Çevreci Bebek İçin 10 İpucu

26 Kasım 2012

Dünyamız yaşlanıyor, insan sayısı artıyor, doğal kaynaklar tükeniyor, çevre kirleniyor, pek çok hayvan ve bitki türü giderek ortadan kayboluyor. Hepimiz bu dünyada yaşıyoruz, hepimiz sorumluyuz. Karamsar bir yazı yazmak değil amacım. Ancak başka türlü nasıl bir giriş yapacağımı bilemedim. Bugün doğaya saygılı bebek yetiştirme yöntemlerinden bahsedeceğim.

Çevreye karşı hep duyarlı oldum. Elimdeki çöpü sokağa fırlatmaktansa, bir çöp tenekesi bulana kadar cebimde saklarım. Sokağa çıktığımda gereksiz yere pet şişe tüketmektense, suyumu evden doldurup yanımda taşıdığım cam şişeden içerim. Her sifon çekişte fazla su tüketimini engellemek için, tuvalet rezervuarıma, içi dolu bir şişe koydum. Evimde gereksiz ışıkları kapatırım, lambaları çoktan enerji tasarruflu olanlarla değiştirdim. Gereksiz posta kağıdı tüketimini engellemek için, banka hesaplarımın hepsini online takip ediyorum. Evimde kağıt havlular yerine, kumaş havlular kullanırım. Bunların hepsi bence tek başına küçük, fakat birleşince dünya adına fark yaratan detaylar.

Hal böyle olunca, bebek bakımında da çevreci yöntemlerin ne olduğunu araştırmaya başladım. İşte bulduklarım:

1. Emzirin. Bebeğinizi ne kadar uzun süre

Yazının Devamı

Büyükanne ve Büyükbaba Çocuğa Baktığında

13 Kasım 2012

Okurlarımdan Ayşe çalışan annelerin çok önemli bir sorununu paylaşıyor: Büyükanne/büyükbabaların anne ve babadan farklı bir çocuk yetiştirme anlayışı olması. Ayşe, büyüklerini kırmadan bu konuyu nasıl çözebileceğini soruyor. Gelin konuyu Ayşe’den dinleyelim.

Not: Kişilerden çok konuya odaklanmak için okurumun ve çocuğunun ismi değiştirilmiştir.

Kızım Ece, anne ve baba tarafında tek torun. Bu yüzden hem kendisine sonsuz ilgi var hem de kendisinden sonsuz beklenti var. Çalışmak zorunda olduğumdan bebeğe annem bakıyor. Bu yüzden de evimi onlara çok yakın bir yere taşıdım. Annem bakıcıdan çok daha iyi bakıyor tabii ki de ama sorun sanki biraz fazla iyi bakması mı? İzlenimim şudur ki annem sanki kendi çocuğuna bakıyor. Eve gelince bile uzaktan seyrediyorum bu durumu. Durum beni rahatsız etmekte. Rahatsızlığımı dile getirince de alınmalar oluyor. “Daha ne istiyorsun?” deniliyor.

Dede de başka bir sorun. Aşırı korumacı. Alt değiştirken bile “aman dikkat et” seviyesinde. Sıfır ağlama peşinde. İşin kötü tarafı Ece de bunun farkına vardı ve dedeyi parmağında oynatmayı keşfetti. Dedeyle konuştuğumda yine alınma ve küsme.

Kendi annemle ve babamla iletişim kuramazken bir de

Yazının Devamı

Gazlı Bebek Sorununa Çözümler

9 Kasım 2012

Okurlarımdan Berrak şöyle diyor:

“6,5 aylık bebeğimde hala gaz problemi var. 4. ayda geçmesini umuyorduk ama geçmedi. Bu durum çok güzel oturttuğumuz uyku düzenine de etki ediyor. Bir öneriniz var mı?”

Merhabalar Berrak,

Öncelikle çok geçmiş olsun. Bebeklerde gazın birden fazla nedeni olabilir. Hatta gaz diye genellediğimiz sorunlar gazın dışında başka sebeplerden de kaynaklanıyor olabilir. Bu konulara girmeden önce kendi tecrübelerimden örnekler vermeye çalışacağım.

Her beslenmeden sonra gazını çıkarmak: Can sanırım 2-3 aylıkken gaz sorununu ilk kez biz de yaşamıştık. O dönemlerde ağırlıklı olarak emziriyordum. Nadiren de devam sütü veriyordum. Gaz sorunu yaşadığımızda ilk yaptığım şeyler kendi beslenmemden gaz yaptığı söylenen gıdaları çıkarmak olmuştu. Bu geçici bir çözüm yaratsa da, bir müddet sonra gaz problemi geri gelince çözümün burada olmadığını anladım. Daha sonra asıl sorunun benim yanlış bir uygulamamdan kaynaklandığını keşfettim. Ben her emzirmeden sonra Can’ın gazını çıkarmıyordum. Bunun sebebi emzirmeden hemen sonra bebek huzursuzlanmazsa, hava yutmadığını varsaymamdı. Ancak gaz bünyede birikiyor, hemen ilk beslenmeden sonra görülmese de, gün içinde

Yazının Devamı

Bebek Gelişimi: 12.Ay

29 Ekim 2012

365 gün! Ne diyeceğimi bilemiyorum. Dilim tutuluyor. Bundan tam 12 ay önce, minik oğlum Can, tatlı bir bahar sabahında evimizi şenlendirmiş ve iki kişilik hayatımıza bambaşka bir anlam getirmişti. Geçen 12 ayda, oğlumuzun baş döndüren bir hızla büyümesine tanık olduk. Yaşantımız eskisinden çok daha farklı artık. Daha az uyuyor, daha çok yoruluyor, kendimize ve Kuzey’le birbirimize daha az zaman ayırabiliyoruz. Ancak şu noktadan geriye baktığımda hiçbir zorluğu anımsamıyorum. Sıkıntıların hepsi bir kuş gibi uçup gidiyor. O sıkıntılar bizi olgunlaştırıyor, bize pek çok şey öğretiyor. En önemlisi anne ve babalarımızın hakkının ödenmeyeceğini.

Şu anda yüzümde kocaman bir gülümsemeyle oğlumu izliyorum. Bizi hergün mutlu ediyor, şaşırtıyor, gülümsetiyor. Doğanın bir mucizesi, kocamla benim meydana getirdiğimiz en güzel ürün.

Bir yaşın kutlu olsun benim canım oğlum. Sağlık, mutluluk, başarı ve şans dolu bir yaşantın olsun. Seni çok, ama çok seviyoruz. Seninle gurur duyuyoruz. Seni her zaman koruyacak ve destekleyeceğiz. İyi ki geldin bu dünyaya, iyi ki bizim bebeğimiz oldun. Daha nice, nice yaşlara oğlum!

Can’ın birinci yaşıyla beraber, Amerikan Tarım, Eğitim, Sağlık ve İnsan

Yazının Devamı

Hazır Bez-Kumaş Bez Kavgasına Son

21 Ekim 2012

Çevre konularıyla biraz ilgili bir ebeveynseniz, hazır bez-kumaş bez tartışmalarına ucundan kıyısından mutlaka bulaşmışsınızdır. Yok bu daha hijyenik, yok şu daha pratik, aman o daha çevreci diye birbirimizi yiyip durduk senelerce. Bu yazımla onlarca senedir süren bu tartışmaya bir nokta koymayı amaçlıyorum. Bebek bezleri diyarında bir geziye var mısınız? Haydi kemerlerinizi bağlayın, başlıyoruz.

Ben ve kardeşim kumaş bezle büyüyen nesildeniz. Annem kirli kumaş bezleri önce musluk altında akıtır, sonra kocaman bir kazandaki suya bastırır ve yeterince bez birikince de merdaneli çamaşır makinamızda yıkardı. Aman ne büyük işti o çamaşır günleri. Evde yer yerinden oynardı. Çamaşır yıkanırken bizim ayak altında dolaşmamız yasak olduğundan, odamıza kapanmak zorunda kalırdık. Evin o halini hiç sevmez, çamaşırlar bir an önce bitsin isterdim. Yıkama faslından sonra temizler ipe asılır, ben de mandal sepetini tutarak kendimce anneme yardım ederdim. Çamaşırlarımız kuruyunca dağlar gibi ütü faslı başlardı. Annem hiç üşenmez, kardeşimin poposunda iki saniye içinde kirlenecek bezleri tek tek ütülerdi. Aaah, ah! Eli öpülesi anneler…

Kardeşimin altı bağlanırken bazen yanlarında durur,

Yazının Devamı

Bebek Gelişimi: 18.Ay

14 Ekim 2012

Bir buçuk yaş! Dünya için belki minik ama bizim için oldukça büyük bir gelişme. 540 gün önce kocaman karnımda balık gibi bir o yana bir bu yana dönen oğlumun, bugün kendi başına yürüyen, oyun oynayan, konuşma denemeleri yapan bir minik adamcık haline geldiğini görmek öyle keyifli ki… Bazen doğduğu gün hastanede çekilen fotoğraflarına bakıyorum. Şimdiki suratıyla kıyaslıyorum. Sanki iki ayrı bebek gibi. O zaman bir buçuk senenin yarattığı muazzam değişimin iyice ayrımına varıyorum. Bir buçuk yaşın kutlu olsun benim Can’ım oğlum. Daha nice güzel günlerini görmek nasip olsun. Annenle, baban seni çok, ama, pek çok seviyor. Bu satırlarla minik burnuna bir öpücük konduruyorum.

18.ayda Can, anlamını bilmediğini düşündüğümüz kelimeleri tanıdığını göstererek ve giderek karmaşıklaşan komutları yerine getirerek bizi şaşırtmaya devam ediyor. Mesela bugün “Elindeki oklavayı yerine bırak ve babaya git” dedim. Oklavayla oynamayı çok sevmesine rağmen, dışarı çıkacağımızı bildiği için bu isteğimi tıpış-tıpış yerine getirdi. Bu arada oklavayla baklavalar falan açtığım sanılmasın. Bizim evde oklavanın en önemli fonksiyonu Can’ın karyolasının altına düşen emzikleri çıkarmak Özetle, bence

Yazının Devamı

Tüm Çocuklarım Eşit: O, Biraz Daha Fazla

6 Ekim 2012

Çocuk ayırımcılığı dersem, ne dersiniz? Ebeveynler tarafından bir çocuğun diğerlerine göre daha öncelikli bir planda tutulması. Dilerseniz bir koltuğa uzanalım ve çocukluğumuza dönelim. Belki ailenizdeki o gözde çocuk sizdiniz. Belki ebeveynlerinizin sizlere eşit davrandığını düşünüyorsunuz. Belki de bu başlık hoş olmayan anılarızı canlandırdı. Üzgünüm: Ama her koşulda yalnız değilsiniz…

Geçenlerde bir grup arkadaşımla beraber oturuyorduk. Sohbet ederken konu konuyu açtı. Birden kendimizi “ebeveynlerin bazı çocuklarını kayırması” konusunu tartışırken bulduk.

Bir arkadaşım anne ve babasının o ve kardeşleri arasında sürekli ayrımcılık yaptığını söyledi. Üç kardeşli bu ailede, ortanca çocuk olan arkadaşım, büyük kardeşinin her zaman ailenin gözdesi olduğunu, küçüğün de seneler sonra dünyaya geldiği için el üstünde tutulduğunu ve kendisinin hep ortada kaldığını söyledi. Nedenini bilemediği bir şekilde sürekli eleştirildiğini, iş, eş gibi seçimlerinin küçümsendiğini ve başarılarıın önemsenmediğini anlattı. Bir firmada üst düzeyde yönetici olan ve benim çok başarılı bulduğum arkadaşımının bu durumu beni hem üzdü, hem de düşündürdü. O ana kadar bu tutumun daha çok küçük çocuklu

Yazının Devamı

Bebeği Kundaklamanın Avantajları ve Dezavantajları

27 Eylül 2012

Okurlarımdan Nergis’in kundaklamayla ilgili bir sorusu var:

2 aylık bir bebeğim var. Bebeğim doğmadan önce, şu ünlü ”Mahallenin En Mutlu Bebeği” adlı kitabı almıştım. Orada da kundak öneriliyor, ama, doktorumuz asla kundak yapmamamız konusunda bizi her gittiğimizde uyarıyor. Sizin yazılarınızı okurken kundak yaptığınızı farkettim. Gerçekten geceleri işe yarıyor mu? Yani daha uzun uyuyor mu? Ama bizimkini uykuya dalmadan kundaklayamam. Denedim çünkü daha önce. Ama hiç uykuya daldıktan sonra denemek aklıma gelmedi. Gece uyanır da kıpırdayamayınca daha çok ağlarsa diye korkuyorum.

Merhaba Nergis,

Okudukların doğru. Uygun şekilde yapıldığı sürece, belli bir süre bebeklerin kundaklanması taraftarıyım. Oğlumu büyütürken kundaklama kararını almadan önce bu konuda araştırma yapmıştım. Kundaklamanın avantajlarını ve dezavantajlarını değerlendirip, kararımı kundaklama yönünde vermiştim. Kundaklamanın ne zaman ve ne şekilde yapılması gerektiği konusunda kendi tecrübelerime değinmeden önce, o dönemde yaptığım araştırmanın sonuçlarını paylaşayım.

Kundaklamayı tavsiye etmeyen doktorların en büyük endişesi kundaklamanın kalça çıkığına yol açabiliyor olmasından ileri gelir. Ülkemizde

Yazının Devamı