Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kararlığını hazmedemeyen Fransa haddini aşan hamleler yapıyor ve sözler sarf ediyor. Tıpkı daha önceki küstahlıklarında olduğu gibi. Daha doğru tanımıyla Türkiye’nin doğrudan ya da dolaylı olarak dahil olduğu her konuda Fransa karşı cephede pozisyon alıyor. Örneğin Libya’da, Suriye’de, Ege’de… Dahası sözde soykırım iddialarını tanıyor. PKK/PYD/YPG ve FETÖ terör örgütlerini açıktan destekliyor. Hatta eli kanlı teröristleri, Elize Sarayı’nda ağırlamaktan çekinmiyor. Hem de yıllardır, yani yönetimler değişse de Fransa’nın tavrı değişmiyor. Dolayısıyla terör örgütlerine, teröristlere yönelik darbeler indirildiğinde asıl feryat hep Fransa’dan geliyor. Türkiye’nin iç işlerine ilişkin sözler etmekten de geri durmuyor.

Haberin Devamı

Fransa, Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki açık ve sert muhalefetine ek olarak, son yıllarda Türkiye’yi NATO içinde de çok sık eleştirmeye, ittifaka şikâyet etmeye başladı. Üstelik NATO’ya dönüşü de 2009 yılında hiçbir koşul öne sürmeden Türkiye’nin verdiği onayla olmasına rağmen. Açıkçası Fransa geçmişte olduğu gibi şimdilerde de kalleşlikte ve kirli hesaplarda sınır tanımıyor. Türkiye’nin karşısında ve aleyhinde hangi dernek, cemiyet, örgüt, topluluk varsa Fransa daima onların yanında yer alıyor. Dolayısıyla da akla gelen ilk soru, Fransa’nın niçin bu kadar öfkeli ya da derdinin ne olduğu? Soruyu Washington eski Deniz Ataşesi ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Mehmet Asal yanıtlıyor:

“Tüm emperyalist güçlerin Türkiye ve Türk toprakları üzerinde gözü olmakla birlikte, Fransa; Osmanlı Döneminde elde ettiği büyük imtiyazları, kapitülasyonları Cumhuriyet ile birlikte kaybettikten ve özellikle Güney Doğu Anadolu’yu terk etmek, akabinde Hatay’ı da kaybetmek, Büyük Ermenistan ve Kürdistan’ı kurduramamaktan ötürü Lozan’dan bu yana tam bir Türk ve Türkiye düşmanı ülke konumuna gelmiştir.”

Mesela?

“Türklerin Akdeniz’deki egemenliği Fransa’nın Türk karşıtlığının kökleşmesine neden olmuştur.17. yüzyıldan itibaren Anadolu toprakları üzerinden Doğu Akdeniz’in kontrolünü sağlamaya çalışan ve bu amaçla Ermenileri kullanan, onların bağımsızlık talebiyle isyan etmesinde önemli bir rol oynayan devlettir Fransa. Ermenilere verdiği desteği ve Ermenilerle iş birliğini İstiklâl Harbi yıllarında da sürdürmüş ve Anadolu’dan tahliye ettiği isyancı Ermenilerinden oluşan üç taburluk kuvveti Kıbrıs’ın Monarga köyünde eğittikten sonra Urfa, Antep ve Maraş’ın işgalinde kullanmıştır. Ancak Kuva-yı milliye’nin Fransız kuvvetlerine karşı yürüttüğü başarılı mücadeleden sonra bölgede tutunamayacağını anlayan Fransa, Ermeni lejyon askerleriyle birlikte Anadolu’dan çekilmek zorunda kalmıştır. Ermenilere Anadolu’da yurt kurma girişimlerini Lozan görüşmeleri sırasında da dile getiren Fransa’nın özerklik verilmesi konusundaki talebi Türk Heyeti tarafından ısrarla ve taviz verilmeden reddedilmiştir. Türkiye ile Fransa arasında yaşanan İskenderun sancağı (Hatay) sorunu; günlerinde de Dersim isyanını destekleyerek Türkiye’nin dikkatini Hatay’dan Dersim’e çekmeye çalışmıştır. Dersim ve Hatay’daki Alevileri Türklere karşı kışkırtan Fransa Hatay bölgesindeki Ermenilere silah dağıtmıştır.”

Haberin Devamı

Özetle; Fransa’nın Kilikya diye adlandırdığı Çukurova bölgesinde Ermenistan kurma hayalleri ve Antakya bölgesini Türkiye’den koparma çabaları İstiklâl Harbinde savaş yoluyla, Hatay’da ise diplomasi ve kriz yönetimi yoluyla önlendi. Yine bir başka tarihsel gerçek de Paris Büyükelçimiz İsmail Erez’in 1975 yılında terör örgütü ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu) tarafından şehit edilmesiyle gelişen süreçte Fransa’nın ASALA tarafından Türklere karşı en çok saldırının yapıldığı ülke olması. Yani şimdilerde Türkiye’yi bölmek hayaliyle terör örgütü PKK/YPG/PYD’yi açıkça destekleyen, Yunanistan’a arka çıkarak ta binlerce kilometre öteden, bizi ayağımızı kendi denizlerimize sokamayacak hale getirmek için çırpınan Fransa’nın niyeti, derdi hep aynı, dolayısıyla asla güvenilecek bir ülke değil. Her an Türkiye’yi yok etmek isteyecek politikaları kolayca ve acımasızca uygulayacakları tarihsel bir gerçek. Tabii bu alçakça hayallerine karşı aldığı somut dersler de... Nitekim bugün de aynısı yineleniyor. Türkiye hem masada gerektiğinde de sahada en kararlı ve sert şekilde Fransa’ya haddini bildiriyor...