İstanbul’da savcılık ve polisin ortak çalışmasıyla gerçekleştirilen “Temiz Tribün” operasyonu, “tribün liderlerinin takım aşkından daha çok güç ve para sevdasında olduklarını” göstermesi açısından oldukça önemli.
Operasyonla, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla bir yıldan fazla süredir Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ı destekleyen taraftar gruplarına yönelik takip yapıldığı ortaya çıktı.
Beşiktaş’ı destekleyen üç, Fenerbahçe’yi destekleyen dört ve Galatasaray’ı destekleyen bir taraftar grubunun liderlerine yönelik operasyon önce “siyasi” olarak değerlendirildi.
Ancak hafta içinde açığa çıkan yeni bilgiler, İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nce teknik ve fiziki takibe alınan bazı tribün liderlerinin birer “kriminal şahsiyet” olduklarını ortaya koydu.
Operasyonun ayrıntıları dün Milliyet’in manşetindeydi.
İşin özüne bakılacak olursa, tribün liderleri kulüplerden aldıkları bedava biletlerin bir kısmını “karaborsa” satarak haksız kazanç elde etti.
“Devlet, ülkede yaşayan herkesin can, mal, ırz ve namusunun korunmasından sorumludur.”
Bürokrasi ve siyasilerin sıklıkla söylediği bu cümlenin kaynağı, asıl olarak anayasa ve yasalar.
Bu ülkede yaşayan her birey, devletin; bu sorumluluğu yerine getirme bilinci içinde olduğunu düşünerek hayatlarını biçimlendirir.
Ancak zaman geçiyor. Artık koruma yükümlülüğünün tanımları ve anlamları da değişiyor.
Eski Yunan’dan bugüne “devlet” tanımı içinde yeralan “bireyi koruma” olgusuna günümüzde bir yenisi daha eklendi:
“Kişisel verilerin korunması”
Devletin, bu görevinin önemini yaşadığımız olayların yarattığı “baş ağrılarının” etkilerini gördükçe daha iyi anlar hale geliyoruz.
Paketteki düzenlemelerin, BDP-İmralı-Kandil için ne kadar tatmin edici olacağını hep birlikte göreceğiz. Ancak, Erdoğan’ın açıklamalarının, PKK’lıların çekilmeyi durdurmasıyla birlikte tıkanma emareleri gösteren çözüm sürecine bir ivme kazandıracağı kesin.
Kadro modernizasyonu
Sürecin inişli çıkışlı ilerleyişini analiz ederken, Kandil ve BDP’nin, son dönemde her fırsatta suçlamaya çalıştığı hükümetin temkinli tavrının altında yatan önemli nedenlere bakmak zorundayız.
“Bu tavrın altında hangi bilgiler yatıyor” sorusunun, kanıtlara dayanan çok kritik yanıtları var.
Bunların başında, devleti “savaşa hazırlıkla” suçlayan PKK’nın bahar ve yaz ayları boyunca, “kadro modernizasyonu” yapmayı ihmal etmemesi geliyor.