve çözümü
Yetişkin bireyler günde ortalama 7-8 saat uyumaktadır, dolayısıyla yaşantımızın yaklaşık üçte biri uykuda geçmektedir. Uyku, vazgeçilmez ihtiyaçlardan biridir. Önemli işlevleri vardır. Yeterli miktarda ve kaliteli uyku, sağlığımız için ve gün içindeki aktiviteleri yerine getirmemiz açısından önemlidir. Uyku sorunu gün içi performansımızı düşürebilir.
Uyku vücudu dinlendirir, bir sonraki güne hazırlar, enerji biriktirir, hücreleri yeniler, hafızanın güçlenmesini, yeni bilgilerin öğrenilmesini ve kalıcı olmasını, bağışıklık sisteminin güçlenmesini, çocuklarda büyümeyi vs. sağlar.
Uyumadan önce aşırı yemek yeme, çay, kahve gibi içecekler içme, yatakta tv seyretme vs. uykusuzluğa sebep olabilir.
Uykusuzluk sorununda; uykuya dalmakta zorluk, uykuyu sürdürmede zorluk (sık uyanmalarla ya da uyanmalardan sonra yeniden uyumakta sorun yaşamak) ya da sabah erken uyanma ve uyandıktan sonra yeniden uyuyamama sorunları olur.
Uykusuzluk, dünyada uyku ile ilgili en sık karşılaşılan sorundur.
Az veya kalitesiz gece uykusu sonucunda; gün içinde yorgunluk, zihinsel işlevlerde yetersizlik, konsantrasyon sorunu, sinirli olma hali ve bazı psikolojik belirtiler ortaya çıkabilir. İş
Kıskançlıktan Kurtulmak
Kıskançlık, insanlığın tarihi kadar eskilere dayanır. Çoğu bireyin hayatını olumsuz etkileyen duygulardan biridir. Kaybedilmek istenmeyen, değer verilen bir insanın ya da ilişkinin olduğu durumlarda yaşanan ruhsal bir haldir. Partnere koşulsuz sahip olmayı istemektir. Bireyleri etkisi altına alır ve sıkıntıya sebep olur. Az ya da çok şiddetli tepki ve davranışlara dönüşebilen bir duygudur. Kıskançlık duygusu ile birlikte mutsuzluk, güvensizlik, öfke, çaresizlik, değersiz olduğunu hissetmek gibi duygular da yaşanabilir. Kişi kendini yetersiz hissettiğinden rakibini kendisiyle kıyaslayabilir.
Kıskançlık duygusunun arkasında birlikte olunan kişiyi kontrol etme ve etki altına alma isteği olabilir.
Kıskançlığın nedeni; arkadaşlar, ebeveynler, kardeşler, eski eşler, önceki evlilikten olan çocuklar veya eski bir ilişki olabilir.
Sadakatsizlik duygusundan doğan kıskançlıklar da vardır. Kıskanç olan birey, partnerini gerçekten aldatmış olabileceği gibi bilinçaltında aldatmayı istiyor da olabilir. Kıskanç birey bu tip durumda, kendi sadakatsizliğini karşısındakine yansıtarak suçluluk duygusunu hafifletecek bir
Değersizlik duygusu
Değersizlik duygusu, tüm yaşamımızı olumsuz etkileyen bir durumdur. Değersizlik duygusunun oluşumu, ilk çocukluk yıllarında çevreyle olan ilişkilere dayanır, dolayısıyla yetişme tarzı ve aile ilişkilerinden kaynaklanır. Birey zaten bebeklik döneminde başkalarına muhtaç olduğu için hayatına çaresizlikle başlar.
Bireyin bilinçaltına, değersiz olduğu inancı yerleştiyse ve benzer durumları sonrasında yine yaşadıysa, pekişme yoluyla yetişkinlikte daha da artabilir.
Değersizlik duygusu olan birey, yaptığı işlerin değeri olmadığına inanır. Çevresindeki insanların ona değer vermediğini düşünür. Yaşamda alma verme durumlarında sorunlar yaşayabilir. İş hayatında, özel hayatta ve sosyal ilişkilerde verimli olması zorlaşabilir. Kendini diğer insanlardan daha değersiz olarak görür. Bireyin yaşamdan keyif alması zorlaşır, mutsuzluğa sebep olur. Kendine olan saygısı azalır. Karşı cinsle olan ilişkilerinde karşı tarafın onu yeterince önemsemediğini düşünür.
Değersizlik duygusu olan insanlar, ilişkilerinde tutarsız olabilirler. Bazen üstün olduğunu ispatlamak için insanlarla yoğun bir ilişkiye girer. Kendini eksik
Tükenmişlik sendromu nasıl aşılır?
Tükenmişlik sendromu; mutsuzluk, devamlı ve aşırı yorgunluk hissi gibi bıkkınlık durumudur. Başarısız olma, yıpranma, aşırı yüklenme sonucu güç ve enerji kaybı veya karşılanamayan istekler sonucu bireyin iç kaynaklarında tükenme halidir. Bu durum bireyin işinde, sosyal yaşamında ve aile yaşamında bazı sorunları beraberinde getirebilir.
Tükenmişlik sendromunu, New York’lu bir hekim olan Herbert J.Freudenberger kendi iş durumundan yola çıkarak tanımlamıştır. Önceleri keyif alarak yaptığı işinin onu yorgun ve bitkin hissettirmeye başladığını fark etmiştir. Sonra diğer mesleklerde de benzer durumlara tanık olmuştur.
Yorgunluk; duygusal, zihinsel ya da fiziksel olabilir. Kişide enerji yetersizliği vardır, hiçbir şey için heyecanlı hissetmez. Hobilerini ve mesleğini yapmak için hevesi yoktur.
Tükenmiş olan birey bu durumu duygusal çöküş olarak yaşar. Bunlar bireyin duygu ve davranışlarını olumsuz yönde etkileyerek yetersiz kalmasına neden olur.
Duygusal ve fiziksel kayıplar bireyde ümitsizlik, çaresizlik ve özgüvensizlik oluşturabilir. Duygusal ve zihinsel tükenme sonrasında da birey sorumlu olduğu görevleri yerine getiremez duruma gelir, insanlarla
Regl Dönemi Gerginliği Nasıl Geçer
Regl dönemi gerginliği kadınlarda regl döneminden yaklaşık bir hafta önce başlayan psikolojik ya da fiziksel bazı sıkıntılardır. Bu belirtiler reglin başlangıcıyla birlikte birkaç gün sonra iyileşmeye başlasa da iş ve sosyal hayatı olumsuz etkileyebilir.
Bu dönemde; belirgin duygusal değişkenlik (birden kendi üzüntülü ya da ağlamaklı hissetme ya da kabul görmemeye karşı aşırı duyarlılık), belirgin biçimde kolay kızma öfkelenme, kişiler arası çatışmalarda artma, umutsuzluk duyguları, kendini küçümseyen düşünceler, bunaltı, gerginlik, diken üzerinde olma ya da sinirli olma, iş, okul, arkadaşlar, eğlence vs. gibi etkinliklere karşı ilgide azalma, odaklanmakta güçlük çekme. Uyuşukluk, kolay yorulma, aşırı yemek yeme ya da özel bazı yiyecekleri yemek için aşırı istek duyma, aşırı uyuma ya da uykusuzluk çekme, eklem ya da kas ağrıları, vücutta şişme ya da kilo alma gibi bedensel belirtilerle birlikte işyerinde, okulda verimlilikte ve üretkenlikte azalma, toplumsal etkinliklerde ve başkalarıyla olan ilişkilerde bozulma, aile bireyleriyle, arkadaşlarla sorun yaşama, halsizlik, huzursuzluk, depresyon, endişe ve aşırı
Stresle Başa Çıkmanın Yolu
Stres, sıkıntı oluşturan olaylar karşısındaki tepki sürecidir. Herkesin, hayatı boyunca karşılaştığı bir durumdur.
Stresin belirtileri; basit konularda bile karar vermede zorluk, değersizlik, yetersizlik düşünceleri, öfke, kızgınlık, duygusal ilişkilerde bozulma, sürekli başarısızlıklara odaklanma vs. dir. Stres anında fazla enerji tüketildiğinden dolayı kişi kendisini güçsüz hisseder. Kalp atış hızı artar, çarpıntı başlar.
Stresin; yorgunluk, gerginlik, çabuk heyecanlanma, uyku bozuklukları, baş ağrısı, aşırı sinirlilik, panik hali, daha önce keyifle yapılan işlerden keyif alamama, neşesiz bir hal, endişelenme ya da kayıtsızlık, üretkenliğin azalması, başkalarına tahammül gösterememe, bir konuya yoğunlaşmada güçlük, mide bulantısı gibi sonuçları olabilir.
Aşırı stres, insanı iş yapamayacak duruma getirebilir. İş başarısını engelleyebilir. Stres, aşırı düzeyde yaşanırsa ruhsal, fiziksel ve zihinsel yönden sağlığı olumsuz olarak etkiler. Zihinsel ve fiziksel gücü azaltabilir. Vücut direnci düşer ve sık sık soğuk algınlığına yakalanabilir. Bireyin çevreyle uyumunu bozar.
Günlük hayatta yaşadığımız stresler; sınav stresi, okul stresi, ev ve araba taksitlerini
Kendine Güven Sorunu
Kendine güven, kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında olumlu ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelir. Kendine güven eksikliği ise kendinden şüphe duyma, boyun eğme, pasiflik, aşırı uyum gösterme, eleştirilere karşı aşırı hassas olma, güvensizlik, aşağılık duygusu gibi kavramlarla tanımlanır.
Ümitsizlik, aşağılık duygusu gibi duygular ev ortamında, okul ortamında ya da iş hayatında yaşanan bazı olumsuz yaşam deneyimlerinden sonra ortaya çıkar ve kendine güven sorunu oluşturabilir. Kendine güven eksikliği hayatın bütününü etkiler.
Daima en iyi olmayı nasihat eden ebeveynlere sahip olan ya da büyüme çağı boyunca hiç takdir görmemiş kişilerde kendine güvensizliğin etkileri daha da belirgin olabilir. Anne - baba çocuklukta sağlıklı ve destekleyici ortam sağlayamamış olabilir. Ebeveynler eleştirici, talepkar ve aşırı koruyucu olabilir ve bu tutumlar bilinçaltına yerleşir. Bunların sonucunda birey kendi hakkında olumsuz düşünmeye başlayabilir.
Aileden birinin veya bir arkadaşın kaybında, anne - babanın boşanmasında, evden ilk kez ayrılmak, erkek ya da kız arkadaşlardan ayrılmak da kendine güvensizliğe sebep olabilir. Başarısızlık ve reddedilme gibi