Menderes’in idamı öncesinde çirkin hesaplar

17 Eylül 2020

Türkiye demokrasisi için bir kara leke olarak tarih sayfalarına kazınan, merhum Başbakan Adnan Menderes’in 17 Eylül 1961’de idam edilmesinin üzerinden 59 yıl geçti. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan 16 Eylül 1961 günü sabaha karşı idam edilmişlerdi. 14 Eylül’ü 15 Eylül’e bağlayan gece yarısı odasında gizlice biriktirdiği ilaçları topluca içerek intihar girişiminde bulunan ve bu nedenle Yassıada’da kararın açıklandığı duruşmaya da çıkarılamayan Menderes hakkındaki idam cezası ise infaz edilememişti. Yassıada’da Menderes’i idama hazırlama telaşının yanı sıra intihar girişimi nedeniyle başta ada Komutanı Albay Tarık Güryay olmak üzere ilgili personel arasında soruşturma paniği yaşanıyordu. Menderes 17 Eylül 1961’de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden “sağlam” raporu alınmasının ardından apar topar İmralı Adası’na götürüldü ve öğle vakti saat 13.21’de idam edildi. İmralı’ya ölüme gidişten önce de darbeciler intihar

Yazının Devamı

CIA sitesinde Yunan saçmalığına destek

14 Eylül 2020

Doğu Akdeniz’de gerilim tırmanırken karasularını 12 mile çıkarma hayali bir kez daha depreşen Yunanistan’a anlayacağı dilden yanıt anında en yetkili ağızlardan en kararlı şekilde verildi:

Bu bir savaş nedenidir...

Yani aklını başına al...Sabrımızı zorlama… Ve tarih dersine iyi çalış... Çünkü 1995 yılında da Yunanistan ile Türkiye arasında benzer bir süreç yaşanmıştı. Yunanistan, 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi onaylandıktan sonra bu konuda bir yasa çıkarmak istemiş Türkiye o zaman da TBMM’den ortak bir karar çıkartarak Yunan karasularının 6 milin üstüne çıkarılması durumunda bunu bir savaş nedeni sayacağını tüm dünyaya ilan etmişti. Dolayısıyla da Türkiye’nin bu duruşu ve kararlığını sadece Yunanistan değil tüm dünya ülkeleri çok iyi biliyorlar. Özellikle de NATO’daki sözde müttefiklerimiz ABD ve Fransa...Ancak onlar da hukuksal, coğrafi gerçekliği görmek ve Türkiye’nin haklarından asla taviz vermeyeceğini anlamak yerine Yunanistan’a arka çıkarak

Yazının Devamı

40 yıl önce bugün

12 Eylül 2020

Türkiye 40 yıl önce bugün sabahın erken saatlerinde tank sesleriyle uyandığında dört yıllık gazeteciydim. Ankara’da mesleğe polis muhabiri olarak başlamış, sonrasında da Akajans’da (Akdeniz Haber Ajansı) sırasıyla siyasi partiler, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık muhabirliği yapmıştım. Dolayısıyla, ülkenin darbeye giden süreçteki o kaotik, karanlık günlerine hem sokakta hem siyasi arenada yakından tanık oldum. Özellikle de 12 Eylül 1980 askeri darbesinin gerekçeleri arasında gösterilen, ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler ile 6 Eylül günü Konya’da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şeriat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği Kudüs Mitingi’ne... Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, 22 Mart 1980’de ilk turunu yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimini, 114 tur oylama yaptığı halde darbe gününe kadar nasıl sonuçlandıramadığına... Biraz o günleri anımsayalım. Hem gençlerin o günlerdeki durumun vahametini anlaması hem de ülkenin adım adım nasıl darbeye

Yazının Devamı

Ankesörlü hat analizi Kovid testi gibi

10 Eylül 2020

Fetullahçı Terör Örgütü’yle yapılan mücadelede önemli mesafeler kat edildi, geldiğimiz nokta itibarıyla FETÖ’nün çok önemli güç kaybına uğradığı ve bunun da devlet faaliyetlerinde, devlet yapısında pozitif bir durum ortaya çıkardığı açık ama yeterli değil. Hele de FETÖ’cülerin her kuruma sızdığı gerçeği dikkate alındığında. Dolayısıyla hala kendini saklayan fazlasıyla FETÖ’cü var. Kaymakam ve mülki amirlere yönelik yapılan ve süren son operasyon da bunun somut kanıtı. Aslında buna askeriye ve adliyedeki temizlikten sonra mülkiyeye sızan FETÖ’cülerin deşifre süreci de denilebilir. Çünkü ankesörlü telefon soruşturması ve FETÖMETRE uygulamasıyla özellikle TSK’da başarılı sonuçlar alındı, binlerce kripto FETÖ’cü deşifre edildi. Aynı durum adliye için de geçerli ve sıra şimdi de mülki amirlere geldi. Bu bağlamda da Emniyet ve MİT’in ortak çalışmasıyla FETÖ’yle iltisaklı oldukları gerekçesiyle aktif

Yazının Devamı

ABD ve Rusya’nın YPG/PKK kavgası

7 Eylül 2020

Türkiye PYD/YPG/PKK’yı etkisiz duruma getirme mücadelesi verirken ne ABD ne de Rusya masum sivilleri ve çocukları katleden bu alçaklara hala terör örgütü demiyor, diyemiyor. Aksine her ikisi de terör örgütünü kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor, hatta bu kirli ilişkiyi sürdürmek adına teröristleri koruyup, kollama açısından birbirleriyle yarışıyorlar. Aslında buna teröristleri kendi güdümlerine alma çekişmesi demek daha doğru çünkü ABD Fırat’ın doğusunu tamamen koparacak Kuzey Irak’ta olduğu gibi siyasi yönü ağırlıklı olan bir PKK/PYD/YPG garnizon devletçiği kurmak istiyor ve bunu İsrail de şiddetle destekliyor. Rusya ise Fırat’ın doğusunun koparılmasına karşı ve Şam’a bağlı hafif bir özerklik verilmesinden yana, silahlı teröristleri de Suriye ordusuna entegre etmeyi düşünüyor. Bu bağlamda da ABD, birbirine düşman olan PYD/PKK terör örgütü ile Barzani’ye, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne yakın Suriye Ulusal Kürt

Yazının Devamı

Böyle komşu olmaz olsun

5 Eylül 2020

Doğu Akdeniz ve Ege konusunda Türkiye A’dan Z’ye haklı. Hukuken ve mantık açısından tartışılabilir hiçbir husus yok. Yunanistan’da bunun farkında ama olayı siyasi bir zemine dayandırmaya çalışıyor. Onun için de tarih boyunca olduğu gibi Avrupalı devletlerin arkasına sığınarak sahte kabadayılık yapıyor, Türkiye üzerine baskı kurmaya çabalıyor. Bu kirli oyunda da Türkiye’nin doğrudan ya da dolaylı olarak dâhil olduğu her konuda karşı cephede pozisyon alan Fransa başı çekiyor.

Yunanistan’ı gazlayarak Doğu Akdeniz ve Ege’deki gerilimi körüklüyor. Hatta Yunanistan ve Fransa sözüm ona Türkiye’ye gözdağı vermek amacıyla ortak tatbikat yaptı. Yani Türkiye’nin oluruyla NATO’nun askeri kanadına dönen sözde müttefik iki ülke yekten hasmane tutum içinde. NATO’nun patronu ABD eksik kalır mı? O da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik 33 yıllık silah ambargosunu kısmen kaldırarak yangına benzin döktü. Bu gazı alan Yunanistan da hepten küstahlaşarak gerilimi

Yazının Devamı

Uzun ince bir adaylık yolu

3 Eylül 2020

Muharrem İnce 1000 Günde Memleket Hareketi adını verdiği yürüyüşüne başlıyor. İnce her ne kadar hareketin amacını “umutsuzluğu yok etmek, çıkış yolu göstermek” diye açıklasa da öngörüler daha çok bunun Cumhurbaşkanlığı adaylığı hareketi olduğu yönünde. Böyle düşünenlerin kesiştikleri nokta da şu:

CHP’nin adayı olamayacağını anladığı için gücünü halktan almaya dönük bir arayış hareketine yöneldi.

Bu arada hareketin eninde sonunda partileşmeye evrileceği tezi de hâlâ geçerli. Hatta İnce’nin bu konuda geç bile kaldığına dönük eleştiriler söz konusu. Örneğin, dün konuştuğum, İnce’ye yakın bazı isimlerin değerlendirmesi şöyleydi:

“Kendisiyle konuştuğumuzda ‘Abi artık bize burada yer yok, bunlar bize politika yaptırmayacaklar, dolayısıyla parti kuruyoruz’ dedi ama bundan sonra vazgeçti. İşin doğrusu, Muharrem üst üste çıkışlar yapıyor, geri adımlar atıyor. Bu da kamuoyunda kendisine olan güveni ciddi şekilde sarsıyor.”

Öyle

Yazının Devamı

Fransa’nın  derdi ne?

31 Ağustos 2020

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kararlığını hazmedemeyen Fransa haddini aşan hamleler yapıyor ve sözler sarf ediyor. Tıpkı daha önceki küstahlıklarında olduğu gibi. Daha doğru tanımıyla Türkiye’nin doğrudan ya da dolaylı olarak dahil olduğu her konuda Fransa karşı cephede pozisyon alıyor. Örneğin Libya’da, Suriye’de, Ege’de… Dahası sözde soykırım iddialarını tanıyor. PKK/PYD/YPG ve FETÖ terör örgütlerini açıktan destekliyor. Hatta eli kanlı teröristleri, Elize Sarayı’nda ağırlamaktan çekinmiyor. Hem de yıllardır, yani yönetimler değişse de Fransa’nın tavrı değişmiyor. Dolayısıyla terör örgütlerine, teröristlere yönelik darbeler indirildiğinde asıl feryat hep Fransa’dan geliyor. Türkiye’nin iç işlerine ilişkin sözler etmekten de geri durmuyor.

Fransa, Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki açık ve sert muhalefetine ek olarak, son yıllarda Türkiye’yi NATO içinde de çok sık eleştirmeye, ittifaka şikâyet etmeye başladı. Üstelik NATO’ya

Yazının Devamı