Yazı hevesim erken yaşlarda başladı. Futbola olan ilgimden dolayı spor yazarları ve yazıları da merceğime girdi. Çok değerli bu yazarların arasında özellikle iki isim benim için her zaman bir adım öndeydi. Bu iki yazar sadece benim için değil, pek çok kuşak ve basın camiası içinde de en saygı duyulan kalemlerin başında geliyorlardı. Bu yazarlar Attila Gökçe ve Bilal Meşe idi.
Spor yazarlığını, spor yazarlığı edebini, kısacası pek çok şeyi onların yazılarından öğrendim. Bu iki duayen, zaman içerisinde dezenformasyona uğrayan spor yazarlığı ve yorumculuğunda bozulmayan isimlerin başında geldiler. Ahlak ve şeref bayrağını asla yere indirmediler.
En büyük hayalim bu iki mümtaz insanla beraber yazabilmekti. Çok şükür bu hayalim gerçek oldu. Tanrı, yazılarımın bu iki değerli yazarla aynı sayfada paylaşılması onurunu bana bahşetti.
Dün, milli takım kaptanı Arda Turan tarafından ahlak ve şeref timsali, duayen gazeteci Bilal Meşe’ye yapılan saldırıyı öğrendiğimde sanki başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Uzun süre kendime gelemedim, içime sindiremedim. Sanki o saldırı Bilal Meşe’ye değil de, bana yapılmıştı.
Sadece gazeteciler değil, aklı başında ve vicdan sahibi herkes bu saldırıya üzüldü. Kimsenin üzüntüsü, hayal kırıklığı ve hüznü benimkinden aşağı değildi. Lakin çok farklı duygular yaşadığım da bir gerçek. Çünkü idolleştirdiğim, zirvelerimde uçan, dokunulmazıma saldırılmıştı. Hem de milli takım kaptanı tarafından. Üstelik ahlak ve şeref gibi değerler söz konusu yapılarak…
Arda Turan, futbol hayatında pek çok kimsenin erişemeyeceği güzel şeyleri yaşama şansına sahip oldu. Genç yaşından itibaren ülkemizin gözbebeği haline geldi. İspanya’ya gitti, milli takım kaptanı oldu ve Barcelona’ya transfer olma başarısını gösterdi. Onun her başarısıyla ülke olarak gurur duyduk.
Lakin şimdi geldiğimiz nokta tam bir hayal kırıklığı. Bizim sevip bağrımıza bastığımız Arda Turan bu Arda Turan değildi.
Arda Turan ve arkadaşları Euro 2016’da çok büyük yanlışlar yaptılar ve Fatih Terim tarafından bir süre milli takım kadrosuna alınmadılar. Daha sonra ise affedildiler. Arda Turan ve arkadaşlarının bunun değerini bilmeleri gerekiyordu. Ama Arda Turan, Fatih Terim ve TFF’nin kendisine gösterdiği büyüklüğün değerini bilemedi. Yaşananlardan anlaşılıyor ki, arkadaşları da bu değerbilmezlik içerisindeler.
Arda Turan, kendisine gösterilen büyüklüğün değerini bilip daha büyük bir hırsla formasına sarılacağına Bilal Meşe gibi babası yaşında ve şeref timsali bir ‘’ adam ‘’ ın boğazına sarıldı. Hem de akıl almaz küfürler ederek.
Maalesef Arda Turan ve arkadaşları, yaptıkları hatalara rağmen büyük bir kin içerisindeler. Üstelik belli kişi ve kurumlar üzerinde üstünlük kurmak istiyorlar. Elbette buna izin verilemezdi ve verilmedi. Arda Turan artık milli takımda yok.
Eğer size karşı haksızlık yapıldığını düşünüyorsanız çıkar açık açık konuşursunuz. Kasti haber yapıldığını düşünüyorsanız da – ki öyle bir şey yok – tekzip yayınlarsınız, olmadı çıkar konuşursunuz, ya da hukuk yoluyla hakkınızı ararsınız. Babanız yaşında, üstelik ahlak ve şeref timsali duayen bir gazetecinin boğazına sarılıp yumruk sallamak ve küfürler etmek hak arama yolu değildir ve medeniyetle de bağdaşmaz.
Kaldı ki Bilal Meşe, yaşananları yazmıştı. Oysa El Mundo Deportivo gazetesi uzun zamandır Arda Turan’ın Barcelona’dan gönderileceği yönünde haberler yapıyor. Bu iki olay ile gösterilen ve gösterilmeyen tepkiler arasında sizce de bir tezat yok mu?
Arda Turan’la birlikte hareket eden futbolcuların olması ve bugün medyada yer alan kimi eski futbolcuların Arda Turan’a destek çıkması üzüntümüzü daha da arttırmaktadır.
Arda Turan’ın yaptığı kadar, onu savunmak da skandaldır. O ve onu savunanların bu yolda ısrar etmeleri, insanların gözündeki değerlerini düşürmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Bilal Meşe’nin kimseden adamlık, ahlak ve şeref öğrenmeye ihtiyacı yoktur. Ayrıca bu, kimsenin haddine de değildir.
Bilal Meşe’nin o nazif kalbinde şimdi kim bilir nasıl bir hüzün ve burukluk vardır. Ya ailesinde ve sevenlerinde… Sen o uçakta sadece Bilal Meşe’ye değil, hepimize saldırdın Arda Turan. Hepimiz derken sadece basın mensuplarını ve mesaj vermeye çalıştığın yerleri kastetmiyorum. Bilal Meşe’yi seven insanları da kastediyorum. Evet Arda, klasik bir laf olsun diye söylemiyorum ama gerçekten de ‘’ Hepimiz Bilal Meşe’yiz ! ‘’
İdolüm, zirvemde uçan kalem, değerlim, sevgili Bilal Meşe; biliyorum kelimelerin anlamını yitirdiği yerdeyiz. Ama duygulardır bizi yaşatan. Seni seviyorum, seni seviyoruz… Bu fani dünyada insanlar yaptıklarıyla hatırlanırlar. Sen hep hayatımızın o gül bahçesi içerisinde yer alacaksın. Benim gibi seninle hayatında bir defa bile yüz yüze gelememiş insanlar, seni örnek alıp yazı serüvenine atılmaya devam edecekler. Doğru kalemlere pusula olmaya devam edeceksin. Hesapsız yüreklerde yükselen sen olacaksın. Ne mutlu sana…
Gözünden akan yaşlar insanlığın umududur. İyi ki varsın…