Yazı hevesim erken yaşlarda başladı. Futbola olan ilgimden dolayı spor yazarları ve yazıları da merceğime girdi. Çok değerli bu yazarların arasında özellikle iki isim benim için her zaman bir adım öndeydi. Bu iki yazar sadece benim için değil, pek çok kuşak ve basın camiası içinde de en saygı duyulan kalemlerin başında geliyorlardı. Bu yazarlar Attila Gökçe ve Bilal Meşe idi.
Spor yazarlığını, spor yazarlığı edebini, kısacası pek çok şeyi onların yazılarından öğrendim. Bu iki duayen, zaman içerisinde dezenformasyona uğrayan spor yazarlığı ve yorumculuğunda bozulmayan isimlerin başında geldiler. Ahlak ve şeref bayrağını asla yere indirmediler.
En büyük hayalim bu iki mümtaz insanla beraber yazabilmekti. Çok şükür bu hayalim gerçek oldu. Tanrı, yazılarımın bu iki değerli yazarla aynı sayfada paylaşılması onurunu bana bahşetti.
Dün, milli takım kaptanı Arda Turan tarafından ahlak ve şeref timsali, duayen gazeteci Bilal Meşe’ye yapılan saldırıyı öğrendiğimde sanki başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Uzun süre kendime gelemedim, içime sindiremedim. Sanki o saldırı Bilal Meşe’ye değil de, bana yapılmıştı.
Sadece gazeteciler değil, aklı başında ve vicdan sahibi herkes bu
Öncelikle meşale skandalına değinmek gerekiyor. Sahaya atılan meşaleler yüzünden ilk yarı 17, ikinci yarı ise 11 dakika uzadı. Bu kadar meşale sahaya nasıl girdi? Asıl bunu sorgulamak gerekiyor.
İlk yarı ortada geçti. İki takım da temkinli oynamayı tercih etti. İkinci yarıda da Eskişehirspor’un golüne kadar maç ortadaydı. Ancak Göztepeli futbolcular yaptıkları ilk hatada kalelerinde golü gördüler.
Bu golden sonra oyun üstünlüğü tamamen Eskişehirspor’a geçti. Göztepe ise telaşlı bir şekilde oynamaya başladı. Sarı kırmızılılarda dikkat çeken nokta, sezon boyunca etkili oldukları kanatları kullanamamalarıydı. Gerek Tayfur, gerekse de Halil hiç etkili olamadılar.
Yılmaz Vural, ikinci yarının sonuna doğru üç değişiklik birden yaparak doğru bir hamle yaptı. Nitekim 90+5’de Jahovic ile gelen beraberlik golü maçın uzatmalara gitmesine neden oldu.
Uzatmalarda gol arayan taraf Göztepe’ydi. Çünkü penaltılarda Eskişehirspor’un kalecisi ve tecrübeli futbolcularından dolayı avantajlı olduklarını biliyorlardı. Ama skor değişmedi ve maç penaltılara kaldı.
Penaltılar ise tam bir sürprize sahne oldu. Eskişehirspor kalecisi Boffin yerine Göztepe kalecisi Günay devleşti ve iki penaltı
Galatasaraylı taraftarlar için eziyet nihayet sona erdi. Kupa koleksiyoncusu olarak bilinen sarı kırmızılılar sezonu kupasız kapatırlarken, ezeli rakipleri Fenerbahçe ile girdikleri üçüncülük (!) yarışını da kaybettiler.
Sezonun son maçından yola çıkıp önümüzdeki sezon için akıl yürütmek çok doğru olmayabilir. Ama Galatasaray gelecek sezon için de ümit vermiyor.
Nitekim kendileri için büyük önem taşıyan Atiker Konyaspor maçında tamamen ruhsuzdular. Hafta içerisinde 120 dakikanın ardından penaltılara giden bir kupa finali oynamış ve kadrosunda büyük ölçüde rotasyona gitmiş olan Atiker Konyaspor, neredeyse sahadan puanla ve belki de puanlarla ayrılacaktı. Galatasaray’ı skandal bir sonuçtan kurtaran Muslera, Linnes ve Sinan Gümüş üçlüsünün kişisel becerileriyle yarattıkları gol oldu.
Yazımın başında ‘’ ümit ‘’ dedim. Fenerbahçe için bir ümit var. Seneye takımın başında Aykut Kocaman olacak. Biliyoruz ki sistem adamı Aykut Kocaman, elinde çok üst düzey bir kadro olmasa da takımını sezon sonuna kadar şampiyonluk yarışının içerisinde tutar. Hatta şampiyonluk ipini bile göğüsleyebilir.
Öte yandan Ali Koç’un başkanlık açıklaması da sarı lacivertli camiada yeni bir ümit daha
Üçüncülük iddiasındaki Galatasaray için Alanyaspor maçı oldukça iyi başladı. Maçın hızlı bir tempoda oynanması ve Alanyaspor’un defansif zafiyetleri sarı kırmızılıların kısa sürede skor avantajını yakalamalarını sağladı.
Galatasaray’da öne çıkan isimlerse şüphesiz Sneijder, Bruma ve Sinan Gümüş’tü. Sneijder, verdiği bitirici paslarla bütün gollerde vardı. Bruma, harika işler yaptı ve çok da güzel bir gol attı. Sinan Gümüş de etkili futbolunu bu hafta da devam ettirdi ve iki gole imza atarak takımına büyük katkı sağladı.
Ancak Tudor, Alanyaspor’un ikinci yarıya baskılı başlaması üzerine 60.dakikada Sneijder ve Sinan Gümüş’ü oyundan çıkarttı. Galatasaray’da çok sorun var, oyuncuya dayalı bir düzen var, Tudor’un arkasında durmalıyız gibi sözleri şimdiye kadar çok duyduk. Bu sözlere çoğu zaman da hak verdik. Ancak Tudor da yaptığı skandallarla bu işe çanak tutuyor.
Sneijder, haftalardır bir çıkış yakalamış ve bütün gollerde payı var. Sinan Gümüş, iki gol atıp moral kazanmış. Henüz 60.dakikada bu iki futbolcuyu oyundan almak nasıl bir mantıktır? Futbolcuyu küstürmek için zaten başka bir şey yapmanıza gerek yok.
Tudor aklınca Alanyaspor akınlarını kesmek istedi. Ama bu
Tüm güzelliğiyle Mayıs ayını yaşıyoruz ve yaza girmek üzereyiz. Ancak işleri iyi gitmeyen takımlar için şu güzelim Mayıs ayı tam bir eziyete dönmüş durumda ve onlar hazan mevsimini yaşıyorlar.
Nitekim dün Kadıköy’de de buna şahit olduk. Adı büyüktü maçın: Fenerbahçe- Trabzonspor. Ama Fenerbahçe üçüncülük, Trabzonspor ise Avrupa Kupalarına katılabilme umudunu sürdürmek için çıktılar sahaya.
Advocaat üç santraforla maça başladı. Başlangıçta işler istediği gibi de gitti. Sarı lacivertliler ofsayt olan bir pozisyonda golü bulup 1-0 öne geçtiler. Ofsayt demişken, suçu sadece hakemlere atmayalım. Direkten dönen o topta bütün Trabzonspor defansının uyuması da ciddi bir hataydı.
Trabzonspor ancak ilk yarının uzatma dakikalarında uyanabildi. İkinci yarının başından itibaren de oyundaki hakimiyetini sürdürdü. Matus Bero’nun ön plana çıkıp Fenerbahçe defansını dağıttığı bu bölümde Advocaat da maçı bizim gibi izledi. Sonuçta da Trabzonspor’un Matus Bero ile beraberlik golü geldi.
Çok santraforla oynamak çok gol getirmiyor. Kaldı ki, Advocaat’ı üç santraforla oynama iten bir neden de kanat oyuncularının sakatlığıydı. Öyle ki, kulübedeki Volkan Şen bile sakattı. Nitekim oyuna
Zirve yarışını çok yakından ilgilendiren Trabzonspor- Medipol Başakşehir maçı oldukça zevkli bir mücadeleye sahne oldu. Sonucu ise Beşiktaş’a yaradı.
Zevkli mücadele kendi içerisinde de ilginçlikler taşıdı. Örneğin, 60.dakikaya kadar Trabzonspor oyuna daha hakimken bu dakikadan sonra üstünlük Medipol Başakşehir’e geçti. Konuk takım bu üstünlüğünü oyunun sonuna kadar da sürdürdü. Abdullah Avcı’nın ekibi, maçı resmen tek kaleye çevirdikleri 60.dakikadan sonra en az beş net gol pozisyonu yakaladılar.
Hafta içerisinde Fenerbahçe ile yorucu bir kupa maçı oynayan Medipol Başakşehirli futbolcuların fiziksel açıdan bu kadar dayanıklı çıkmaları takdiri hak ediyor. Ligimizde başka bir takımın bunu başarabileceğini düşünmüyorum. İşte bu da Abdullah Avcı ve takımının farkını bir kez daha ortaya koyuyor.
Elbette burada Mahmut’un da hakkını teslim etmek gerekiyor. Mahmut, maçın başarılı isimlerinden Caicara’nın sakatlanması üzerine oyuna girdi. Oyuna girdikten sonra da Emre’yi çok iyi tamamladı ve orta saha üstünlüğünün ve dolayısıyla da oyunun kontrolünün tamamen Medipol Başakşehir’e geçmesinde etkili oldu.
Söz Emre’ye gelmişken, Fenerbahçe’nin geçen sezon yaptığı kadro
Öncelikle tüm halkımızın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramını kutluyor; büyük önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, silah arkadaşlarını ve vatan için hayatını kaybedenleri sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.
Galatasaray, üçüncülük yarışı için büyük önem taşıyan Osmanlıspor maçında diğer karşılaşmalara göre daha hareketli bir görüntü sergiledi. Elbette bunda rakip takımın kırılgan yapısı da etkili oldu.
Her ne kadar Sinan Gümüş güzel bir gol atsa da maça damga vuranlar Sneijder ve kaleci Muslera oldu. Sneijder, son haftalarda adeta geri döndü. Geçen hafta Gaziantep deplasmanında takımına galibiyeti getiren golü atan Hollandalı futbolcu, bu hafta da Osmanlıspor karşısında güzel bir oyun sergiledi ve sarı kırmızılıları öne geçiren golü attı.
Yakın bir zamana kadar Galatasaray’da resmen çıbanbaşı olarak gösterilen Sneijder’in bu değişimi elbette dikkat çekiyor. Zannederim Sneijder’in bu çıkışı biraz da milli takımla ilgili. Yıldız futbolcu, milli takım oyuncularının belirleneceği bu dönemde vites arttırdı ve Hollanda milli takımına çağırılmayı başardı. Yani sanki biraz da kendisine oynadı.
Elbette onun kendisine oynaması ve başarılı olması
Öncelikle, ligin ardından kupada da finale yürümeyi başaran Medipol Başakşehir’i kutlamak gerekiyor. Abdullah Avcı’nın takımı 90 dakika boyunca oyuna hakimdi. Nitekim öne geçmeyi de başardılar. Abdullah Avcı, 1-1’den sonra risk alıp önce Mustafa Pektemek’i, ardından da Napoleoni ve Holmen’i sahaya sürdü ve üçlü defansa döndü. Bunun semeresini de 2-1’i yakalayarak aldı. Ama bu yeni oyun anlayışından da kaynaklanan kademe ve pozisyon hatası skorun 2-2’ye gelmesine neden oldu.
Medipol Başakşehir, uzatmalarda da üstündü ama yapılan değişiklikler nedeniyle sistem oturtmakta sıkıntı çekti ve maç penaltılara kaldı. Penaltılar sonunda da yine hak eden kazandı.
Evet, Medipol Başakşehir her açıdan finale çıkmayı hak etmişti. Fenerbahçe’den daha üstün oynadılar, daha iyi organize oldular. Bunda en büyük aktör de, Fenerbahçe’deki yeniden yapılanma (!) sürecinde gönderilen Emre Belözoğlu oldu.
Fenerbahçe’nin tek planı ise rakibine önde basıp, topla çıkmalarını önlemekti. Sarı lacivertliler bunda bir süre başarılı oldular. Ama sonra bu plan da çöktü.
Fenerbahçe buna rağmen ilk yarıda Robin van Persie ile uygun gol pozisyonları yakaladı. Ama Hollandalı ünlü futbolcu bu pozisyonlarda