Bursaspor’un cezasından dolayı seyircisiz oynanan Bursaspor- Fenerbahçe karşılaşmasında gol sesi de çıkmadı ve maç 0-0 beraberlikle sonuçlandı.
Aslında skor oynanan futbola karşılık gelmedi. Çünkü Fenerbahçe özellikle ilk yarıda rakibini resmen kendi yarı sahasına hapsetti. Adeta tek kale maça dönen bu yarıda skor Fenerbahçe lehine rahatlıkla 3 veya 4- 0 olabilirdi. Fakat Volkan Şen en az üç, Fernandao ise bir net pozisyondan yararlanamadılar. Elbette Bursaspor kalecisi Harun’un da hakkını teslim etmek gerekiyor.
Sulama skandalından sonra başlayan ikinci yarıda da değişen bir şey yoktu. Hamza Hamzaoğlu’nun 60.dakikada Bekir ve Necid’in yerine Dzsudzsak ile Jorquera’yı sahaya sürüp taktiksel değişikliğe gitmesi üzerine Vitor Pereira da 65.dakikada Souza ve Volkan Şen’i çıkartıp Van Persie ile Alper Potuk’u oyuna aldı. Pereira böylece Fenerbahçe’nin santraforunu ikiye çıkartarak gol bulma şansını arttırmak istedi. Ardından da 70.dakikada Diego’nun yerine Ozan Tufan’ı alarak son kozunu oynadı. Ama öte yandan 70.dakikada değişiklik haklarını bitirerek büyük bir risk de aldı.
Gelgelelim bu değişiklikler Fenerbahçe’nin oyununa katkı sağlamadı ve hatta gerilemesine neden oldu.
Mustafa Denizli Türk futbolunda devrim yapan insandır. Adnan Süvari yönetimindeki Göztepe’den yıllar sonra önceliği yine Avrupa Kupaları’na veren, Avrupa maçlarında tamamen defansa kapanma taktiğini terk eden, dahası Türkiye’ye hücum futbolunu getiren insandır.
Yaptığı zihniyet devrimiyle Galatasaray’ı o zamanki Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale taşıyıp Avrupa’nın en iyi dört takımı arasına sokan da Mustafa Denizli’dir.
Yani Türk futbolunun Avrupa’ya açılmasını sağlamıştır. Türk insanını gerek kulüp, gerekse de Milli Takım bazında her Avrupa maçında ‘’ Acaba en az kaç gol yiyerek yenileceğiz ‘’ düşüncesinden, rakip kim olursa olsun ‘’ Şansımız % 51 ‘’ düşüncesine o taşımıştır.
Ancak o Mustafa Denizli, Lazio karşısına çıkardığı kadro ile kendi kendisini inkar etmiştir. Sahaya çıkan kadroda Podolski, Sneijder ve biraz da Selçuk dışında hücum oyuncusu var mıydı? Belki bir de yılların sağ beki Sabri’yi hücum gücü yüksek futbolcular arasında sayabiliriz. Zaten Galatasaray’ın golünü de o attı.
Lazio karşısına, hem de kendi sahanda kaleci dahil yedi buçuk savunma oyuncusuyla çıkmak nasıl bir mantıktır?( Bu arada yedi buçuk dememin nedeni Sabri’nin yarısını
Öncelikle Ankara’daki hain terör saldırısını lanetle kınıyor, hayatını kaybedenlere Tanrı’dan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Bu yazı yazıldığı sırada hayatını kaybedenlerin sayısı 28’di. Dilerim bu sayı artmaz.
Elbette böyle bir durumda futbol anlamını yitiriyor. İnsanın eli maç yorumlamaya gitmiyor. Gelgelelim nasıl tiyatroda perde hiçbir zaman inmezse, basında da insanların haber alma hakkı hep devam etmelidir. Ana düstur budur. Bu nedenle her ne kadar elim elvermese de yapabildiğim kadar Beşiktaş- Mersin İdman Yurdu maçı hakkında sizlere kısaca bilgi vermeye çalışacağım.
Yoğun kar yağışı nedeniyle ertelenen karşılaşma bu defa da sis engeline takıldı. Hakemler uzun süre sahayı kontrol ettiler. Fikir alış verişleri yapıldı. Maçın yeniden ertelenmesi gündeme geldi. Sonuçta, 19.30’da başlaması gereken karşılaşma yaklaşık 35 dakikalık bir gecikmeyle oynandı.
Bu karar iyi mi oldu, kötü mü oldu tartışılır. Çünkü çoğu zaman görüş mesafesi çok düştü ve ikili mücadeleleri hayal meyal izledik.
Beşiktaş ilk yarıda oyuna ağırlığını koysa da Gomez’in bir vuruşu dışında istediği pozisyonları yakalayamadı. Mersin İdman Yurdu’nun etkili mücadelesi de bunda etkili oldu.
Açık konuşmak gerekirse Lokomotiv Moskova maçı öncesinde Fenerbahçe kadrosu açıklandığında pek çok kişi gibi ben de endişelendim. Çünkü Vitor Pereira böyle bir maçta bazı riskler almıştı. Örneğin kalede Volkan yerine Fabiano’ya, sol bekte Hasan Ali yerine Caner’e şans verirken şimdiye kadar hep karşı olduğum Mehmet Topal ve Souza’yı birlikte oynatma ısrarından da vaz geçmemişti.
Ancak maç başladıktan sonra öyle bir Fenerbahçe izlemeye başladık ki, bu endişeler yerlerini büyük umutlara bıraktılar.
Ben uzun zamandır böyle güzel oynayan bir Fenerbahçe izlememiştim. Sarı- lacivertliler gerçekten de muhteşem bir futbol sergilediler. Kendilerine bu maçta şans verilenler de dahil olmak üzere kötü oynayan futbolcu yoktu.
Stoperler güven verirlerken bekler arı gibi çalıştılar. Gökhan Gönül ve Caner’i maçın büyük bölümünde rakip sahada izledik. Zaten iki golün asisti de bu iki isimden geldi. Hatta Gökhan Gönül uzatmanın sonunda neredeyse kendi golünü de atacaktı. Bütün futbolcular muhteşemdi ama ben maçın adamı olarak Gökhan Gönül’ü seçiyorum. O nasıl bir enerjidir. Resmen yönetime yeni sözleşmeyi hazırlayın mesajını gönderdi.
Aynı şekilde Caner de sanki yedek kulübesinden
PTT 1. Lig’de haftanın kapanış karşılaşması olan Karşıyaka- Boluspor mücadelesi iki takım için de önem taşıyordu. Boluspor Play Off bandına yükselmek, Karşıyaka ise düşme hattındaki rakiplerinin kaybettiği haftada aradaki puan farkını bire indirmek için kazanmak istiyordu.
Maça hızlı başlayan Karşıyaka, bir süre sonra oyun üstünlüğünü sahada yere daha sağlam basan rakibine kaptırdı. Orta sahayı kalabalık tutup orta alan hakimiyetini eline geçiren Boluspor, bir süre sonra oyunu da istediği gibi yönlendirmeye başladı. Nitekim 36.dakikada da 1-0 öne geçti.
Yusuf Şimşek’in ikinci yarıya Gökhan Ünal ve Şahin Aygüneş ile başlaması oyunun şeklini değiştirdi ve Karşıyaka’ya ciddi anlamda hareketlilik getirdi. Böylece oyuna ortak olan yeşil- kırmızılılar 61.dakikada Youssef’in frikik golüyle beraberliği yakaladılar.
Zaman zaman gerginliğin de arttığı bundan sonraki zaman diliminde ise takımlar başka gol bulamadılar. Bu gerginliğin oluşmasında maalesef hakemin de etkisi oldu. Çünkü iki takım adına da benzer pozisyonlarda farklı kararlar verdi. Örneğin Karşıyaka’nın golüne neden olan serbest vuruşta ceza sahası önünde Gökhan Ünal’ın arkadan itilip düşürülmesine faul verdi ve atış
Beşiktaş için Başakşehir maçının zorlu geçeceği belliydi. Bunun temel nedeni siyah- beyazlıların stoper sıkıntısıydı. Çünkü ellerinde Alexis’den başka stoper kalmamıştı. Kadrolar açıklandığında Şenol Güneş’in tercihini Necip’ten yana kullandığını gördük. Fakat orijini zaten savunma olan Tosic tercihi kullanılsa acaba daha mı iyi olurdu? Çünkü Başakşehirli futbolcuların iki stoperin arasına attıkları her top tehlike oldu. Bir de üstüne Alexis’in henüz altıncı dakikada sarı kart görmesi işleri daha da zora soktu. Böylece onun da eli kolu daha altıncı dakikada bağlandı.
Başakşehirli futbolcular orta sahada kalabalık durup, rakibe baskı yaptılar. Kendi yarı sahalarında kaptıkları toplarla da hızlı çıktılar. Beşiktaş’ın stoperdeki zaafını ise iyi kullandılar. Nitekim Başakşehir’in ilk golü iki stoperin arasına atılan top sonucunda geldi.
Alexis’in ile Necip’in uyumsuzluğu, Alexis’in sarı kartı, Necip’in topla oyun kuramaması ve de skor dezavantajı Şenol Güneş’i stoperlerin yerlerini değiştirmeye zorladı. Sağ stoper Alexis sola, sol stoper başlayan Necip ise sağa geçti.
Beşiktaş ilk yarıda istediği oyunu oynayamasa da Gomez ile üç, dört net pozisyondan da yararlanamadı.
Golü
Fenerbahçe- Kasımpaşa maçı öncesinde iki teknik direktörü de eksik futbolcuları düşündürüyordu. Sonuçta kadro genişliği ve kalitesi Kasımpaşa’ya göre çok daha iyi olan Fenerbahçe maçı kazanmayı bildi.
Bence Fenerbahçe’nin en önemli eksiği Mehmet Topal’dı. Souza benim açımdan bir eksiklik sayılmıyor. Takip eden okurlarım bilirler, ben zaten Mehmet Topal ile Souza’nın birlikte oynatılmalarını her zaman eleştirdim. Çünkü ikisi de benzer özellikte futbolcular. Üstelik onların önüne Ozan Tufan’ı koyan Pereira, bu futbolcunun da verimini düşürüyordu.
Bu anlamda Souza’nın eksikliği aslında Ozan Tufan için bir şans oldu. Çünkü orijinal yerinde oynama şansı buldu ve kelimenin tam anlamıyla bütün maharetini gösterdi. Umarım herkes gibi Vitor Pereira da bunu görmüştür ve bundan sonraki maçlarda Ozan Tufan’ı yine forvet arkasında oynatma ısrarını sürdürmez.
Aynı şekilde orijinal yeri olan forvet arkasında yer alan Diego da muhteşem oynadı ve bu futbolunu güzel bir golle de süsledi. Futbolda bazen oyuncuları farklı mevkilerde oynatmak zorunda kalabilirsiniz. Üstelik her ne kadar bu sezon formsuz olsa da Caner Erkin örneğinde olduğu gibi bu maya bazen tutabilir de. Ama olmuyorsa da
Galatasaray- Torku Konyaspor maçı sonrası yazdığım yazımda, Galatasaraylı taraftarları zor bir sürecin beklediğini ve ilerleyen haftaların onlar adına eziyete dönüşeceğini görmek için çok da fazla ileri görüşlü olmaya gerek olmadığını vurgulamıştım. Nitekim sarı- kırmızılılar sadece bir hafta sonra ligde kalma savaşı veren Mersin İdman Yurdu’na 2-1 yenildiler. Üstelik, Podolski’nin golü dışında sahada futbol adına hiçbir olumlu şey yapmadılar.
Önce kadrodan başlayalım. Mustafa Denizli, takımının ligdeki konumunu dikkate almadan Mersin İdman Yurdu maçını Lazio karşılaşması kadrosunu deneme maçı olarak gördü. Belki de ev sahibi takımın ligdeki konumundan dolayı bu maçın uygun olduğunu düşündü. Oysa en tehlikeli takımların ligde kalma savaşı veren takımlar olduğunu ve Ümit Özat’ın gelişinden sonra Mersin’deki olumlu değişimleri en başta tecrübeli hocanın bilmesi gerekirdi.
Artık sağ beke tam oturan Linnes, Lazio maçında oynayamayacağı için Mustafa Denizli sağ bekte Denayer’e görev verdi. Demek ki, Lazio maçında sağ bekte onu oynatmayı düşünüyordu. Bu tercihin bir nedeninin de Nakoulma’yı durdurmak olduğunu iddia edenler var. Ancak maç başladıktan bir süre sonra Nakoulma sağa