Malum, PTT 1. Lig’de Play Off umudu da kalmayan Göztepe, şimdiden önümüzdeki sezonun hazırlıklarını yapıyor. Buna kimsenin itirazı yok. Fakat taraftarların gururunu da düşünerek bu geçiş dönemini zamana yayarak yapmak gerekir.
Mehmet Aurelio, yine gençlere şans vermeyi sürdürdü. Kalede Göktuğ, orta alanda ise İsmail Köse ve Salim İyik şans buldular. Gençleri oynatarak kazanmak elbette çok güzel. Ben özellikle İsmail Köse’yi beğendim. Kaleci Göktuğ, maç içerisinde çok önemli müdahaleler yaptı. Ancak ciddi hatalar da yaptı. Salim ise bence ilk yarı sonunda çıkmalıydı. Genç Salim maçın son bölümünde baskıyı kaldıramadı ve sağ alanda çok gereksiz fauller yaptı. Nitekim 90+5’de gelen Alanyaspor golü de yine bu futbolcunun yaptığı gereksiz faul sonucunda oluştu.
Bu arada bu golde kaleci Göktuğ’un da hatalı çıktığını, fakat kendisine açık bir şekilde faul yapıldığını ve hakemin de bu faulü vermediğini belirtmem gerekiyor.
Mehmet Aurelio’nun düşünmesi gereken bir diğer konu da Alanyaspor ile oynadıkları olmalıydı. Rakip takım ikincilik iddiasını sürdürebilmek için Göztepe maçını mutlak kazanmak zorundaydı. O nedenle Aurelio, gerek ilk on bir, gerekse de maç içindeki oyuncu
Ziraat Türkiye Kupası’nda beklenen oldu ve 3-0’ın rövanşında Torku Konyaspor’u 2-0 mağlup eden Fenerbahçe, finalde Galatasaray’ın rakibi oldu.
Pereira, ilk maçın sonucundan dolayı rövanş maçına ciddi bir rotasyon ile çıktı. İlginç olan Aykut Kocaman’ın da takımını rotasyonlu bir kadroyla sahaya sürmesiydi. Yani konuk takımın da ilk maçın skorundan dolayı final için pek fazla umudu yoktu.
Nitekim ilk yarı futbol anlamında çok sıkıcı geçti. Torku Konyaspor zaten yavaş oynayan bir takım. Fenerbahçe de buna uyup tempoyu düşürünce formaliteden bir ilk yarı izledik.
Fenerbahçe’nin ikinci yarıya golle başlaması maçın tempo kazanmasına neden oldu. Aykut Kocaman da kendi takımında bu yönde değişiklikler yapınca ikinci devre futbol açısından göz doldurdu. Futbolseverlerin pozisyonlar izleme şansına sahip oldukları bu yarıda ilk golü atan Fernandao, bir de penaltıdan fileleri havalandırınca maçın skoru da belli oldu.
Pereira’nın ikinci yarıda Ramazan ve Uygar gibi gençleri sahaya sürmesi çok doğru hareketlerdi. Mehmet Topal’ı stopere çekmekte de haklıydı, ancak bu nedenle bazı sıkıntılar yaşadı. Volkan Şen, her zamanki gibi etkiliydi. Bekleneni veremeyenlerin başında ise yine
Aslında ilk maçın sonucu dolayısıyla Galatasaray’ın finale kalamaması ancak bir futbol sürprizine bağlıydı. Hatta yine büyük bir futbol mucizesi olmazsa finalin adı bile zaten belli. Belki de bu yüzden Riekerink böylesine kötü bir kadroyla sahaya çıktı. Galatasaray’ın sahaya çıkan on birine rotasyon demek mümkün değildi. Dense dense yamalı kadro denilebilirdi.
Kadro tercihinde büyük ihtimalle hafta sonundaki Beşiktaş maçı etkili olmuştu. Çaykur Rizespor’un kadro tercihinde de aynı faktör etkili olmuştu. Zaten oyunun başlamasından bir süre sonra iki takımın da kadro yapısından dolayı orta sahalar hızlı geçilmeye ve bol pozisyonlar yaşanmaya başladı. Ardından 30 ve 40.dakikalar arası Rize oyuna hakim oldu. 40’dan sonra ise Galatasaray yeniden etkinliği eline aldı.
Çaykur Rizespor’un ikinci yarıya Mehmet Akyüz ile başlaması etkisini gösterdi. Karadeniz temsilcisi ikinci yarının başında iki tehlikeli pozisyon buldu.
Galatasaray ise ikinci yarıya Yasin’in yerine Olcan’ı alarak başladı. Bu değişiklik de büyük ihtimalle Beşiktaş maçı düşünülerek yapıldı. Yoksa çıkması gereken Yasin değil, Sabri’ydi. Olcan ise etkili olamadı.
Karşılıklı ataklarla geçen ikinci yarı 70.dakikada
Bu satırları yazmak inanın hiç kolay değil. 104 yıllık bir camia küme düştü.
Karşıyaka, Yeni Malatyaspor karşısında ligde kalmak için çıktı sahaya. Yeşil- kırmızılılar ilk yarıda sahada hep doğruları yaptılar ve mükemmel iki golle ilk yarıyı 2-0 önde kapattılar.
Fakat ikinci yarıda Yeni Malatyaspor’un hızlı geri dönüşüne engel olamadı Karşıyakalı futbolcular. Hatta skor bir ara 3-2 ev sahibi takım lehine döndü. Yeşil- kırmızılılar bu bölümde oyundan iyice düşmüşlerken Can Erdem’in harika röveşatası Karşıyaka’yı umutlandırdı. Gelgelelim bundan sonrası bir türlü gelmedi. Kaleci Vedat, Can Erdem’in son şutunu müthiş bir refleksle kurtarırken Karşıyaka’nın küme düşüşünü de ilan ediyordu. Nitekim maç 3-3 sonuçlandı ve 104 yıllık Karşıyaka kulübü futbolda 2. Lig’e düştü.
Sezon boyunca defalarca yazdım. O nedenle aynı şeyleri tekrar etmek istemiyorum. Sezon başında nereden çıktıysa İstanbullu işadamı Erdal Acar, kulübe yardım kararı aldı. Borçlar ödendi. Tüm takım yenilendi. Fakat sezona şampiyonluk parolasıyla başlayan takımda bir türlü uyum sağlanamadı. Üzerine Erdal Acar ve yönetim arasına anlaşmazlık girdi. Sonuçta devre arasında yönetim de kadro da tekrar değişti. Bu yeni
Vitor Pereira’nın sistem değişikliğinden sonra Fenerbahçe’ye rakip dayanmıyor. Bu maçta da Gaziantepspor, Fenerbahçe’ye rakip olamadı. Elbette konuk takımın ciddi anlamda kadro sorunu yaşadığını ve ligdeki konumunu dikkate almak zorundayız. Tek bir atak yapamadan maçı tamamladılar.
Fenerbahçe’de maçın adamı olan Robin Van Persie’nin asistiyle Simon Kjaer’in 27.dakikada attığı gol aslında Gaziantepspor için maçı o anda bitirdi. Kırmızı- siyahlılar kalabalık bir şekilde kendi kalelerini korumayı düşündüler. İlk yarıda sakatlıktan dolayı iki oyuncu değişikliği haklarını kullanmaları da onlar için büyük bir handikap oldu. İkinci yarıda Robin Van Persie’nin iki golüne de engel olamayınca sahadan 3-0 yenik ayrıldılar.
Esasen Fenerbahçe, maçı çok daha farklı kazanabilirdi. Sarı- lacivertliler pek çok fırsatı cömertçe harcadılar. Bazı pozisyonlarda ise kaleci Karcemarskas başarılıydı.
Fenerbahçe’de Robin Van Persie’nin dışında Nani, Alper, Volkan Şen ve Hasan Ali Kaldırım da göz dolduran futbolcular arasındaydılar.
Sonuç olarak Fenerbahçe mükemmel bir futbol sergilediği karşılaşmayı 3-0 gibi net bir skorla kazanarak takibini sürdürdü. Bence yarışı sonuna kadar bırakmayacağının
Geçen hafta Trabzonspor- Fenerbahçe maçında yaşananlardan dolayı Kulüpler Birliği’nin aldığı ‘’ 2 dakika düşün ‘’ kararını çok yerinde buldum. Orta sahada iki takım futbolcuları ve hakemlerin birlikte durarak yapacakları bu eylem, futbolda şiddete karşı yapıldığı için biçimsel anlamda da olsa önem taşıyordu.
Gelgelelim maalesef bunu bile tam olarak beceremedik. Dünkü Bursaspor- Galatasaray maçı öncesinde seyirciler bu eylemi ıslıklarla protesto ettiler ve Fırat Aydınus da haklı olarak işi çok uzun tutmadı. Dünkü yazımda buna değinip insanların moralini bozmak istemedim. Lakin bugünkü Eskişehirspor- Trabzonspor maçında Trabzonsporlu futbolcuların eyleme arkalarını dönmeleri tam bir skandaldı. Öncelikle maçların iki dakika geç başlaması kararı Trabzonspor’a karşı alınmadı. Ayrıca futbolda şiddetten en çok başı yanan ve en çok ceza alan kulüplerin başında Trabzonspor geliyor. Trabzonspor’un böyle eylemlere öncü olması gerekirken bu şekilde arkalarını dönmeleri şiddeti onayladıkları anlamına mı geliyor? Trabzonspor yönetimi bu davranışıyla çok büyük bir yanlış yapmıştır.
İşte bu olayların verdiği hüzünle Beşiktaş- Kayserispor maçını beklemeye başladık. Fakat bu maçta da farklı
Öncelikle Bursaspor ile Galatasaray arasındaki karşılaşmanın güzel bir mücadeleye sahne olduğunu belirtmem gerekiyor. Bu anlamda her iki takımın futbolcularını da tebrik ediyorum.
Galatasaray Teknik Direktörü Riekerink, elindeki kadroya göre bu sefer doğru bir on bir sahaya sürmüştü. Hollandalı teknik adamın gerçekleri görmesi Galatasaray adına güzel bir gelişme. Hamza Hamzaoğlu ise Necid’i kanatta kullanıp santrafora Kubilay’ı yerleştirerek bir sürpriz yaptı. Fakat bence bu tercih yanlıştı. Necid, kanatta çok verimli olamadı.
Maçın kısa özetini ise, iki takımın da sayısız fırsatlar yakaladıkları ve maçın rahatlıkla 4-4 bitebileceği şeklinde yapabilirim.
Yukarıda da belirttiğim gibi Bursaspor’un aksine Galatasaray’ın sahadaki dizilişi daha doğruydu. Nitekim ilk net pozisyonları da sarı- kırmızılılar buldular. Bununla birlikte Riekerink’in Umut Bulut’u erken oyundan çıkardığını düşünüyorum. Üstelik Umut’un yerine oyuna giren genç Volkan da kısa bir süre sonra sakatlanıp çıkmak zorunda kaldı.
Benim işte tam da burada merak ettiğim bir şey var. Sinan Gümüş’ten sonra Volkan da adale sakatlığından dolayı oyundan çıkmak zorundan kaldı. Oysa gerek aynı maçta rakip Bursaspor’un
Fenerbahçe ve Galatasaray takımları futbolda kendilerinden beklenileni tam olarak verememelerine rağmen basketbolda inanılmaz başarılara imza attılar. Öncelikle bu başarılardan dolayı iki kulübümüzü de kutluyorum.
Fenerbahçe, Real Madrid’i üç maçta da yenerek THY Euroleague’de Final Four’a kalarak büyük bir başarıya imza attı.
Galatasaray Erkek Basketbol takımı ise ULEB Eurocup’ta şampiyon oldu.
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın basketboldaki bu başarılarının altında ne yatıyor? Bunun en net cevabı profesyonel yönetim.
Fenerbahçe kulübünün basketbol branşını yanılmıyorsam Murat Ülker ve Ülker Grubu yönlendiriyor. Transferler profesyonel bir ekip tarafından yapılıyor ve en önemlisi takımın başında Obradovic gibi bir baş antrenör var.
Galatasaray’da da basketbol branşı Odeabank’ın sponsorluğunda ve yönetim futbola göre daha profesyonel düşünebilen yöneticilerden oluşuyor ve takımın başında da Ergin Ataman gibi bir baş antrenör var.
Fakat iki kulübümüzün de futbol branşları kaynayan kazan durumunda. Bazen yöneticiler değişiyor, bazen sportif direktörler. Kulüp başkanları basketbolun tersine futbolda tek hakim olmak istiyorlar. Daha doğrusu kulüpler sadece futbol takımından