Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un suikast sonucu öldürülmesinin üzerinden neredeyse 4 ay geçti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca suikaste yönelik yürütülen soruşturmada, saldırıyı gerçekleştiren, Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Çevik Kuvvet Şubesi’nde görevli polis memuru Mert Mevlüt Altıntaş’ın önemli bağlantılarına ulaşıldı.
Katilin, FETÖ’yle yakın bağlantıları bulunduğunu gösteren önemli deliller ortaya çıkarıldı.
Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleşen olayın sonrasında, gerek cinayetin işlendiği yerde, gerekse Büyükelçi Karlov’a yönelik güvenlik önlemlerinin alınıp alınmadığıyla ilgili önemli tartışmalar yaşandı.
Bu tartışmalarla ilgili olarak, bir süredir yaptığım araştırmalarda bazı bilgilere ulaştım.
Edindiğim bilgileri paylaşmadan önce - çok yakın bir tarih olsa da - suikastın yaşandığı günlerdeki atmosferi bir hatırlatmakta fayda var.
Sürecin fotoğrafı
Karlov’un öldürüldüğü dönemde, Rus uçağının düşürülmesi nedeniyle Moskova ile başlayan ağır kriz süreci, yavaş yavaş yumuşamaya başlamıştı. Hükümet, eski havayı yakalamak amacıyla büyük çaba sarfediyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevkidaşı Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmelere başlamıştı.
15 Temmuz sonrasında ülke genelinde OHAL uygulaması başlatılmıştı.
OHAL nedeniyle pek çok gösteri ve toplantıya izin verilmemesine, Rusya ile ilişkilerin yumuşamasına rağmen bazı protestocu gruplar hemen her gün Rusya’ya ait misyonların önünde gece ve gündüz eylem yapıyorlardı.
Krizin çözülmesindeki en aktif rollerden birisini de Büyükelçi Karlov üstlenmişti ve Karlov sosyal etkinliklere katılmaktan kaçınmıyordu.
4 nota verdi
Gelelim, güvenlikle ilgili edindiğim bilgileri aktarmaya.
Bu atmosfer devam ederken, yaşanan protesto ve eylemlerden endişe duyan Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçiliği, 7 Aralık ile Karlov’un öldürüldüğü 19 Aralık günleri arasında tam 4 kez Dışişleri Bakanlığı’na nota gönderiyor.
Büyükelçilik, 7 Aralık günü gönderdiği ilk notada, protestolardan dolayı yaşanan endişeyi aktarıp Rusya’ya ait Ankara’daki sefir evi ve vize bürosu ile İstanbul, Antalya, Trabzon’daki resmi başkonsoloslukların yanısıra İzmir’deki fahri başkonsoloslukta güvenlik önlemlerinin artırılmasını istedi.
12 Aralık günü Rusya Büyükelçiliği 2 ayrı notayı Dışişleri Bakanlığı’na gönderdi.
Rusya, ilk notada, Ankara’daki büyükelçilik binasına yönelik tedbirlerin artırılması, ikinci notada ise bu önlemlerin tüm temsilcilikler için alınması talebinde bulundu.
Rusya Büyükelçiliği, son güvenlik artırımı talebini 15 Aralık günü yaptı.
Ancak, büyükelçiliğin bir talebi daha vardı. Yaşanacak protesto eylemleri öncesinde Türkiye’nin elde ettiği bilgilerin büyükelçilikle paylaşılmasından “memnuniyet duyulacağı” özellikle resmi notalarda belirtilmişti.
Peki, bu 3 notayla ilgili Dışişleri Bakanlığı ne yaptı?
Bakanlık, Rusya Büyükelçiliği’nden gelen üç notayı geldiği anda resmi iç yazışmaya çevirip hiç zaman kaybetmeden aynı gün Ankara Valiliği’ne ulaştırdı. Hem de bürokratik kanaldan değil, özel kuryeyle elden Ankara Valiliği’ne teslim etti. Kayıtları mevcut.
Bu talep yazılarının Ankara Valiliği başta diğer valiliklere ulaştırılmasıyla birlikte güvenlik önlemleri belirtilen yerlerde artırıldı.
Ankara’daki önlemler bir kat daha artırıldı.
Ancak alınan güvenlik önlemleri binalara yönelik çevre güvenliği ile ilgiliydi, Büyükelçi Karlov ve personel ile ilgili değildi.
Yasa ne diyor?
Bir de madalyonun diğer yüzü var şüphesiz.
Evet, Büyükelçilik, Karlov’un güvenliği ile ilgili doğrudan bir talepte bulunmamıştı.
Büyükelçi, Viyana Sözleşmesi’nde yeralan esaslar içindeki “ülkelerin karşılıklılık” ilkesine göre korunuyordu.
Ama bir de yaşanan ve hükümetin dikkatle takip ettiği “hassas süreç” dikkate alındığında Rusya’nn Türkiye’deki misyonunun bir numaralı ismi Büyükelçi Karlov’du. Bu durumla bağlantılı olarak; halen yürürlükte olan çok önemli bir yasa var.
5442 sayılı İller İdaresi Yasası.
Bu yasa, yerel güvenliğinin sağlanmasında kentlerde valilere, ilçelerde kaymakamlara önemli yetkiler veriyor.
Mülki idare amirleri, bu yasa hükümlerine göre bu kentlerin güvenliğini sağlıyor.
İşte bu yasanın en önemli hükümlerinden birisi 11. maddesinin A ve C bentleri.
Maddenin A bendinde, vali, sorumlu olduğu il sınırları içindeki genel/özel kolluk kuvvet ve teşkilatlarının amiri olarak tanımlanıyor.
C bendinde ise “vali, il sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için vali gereken karar ve tedbirleri alır” hükmü yeralıyor.
Görüldüğü gibi valiler bu hükümlerin gereğinin tam uygulanması halinde kentlerin güvenliğini sağlıyor. Yani, süreçlerin iyi okunması, değerlendirmelerin sağlıklı yapılması, talimatların tam olarak yerine getirilmesi, güvenli ve huzurlu şehirleri beraberinde getiriyor.
Asayiş toplantıları
Yasa gereğince, valilerin başkanlığında her haftanın belirli günlerinde “il asayiş toplantıları” yapılır.
Bu toplantılarda, kentin genel asayiş, güvenlik ve huzurunun sağlanması için alınacak önlemler konuşulur ve resmi kayıt altına alınır. Bu çerçevede Rusya misyonuna yönelik tehditler Ankara Valisi’nin başkanlığında yapılan toplantılarda ele alındı mı, resmi kayıtlara yansıdı mı?
Bu yazdıklarım adli soruştur-manın sonuçları kadar önemli.
Çünkü; Türkiye’nin son dönemde ilişkilerini düzeltmeye çalıştığı komşu ülkenin büyükelçisi, başkentimizde öldürüldü.
Bunun hesabını vermek kolay olmaz.