Yerel seçime dönük Cumhur İttifakı’nda adayların neredeyse tamamı belli oldu. 30 Ocak’ta da AKP seçim beyannamesini açıklayacak. Takvim normal seyrinde organize halde ilerliyor. Aynı görüntüyü bu kez ittifak değil daha farklı arayışlar içinde olan muhalefet için söylemek zor. Daha çok da kafa karışıklığı havası var. Özellikle de ana muhalefet partisi CHP açısından. Niyesi de malum. CHP’de genel başkanlık değişimi daha çok yeni, dolayısıyla hem başkanlık yarışındaki etkisi hem de İBB başkanlığından kaynaklı popülaritesi nedeniyle İmamoğlu ile Genel Merkez arasında bir otorite sorunu ya da parti içi iktidar kavgası hissediliyor. Henüz 6 ay önce seçim kaybeden ama yüzde 48 oy alan bir de eski genel başkan var ve o da kendisini destekleyen delegeleriyle hala aktif halde... Bir siyasi parti içerisinde böyle fazla güç odağı olunca da aday belirlemenin çok daha zorlaşacağı kaçınılmaz elbette. Hele de CHP’nin kalesi gibi görülen ve garanti sanılan İzmir ya da İstanbul’un ilçeleri Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş gibi yerlerde. Çünkü oralara odaklı asıl tartışma, çekişmenin nedeni doğru, en yüksek oyu alacak adayı bulmak değil, kimin adayı belediye başkanı olsun kavgası ya da kararsızlığı...Ama buralardaki doğru tercihin bir oyun bile çok değerli olduğu önümüzdeki sandık sınavında sonucu doğrudan etkileyeceği de bir başka gerçeklik. Hem her parti açısından seçmen oyununun çantada keklik olmadığı hem de bir önceki seçim benzeri yankı odası siyaseti kaynaklı hesap hataları nedeniyle...
★ ★ ★
En kritik noktalardan biri de DEM Parti odaklı İstanbul ve Ankara denklemi...Çünkü İstanbul’da Ekrem İmamoğlu kazanma iddiasını sürdürebilmek adına DEM Parti ile iş birliğine mahkûm hissediyor kendisini. Dolayısıyla DEM Parti’nin İstanbul’da aday çıkarması asla işine gelmiyor. Doğrudan sandık denklemini ve toplama çıkarma hesaplarını da DEM Parti’nin aday çıkarıp çıkarmamasına kurgulamış durumda.. Buna dönük olası iş birliği ya da İmamoğlu’nun tanımıyla tabanda İstanbul ittifakı veya DEM Parti’nin deyimiyle kent uzlaşısı görüşmeleri de sürüyor. Bu bağlamda da DEM Parti’nin büyükşehirde verilecek desteğe karşılık bazı ilçelerin başkanlıkları gibi talepleri söz konusu. Olur, olmaz göreceğiz, sonuçlarını da...
Buna karşın Ankara’da ise Mansur Yavaş bana zarar verir diye DEM Parti’nin gölgesini dahi istemiyor...Onun için de kendisini partisinden farklı bir yerde konumlandırmaya çalışıyor… Söylemleri de hep ta en başından beri milliyetçilik, vatanseverlik üzerine kurgulu. DEM Parti’nin Ankara’dan aday çıkaracak olması da çok hoşuna gidiyor. Gördünüz işte bizim onlarla hiç alakamız yok diye. Hal böyle olunca da olası safların netleşmesi ve kampanya sürecinin resmileşmesiyle birlikte İstanbul’da farklı Ankara’da ise çok daha başka bir CHP göreceğimiz de açık ve net. Hem söylem hem de verecekleri fotoğraf kareleriyle...
★ ★ ★
Elbette bu da sadece bildik yerel seçim özelliklerinden kaynaklanan bir durum anlamında değil. Yani farklılık, başkalık ilin, ilçenin, yörenin ihtiyaçlarına ve buna dönük çözüm projeleri dışında asıl sandık sonucuna yönelik siyaset mühendisliğinden kaynaklı ideolojik duruş ve pozisyon değişiklikleri ya da zik-zak politikaları olarak karşımıza çıkacak. Bu durumda sadece İstanbul, Ankara değil, genelde seçmenin kafasını karıştıracak kritik nokta da şu:
Değiştim diyen CHP esasta hangisi? Kendisini daha çok ne tarafa yakın hissediyor... Bunun seçmen nezdinde yaratacağı algıya göre de masa başında yapılan öngörülerle, sandık gerçeklerindeki getiri-götürü dengesi hesaplarının tutmama olasılığı hayli yüksek...