Yüksek mücadele, zor oyun; son nefeste gol!
Fenerbahçe’nin kadroya bağlı zorunlu değişikliklerinden sonra oyununun bozulduğu bir gerçek.
Bu maç temposunda İsmail Kartal’ın sadece Samandıra’da taktik antrenmanlarla bunu aşabilmesi çok kolay görünmüyor.
O da ister istemez kadro tercihleriyle bir oyun oturtmaya çalışıyor ki bazı oyuncuların formlarındaki düşüşün neredeyse dip yaptığı bu bölümde evdeki hesap asla çarşıya uymuyor.
İrfan Can’ın yaşadığı sakatlık bu sürecin tam tuzu biberi oldu!
Osayi Samuel’in Afrika Kupasından nasıl döndüğü tam bir muamma! Onunla birlikte Ferdi’nin tekrar eski yerine geçip geçmeyeceğini de şimdilik bilmiyoruz.
Burası kritik çünkü Oosterwolde’nin saha içindeki yüksek mücadelesi takımın genel sorunlarının dışında her türlü takdiri hak ediyor.
Benim düşünceme göre Ferdi’nin solda oynaması çok daha doğru bir tercih olur ama Oosterwolde bize bu cümleyi kurduracak bir oyuncu profili göstermiyor.
Sorunlardan biri oyunun geriden kurulamaması; rakip çok sayıda oyuncu ile Fenerbahçe sahasına yerleşmişken, sabırla top çevirip, pasla ileri çıkmak yerine Livakovic’in (8/24) ileri uzun pasla top atması takımın dengesini fazlasıyla bozdu.
Kalecilerin uzun top atması taktiksel olarak her zaman yanlış olmasa da bunun baskı altında ve gelişi güzel bir şekilde yapılması ister istemez yerleşik oyuna etki ediyor.
Fenerbahçe gibi çok güçlü ayaklara sahip bir takımın geriden oyun kurmada strese girmemesi, panik yapmaması gerekiyor ama son zamanlarda yaşanan bireysel hatalar, örneğin geçen hafta Rize’de olduğu gibi, sakin kalabilmenin önüne geçiyor.
Bu durumun bir başka yüzü de hücum setlerinde yaşanıyor.
İlk yarı ceza sahası içinde fazlasıyla boş durumda kalan Cengiz Ünder, Tadic, Mert Hakan’ın belki şanssızlık ama fazlasıyla heyecan ve aceleci hallerinden son topu kullanma konusunda eksik kaldıklarını gördük.
Kuşkusuz tüm bunların sezonun ikinci yarısı ile başlayan zor kazanan takım haline gelme haliyle yakın bağlantısı ve ilişkisi bulunuyor.
Sezonun ilk bölümünde Fenerbahçe buraları hem çok kolay geçmiş hem de çok güçlü bir özgüven duygusu yerleşmişti.
Hem kolay gole gidiyor hem de bunun yarattığı rahatlıkla olgun bir oyun oynuyordu.
Şimdiyse “ya olmazsa, puan kaybı yaşanırsa” güvensizliği var!
Diğer tarafta da kafa kafaya giden ve asla kaybetme lüksü olmayan bir yarış...
Fenerbahçe’nin kornerden yediği gol sezonun geneli düşünüldüğünde yine atamadığı türdendi.
Son maçlarda orta alanda oyunun sıkışması ve topun daha fazla kanatlara giderek, orta yapmaya mecbur kalınması ve sonlarında da topun şişirilmesi de bir başka sorun yaratıyor.
Duran topların doğru şekilde değerlendirilememesi de bir başka detay!
Kasımpaşa mücadele gücü çok yüksek bir performansla oynadı. Hırslıydı ve puan alma düşüncesindeydi.
İki takım arasında aslında gerilimi yükseltecek bir sebep yokken maç boyunca deplasman takımının yaptığı 22 faul dikkat çekiciydi.
Topun 50 dakikanın altında oyunda kalmasına ve ister istemez de evsahibinin daha akışkan oynamasına bu faullerin etki ettiğini de hesaba katmak doğru olacaktır.
Ayrıca ikili mücadelelerde Fenerbahçe’nin 81, Kasımpaşa’nın da 60 defa başarılı olması da sezon ortalamasının oldukça üzerine çıkan bir sayı olsa gerekir.
Bu ortamda kuşkusuz gözler ister istemez İsmail Kartal’a dönüyor. Bakalım şapkadan ne çıksaracak diye herkes bekliyor. Sanırım en çok da Fenerbahçeliler...
Tarihinin en iyi ortalamasıyla mücadele etmesi teknik adam için bir mazeret olmuyor, sayılmıyor.
Birçok detayı bir arada değerlendirmek gerekiyor.
Hafta arasında bir Kupa mesaisi olacak. Yine zor bir saha şartları ve rakip!
Oyuncuların performanslarının kesinlikle yukarı çıkması gerekiyor.