Futbolun basketbola yaklaştığı karşılaşmalar vardır; skordan söz etmiyorum, bir futbolcu çıkar takımın genel olarak ortaya koyduğu oyundan bağımsız bir şekilde hiç beklenmedik bir mesefaden kaleye şut çeker gol olur ve maçın geri kalanının rengi değişir.
Cengiz Ünder attığı ilk gol öncesinde kaleye olan mesafesi 31 metreydi. İkinci golün öncesinde rakibin sektirdiği topa vurduğu yer 17 metre; üçüncü golü de ilk ikisinin ortalamasında bir yerden attı!
Öyle gollerdi ki VAR golleri incelemek için teşebbüste bile bulunamadı!
Basketbolda bu atışlara 3 sayı veriliyor.
İşte Cengiz Ünder dünkü karşılaşmada böyle bir iş yaptı Fenerbahçe adına.
Bu önemliydi çünkü Fenerbahçe’nin ileri kademesinde oynayan oyuncularının genel olarak tutuk kaldıkları bir karşılaşma izledik.
Dzeko ve Tadic sezona başladıkları performanslarının biraz gerisinde kaldıklarını görüyoruz; bunun fiziksel mi yoksa mental bir form düşüklüğü mü olup olmadığını ilerleyen maçlarda gözlemleyeceğiz.
Tadic’in Lig’de &uum
43:08!
90+1+6=97 dakika oynanması gereken karşılaşmada topun oyunda kaldığı süre.
45 faulün olduğu maçta bir başka matematiksel denklem kurulursa anlaşılıyor ki topun oyunda olmadığı her dakika başına bir düdük çalmış hakem!
Fenerbahçe 192(73+119) Galatasaray 243(148+95) isabetli pasla tamamlamış karşılaşmayı.
Fenerbahçe’nin sezon ortalaması 384, Galatasaray’ın 408 isabetli pas.
İki takım bu sezon kafa kafaya maç başına 2,58 puan ile mücadele ediyorlar. Galatasaray geçen sezonu 2,44 ortalama ile tamamladı.
Peki bu iki takım bize ne izletti?
Sezonun sürpriz ve çıkışta olan takımı karşısında Fenerbahçe çok zorlandığı, 9 kişi kaldığı maçta Kayserispor deplasmanında 3 puanı alarak hafta sonu oynanacak derbi karşılaşmasını beklemeye koyuldu.
Kırmızı kartlardan biri; yokluğunda Fenerbahçe’nin en çok canını acıtacak oyuncusu Fred’e çıkmış olmasının ayrıca altını çizmek gerekiyor.
Maçın tamamlanmasına 1 dakika kala Mert Hakan’ın gereksiz bir müdahalesi sonrasında gelişen olaylar zincirinde Zorbay Küçük önce sarı kartlarını çıkardı, peşinden de Fred ve Mert Hakan’ı attı.
Evet, her şey 1 dakika kala oldu ve bitti!
Mert Hakan sakatlığından ötürü çok uzun haftalardır forma giymiyordu. Yokluğu hissedildi mi bilmiyorum ama varlığını sanırım tüm Fenerbahçe Camiası yüreğinin taa içinde duydu!
Bu bakımdan İsmail Kartal’a oyuncu değişiklikleriyle ilgili bir eleştirimiz olacak; Kayserispor Ligde an itibarıyla 3. Sıraya yerleşmiş bir takımıyken ve maçın 4-3 gibi çok riskli bir yere geldiği ortamda sanki 3-0 devam ediyormuş gibi değişiklik yapılmasının
İlerleyen haftalarda çok daha iyi anlaşılacaktır; Beşiktaş galibiyeti sezonun en önemli dönüm noktalarından biri olacaktır Fenerbahçe için.
Çok uzun zamandan bu yana derbilerde başarısız bir görüntü çiziyordu ve işin bu tarafını sıklıkla da “ağır” eleştiri altına alıyorduk.
Şöyle bir gerçeklik var; geçen sezon Fenerbahçe sahasında kaybettiği 2 derbiyi kazanmış olsa belki şampiyonluk el değiştirebilirdi.
O kadar önemli!
Diğer taraftan Trabzonspor yenilgisinin takım üzerindeki etkisini Kasım ayı içinde hep birlikte gözlemledik. Sakatlıklar bir tarafa işin psikolojik yönü olduğunu unutmamak, atlamamak gerekiyor.
Sportif mücadelelerde motivasyon ve onunla kol kola giden momentum “takım” kurgusunun en önemli bileşenidir.
Sürdürülebilir, devamlılığı olan başarı bu şekilde kalıcı hale gelir.
Kabus gibi bir Kasım ayı yaşadı Fenerbahçe...
Bir taraftan kadronun bütün dengesini alt üst eden sakatlıklar; diğer yandan düşen form ve performans değerleri, peş peşe gelen kötü, reaksiyonsuz yenilgiler, puan kayıpları...
Avrupa’da neredeyse gruptan çıkamayacak yerin kıyısına kadar gelme...
Her şey bir ayda tam terse döner mi?
Futbolda bu periyotlar tüm takımların başına gelebilecek türden bir süreçtir. 38 haftalık uzun bir maratona çıkıyorsunuz. Sakatlıklar, hakem kararları, sizin hazırlıklarınız, hava şartları, fikstür avantajı veya tersi, rakip takımların da benzer şekillerde içlerinden geçtikleri dönemlerin kesişimleri...
Bütün bunları doğru yönetebildiğiniz, yeri geldiğinde pragmatist hareket edebildiğiniz zaman hiç değilse yarışın içinde kalıyorsunuz.
Önemli olan da bu zaten.
Basketbolda olduğu gibi ne kadar zor olursa olsun maçı son topa ve pozisyona kadar getirebilme becerisi...
Fenerbahçe adına sezonun en zor karşılaşmalarından biriydi Karagümrük eşleşmesi.
Bunu iki aşamalı değerlendirmek mümkün; ilki rakibin sağlam savunma yerleşmesi, diğeriyse devre biterken yediği golün yarattığı etki.
Yine şu ön değerlendirmeyi yapmak doğru olacaktır; Sarı-Laciverliler zor bir Kasım ayı geçiriyor, bir taraftan sakatlıkların etkisiyle form durumunun düşmesine paralel gelen iki yenilginin ister istemez takım üzerinde oluşturduğu psikoloji, diğer yandan her geçen gün artan daha stresli karşılaşmaların bu durumu beslemesi ve güçlendirmesi.
Karagümrük maçında olası puan kaybı Fenerbahçe’nin geçmiş dönemlerde sıklıkla yaşadığı çok daha travmatik bir sürece girmesine neden olabilirdi.
Üstelik Aralık ayında oynayacağı maçların önemli bölümü Kasım ayından çok daha güçlü ve stresli geçmeye de aday görünüyor.
Hiçbir takım lineer bir doğrultuda daha iyi oynama potansiyeli gösteremediği gibi Fenerbahçe de sezona başladığı düzende, tempoda ve formda değil;
Her serinin bir sonu vardır; bu bazen hiç beklenmedik zamanlarda kapıyı çalar.
Fenerbahçe, geride kalan 5 sezonda büyük maçları iyi oynayamadığı bir seriye de sahip aynı zamanda; bu, takımın teknik taktik olgusu, oyuncu çeşitliliği, kalitesi ve teknik direktöründen bağımsız bir gerçekliktir ki en önemli sorumluluk payının Yönetim’de olduğunu akılda tutmak gerekiyor.
Fenerbahçe Yönetimi büyük maçların öncesindeki psikolojik ortamı kesinlikle yönetemiyor; yeri gelmişken, maçtan bir gün önce haftalardır herhangi bir basın yayın organında görünmeyen Başkan’ın taraftar nezdinde belki de en az sevilen bir medya kuruluşuna telefonla bağlanmasının ne işe yaradığı sorusunu da sorabiliriz.
Şu gerçeğin bir türlü öğrenilemediğini görüyor, izliyoruz.
Fenerbahçe’de son 6 sezonda birçok oyuncu geldi, gitti. Transfer edilenlerin önemli bölümünün Süper Lig için yeterli olduğu görüşümü burada tekrar etmek istiyorum. Bugünküler de dahil
Futbolda dünyanın en üst düzeyde kurallarını FIFA koyuyor ve ülke federasyonları da buna tabii oluyorlar. Biz aynı zamanda bir UEFA üyesiyiz ve onun düzenlediği turnuvalara katılım gösteriyoruz.
Geçen sezonun Şampiyonlar Ligi Finali ülkemizde düzenlendi. Final öncesinde stadyumun durumunu görmek için UEFA’dan sürekli gözlemciler geldiler ve raporlar düzenlediler; eksikler son ana kadar gösterildi ve tamamlatıldı.
UEFA, Şampiyonlar Ligi’ni endüstriyel futbolun en üst seviyesi olarak görüyor. Onu dünyaya doğru pazarlayabilmek, oradan kazanç elde edebilmek, ürününü korumak için teknolojinin gerektirdiği her türlü araç gereci, insan kaynağını kullanıyor.
Geçtiğimiz günlerde Federasyon Başkanı Mehmet Büyükekşi, futbolumuzun marka değeri, izlenirliğini yükseltmek için tedbirler almak istediklerini, bu yönde de çalışmalar yaptıklarını ifade ettiler.
Bu açıklamadan sonra soralım;
- Pendikspor-Fenerbahçe bir Avrupa karşılaşması olsaydı UEFA Pendik Stadyumunda