Sahaya atılan yanıcı ve patlayıcı maddeler…
Sahaya giren kelebek cinsi bıçak…
Her golden sonra oyun alanının içindeki taraftarlar…
Maçın bitiş düdüğüyle Konyaspor taraftarlarının sahaya hücum etmeleri ve Beşiktaş tribününe yönelmeleri…
Maalesef Beşiktaş ile Atiker Konyaspor arasında oynanan Süper Kupa maçından aklımızda kalanlar bunlar.
Gördüğünüz gibi yine futbol konuşamıyoruz, yazamıyoruz. Geçen sezon Türkiye Kupası ve TFF 1. Lig Play- Off finalinde yaşananlar hala hafızalarımızda.
O yaşananlardan sonra artık bir şeylerin değişeceğini ummuştuk. Ama Süper Kupa maçında futbol dışı olaylar zirve yaptı!
Zaman geldi de geçiyor. Acilen önlem alınması şart. Elde bunun için uygun bir kanun da var. Bu maçta sahaya giren taraftarların tamamını ömür boyu sahalardan men ederek işe başlanabilir.
Medipol Başakşehir önemli bir başarıya daha imza attı. Abdullah Avcı’ nın takımı, rövanş maçında da bir an olsun disiplini elden bırakmadı. İki güzel golle ilk yarıda skoru bulan turuncu- lacivertliler, ikinci yarıda daha rölanti bir oyun oynadılar. Bununla birlikte rakiplerine pozisyon şansı vermediler.
Medipol Başakşehir’in başarısının iyice irdelenmesi gerekiyor. Çünkü bu başarı hikayesinden çıkartılacak önemli dersler var. Özellikle kulüp yönetimi ve kadro mühendisliğine dikkat edilmeli. Boşa harcanan bir kuruş bile yok. Cengiz Ünder gibi bir yıldız adayı kaybedilmesine rağmen, yapılan yeni transferlerle geçen sezondan daha iddialı bir Medipol Başakşehir oluştu.
Yapılan doğru transferler, oluşturulan kulüp kültürü ve bunların hepsinin mimarı çalışkan bir teknik direktör…
Peki şu ana kadar izleyip övdüğümüz Medipol Başakşehir’de zayıf halka yok mu? Bana göre şu an için takımın en zayıf halkası kaleci Volkan Babacan. Milli kaleci maalesef hiç güven vermiyor. Bu performansını devam ettirirse, Lucescu’nun oluşturacağı Türk milli takımında kaleyi koruması zor gözüküyor.
Medipol Başakşehir’i Play- Off’ da zorlu rakipler bekliyor. Play- Off maçlarının sonuçları ne olursa
Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi ön eleme maçnda Sturm Graz'ı deplasmanda mağlup ederek tur kapısını araladı.
Fenerbahçe maça çok iyi başlayamadı. Nitekim basit bir golle de yenik duruma düştü. Fakat Sarı- lacivertliler bu golden sonra istedikleri oyunu sahaya yansıtmayı başardılar ve bunun sonucunu skor olarak da aldılar.
Geçen sezondan çok farklı bir Fenerbahçe izledik. Aykut Kocaman etkisi kendisini net bir şekilde gösterdi. Fenerbahçe maçın başındaki o bölüm hariç, oyunun genelinde hakim olan taraftı. Topa rakiplerinden daha fazla sahip olan sarı- lacivertliler, hemen her bölgede de rakiplerine üstünlük sağladılar.
" Hemen her bölgede " diyorum, çünkü defansta çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Yenilen gol zaten en güzel örneği oluşturdu. Bunun dışında Roman Neustadler bazı önemli hatalar yaptı. Keza Şener de beklentilerin altında kaldı. Örneğin ikinci yarıda sağdan ceza sahasına getirdiği topu Ahmethan' a aktarmaması maçın skoruna etki etti.
Bu maçı izledikten sonra Kjaer' in takımda kalması gerektiği yönündeki düşüncem kesinlik kazandı. Fenerbahçe eğer bu sezon yüksekleri hedefliyorsa güçlü bir stoper tandemine sahip olmalı.
Fenerbahçe' yi ofansif olaraksa beğendim.
Suni çim, sezonu geç kapatıp, erken açmak zorunda kalınması, İsveç’te sezonun ortasına gelinmesi, milli takımdan geç dönen futbolcular, sakatlıklar, …
Bunların hepsi önemli etkenler olabilir. Ama hiçbir şey Galatasaray’ın Östersunds karşısındaki skandal futboluna bahane olamaz.
Mağlup olabilirsiniz. Ama böyle kötü bir futbol sonucunda alınan yenilgi kabul edilemez.
Lafı döndürüp dolaştırmayacağım. Galatasaray’ın şu anda yaşadığı sıkıntıların temelinde plansızlık yatıyor.
Galatasaray’ın 13 Temmuz’da UEFA Avrupa Ligi ön eleme maçı oynayacağı çok önceden biliniyordu. Ancak kadro planlaması buna göre yapılmadı. Daha yerine transfer yapılmadan, şu kadroda sağ bek oynayabilecek tek isim olan Sabri ile sözleşme yenilenmedi. Buna karşılık yönetimin bile yanlış transfer dediği Cavanda hazırlık kampına götürüldü. Kaldı ki gerek UEFA, gerekse de Türkiye Ligi’nde maç kadrolarında belli sayıda altyapıdan yetişmiş ve Türk futbolcu bulundurma zorunluluğu da Sabri’nin kalmasını gerektiriyordu.
Sağ bek ve stoper transferi ön plana çıktığı için sol bek transferi ağırlık kazanmadı. Nitekim bonservisi elinde olan Clichy gibi bir sol bek Medipol Başakşehir’e imza atarken, Galatasaray’ın
Fenerbahçeli taraftarlar belki de üç yıl aradan sonra yeniden sezona umutla başlıyorlar. Sadece taraftarlarda değil, futbolcularda da bu farklı havayı sezebiliyoruz.
Elbette bu pozitif havanın temel nedeni Aykut Kocaman’ın geri dönmesi. Başarılı teknik adamın ismi açıklandıktan sonra Fenerbahçe’de herkes geleceğe umutla bakmaya başladı. Bu anlamda sorunları bir kenara bırakıp Aykut Kocaman’ı yeniden Fenerbahçe’ye kazandıran Aziz Yıldırım’ı da tebrik etmek gerekiyor.
Aykut Kocaman’ın ardından yapılan doğru ve nokta transferler de, sarı lacivertli camiadaki pozitif havanın daha da artmasını sağladı.
Fenerbahçe’de şu an için en büyük problem santrafor mevkiinde yaşanıyor. Sarı lacivertlilerin iyi bir santrafor transferi yapmaları şart. Hatta bir santrafor bile yetmeyebilir. Sow, uygun bir fiyatla bu sezon da kiralanabilseydi Fenerbahçe’ye çok büyük katkı sağlayabilirdi.
Evet, Fenerbahçe’nin santrafor transferinde aceleci davranmaması ve ekonomik koşulları dikkate alması doğru bir hareket. Bu süreçte, özellikle yurtdışındaki takımlarla adı geçen bazı futbolcuların transferleri gerçekleşirse kaynak da yaratılabilir. Ama bu transferler olmasa bile Fenerbahçe yönetiminin bir
Şu anda gerek ülkemizde gerekse de dünyanın pek çok yerinde gözler futbolcu transferlerine çevrilmiş durumda. Bununla birlikte pek çok kişi tarafından atıl olarak görülen bu günler, büyük spor organizasyonlarına sahne oluyor. Şüphesiz bunun en güzel örnekleri futbolda Almanya’nın zaferiyle sonuçlanan Konfederasyonlar Kupası, teniste Wimbledon, bisiklette ise Fransa Bisiklet Turu.
Fransa Bisiklet Turunun ( Le Tour de France ) 3. etabı dün gerçekleşti. Oldukça zevkli ve çekişmeli geçen etabın galibi ise, Bora- Hansgrohe takımının Slovak yıldızı Peter Sagan oldu.
213 km.’den oluşan 3. etap, Verviers ile Longwy arasında gerçekleşti. Adı geçen yerlerde yaşayanlar ve bu tur için gelenler etabı çıplak gözle izleme şansına sahip olurlarken, televizyonları başındakilerse Eurosport 1 ekranlarından canlı olarak bu ziyafeti izleme şansı yakaladılar.
Beş saatten fazla süren canlı yayın, muhteşem doğal güzellikler ile Caner Eler ve Sarper Günsal’ın müthiş sunumları ve tadı damağında sohbetleriyle bir çırpıda bitiverdi.
Önce o harika doğadan başlamak gerekiyor. Üç ülkeyi kapsayan ve onlarca yerleşim yerinden geçen parkurda ağacın olmadığı bir milim bile yoktu. Gözlerimizi
Göztepe, yıllar sonra İzmir’i Süper Lig’de temsil etme şansı yakaladı. Ancak sarı kırmızılı takımdaki transfer sessizliği Göztepe’ye gönül verenleri korkutuyor.
Ben hem tecrübesinden hem de takımı tanımasından dolayı Yılmaz Vural ile yola devam edilmesinden yanaydım. Taraftarların büyük kısmının da gönlünden geçen buydu. Ancak maalesef tecrübeli hoca ile yola devam edilemedi.
Teknik direktör sürüncemesiyle çok zaman kaybeden Göztepe, sonunda Tamer Tuna ile anlaştı. Tamer Tuna’nın kişiliğine, futbolculuk geçmişine ve Şenol Güneş’in yanında geçen antrenörlük deneyimine büyük saygı duyuyorum. Umarım Tamer Tuna, Göztepe’de çok başarılı olur. Ama Tamer Tuna tercihinin bir takım riskleri de beraberinde getirdiğini göz ardı edemeyiz.
Göztepe, Tamer Tuna’nın ilk teknik direktörlük deneyimi olacak. Tamer Tuna’nın futbol bilgisinden şüphem yok. Şenol Güneş’in yardımcılığı da onun gelişimine mutlaka çok katkı yapmıştır. Ama teknik direktörlük çok farklı bir olay. Yukarıda da belirttiğim gibi hem Göztepe hem de Tamer Tuna açısından genç hocanın başarılı olmasını çok istiyorum. Ama Göztepe’nin Süper Lig’deki ilk yılında tecrübeli bir teknik direktör yerine Tamer Tuna ile anlaşmasının
Spor da dahil olmak üzere pek çok konuda yaşadığımız sıkıntıların temelinde profesyonelleşememek yatıyor. Aslında bu biraz da Şark toplumlarının genel özelliği. Bu anlamda milli takım krizine sadece sportif olarak değil, tarihi ve sosyolojik açıdan da bakmak gerekiyor.
Öncelikle şunu herkes bilmeli, sadece Türk milli takımında sıkıntılar yaşanmıyor. Avrupa’nın önde gelen milli takımları da büyük çapta krizler yaşadılar ve yaşıyorlar. Ancak o coğrafyada işler ahbap çavuş ya da baba oğul ilişkisi içerisinde değil, yerleşmiş bir kurumsal kültür içerisinde yürüyor. O nedenle çözümler de bu çerçeve içerisinde gerçekleşiyor.
Bunun pek çok örneği var. Almanya’daki kaptanlık krizinin telekonferansla nasıl bir hamlede çözüldüğünü Fatih Terim’in basın toplantısında değerli İbrahim Kırkayak anlattı. Keza Fransa, Euro 2016 öncesinde Real Madrid’de oynayan golcüsü Benzema’yı kadro dışı bıraktı. Benzer bir kararı İngiltere, John Terry için verdi.
Görüldüğü gibi başarı her şeyin önünde gelmiyor. Bu anlamda Arda Turan olayının da artık kapanması gerekiyor. Yapılacak şey çok basit, milli takıma şimdiye kadar verdiği hizmetlerden dolayı Arda Turan’a teşekkür etmek. Arda Turan yeniden milli