Sevgi her şeyin başı şöyle ki; ilgilendiğiniz konuda okuyup biriktirecek değerler için buluşmuşsak, aramıza sevgi bağlacı girmiş ve gönüllerde buluşmuşuz demektir. Bu yüzden gönülden gönüle merhaba sevgi değer okurlar.
Değerler illa ki ilim-irfan ile oluştuğundan nitelikli yazmaya gayret ediyorum. Bir okurken şimdi kalemin başına geçmenin acemiliği ve heyecanıyla hoşgörünüze sığınırken bugün hijyenden bahsetmek istiyorum.
İnsan yaptığını yiyemezmiş deseler de pek aldırmadan zevkle yiyorum. Kendi yapmadığım şeyler için aynı şeyi söyleyemem maalesef. Çünkü ne şartlarda yapılması bir kenara öncelikle kim tarafından yapıldı? Yapanlar temizliğe ne derece önem veriyordu gibi şeyler iştahımı keser.
Tabi ki öncelikle ruhsal temizlik önemli. İnsanın içinde başlar; ömür boyu süren bir kişisel gelişim ve nefsani terbiye ister. Bu içsel hijyen bizi çok alakadar etmez ama dış hijyene riayet etmek belirli bir iş disiplini içinde uygulanabilir. Yani kendi yiyebildiğinizin bile önemi yok, önemli olan en hassas insan için bile yeteri kadar hijyenik olması…
Pastacılığın vazgeçilmez bir meyvesi haline gelen çilek ile pek çok ürün çeşidi yapılıyor fakat hiçbirinde çilek yıkanmıyor.
Benim gibi tatlı zafiyetini doyasıya bastırırken şekeri de az kullanmak isteyenler için değerli dostum ve büyüğüm M. Kibar ustadan öğrendiğim bir tatlıyı paylaşmak istiyorum.
Sofistike çağırışım uğruna ibiza ismini koyarak entelektüel saçmalığımız uzun yıllar içinde yerleşerek bu isimle anılmasına sebep oldu. Kimileri magnolya dese de aslında aynı muhallebinin tereyağ ve muz ile yapılmasıdır. Suçluluk duygumun kefareti, Osmanlı mutfağından günümüze çeşitlenerek girmiş olan sultan, hünkâr, padişah, burçak sarması, adına ne derseniz deyin sonuçta muhallebi sarmasını tarif edeceğim;
İsim kargaşasındaki muhallebi sarması;
• Ölçüleri 35x45cm civarı olan bir tepsinin tabanına; bisküvi veya kuruyemiş serperek muhallebiyi üzerine dökeceğimiz bir katman oluşturuyoruz.
• 1 lt süt,
Merhaba Sevgiye değerler…
Sonradan favorilerim arasına giren kabak yemeğiyle ilgili bir detayı paylaşmak istiyorum. Kabak yemeğinin aşırı yumuşak pişirilmesi gerçekten iştah kapatıyor. Kıtır kıtır sebzeli bir kabak yemeği için çekirdeklerinden kurtulmak şart. Bunun için ortadan boyuna keserek çekirdekleri başparmağınızla bastırıp çekin, eğer sert ve tazeyse kaşık, bıçak ve oyacak gibi aletlerle çekirdekli kısmı çıkartarak doğrayın. Sebzeyi çok ince (parmak kalınlığında olabilir) doğramayın ki piştiğinde dişe dokunur kütür kütür kabaklarınız olsun.
Dereotu sevmeyebilirsiniz fakat azar azar kendinizi alıştırırsanız kabağa inanılmaz yakıştığını hissedeceksiniz.
Yemek için gerekli malzemeler;
500gr kabak
1 büyük baş soğan
1 küçük kapya biber (büyükse yarısını kullanın)
Merhaba sevgideğer okurlar, öncelikle Behice hanıma kendi lahana tarifinin inceliklerini paylaştığı için teşekkür ederim. Hijyen ve klasik uygulama yöntemleri dışında kalıplara bağlı kalmayı sevemedim. Mutfağa gönlünü veren herkesin bir şekilde harikalar yarattığına inanırım ki yazılarımda da bu diyarlara bir kapıları aralamayı umuyorum.
Benim için sevilmeyen yemeklerin üçüncüsü pırasa yemeğini baştan yaratacağız daha doğrusu yazacağız. Siz de hoşlanmadığınız yemeklerin ne hissettirdiğini paylaşırsanız bir şekilde sevilmeyeni sevilir kılacağımıza eminim.
Malzemenin niteliğini ve niceliğini kavrayarak onunla olabilecekleri öngörmeliyiz demiştik. Önsezileriniz sizin rehberinizdir. Bende bazen zihnimde canlanan mutfakta teorik olarak oluşturduğum bir lezzetin etkilerini yüreğimde hissediyorum. Pratiği ise hayallerin ötesinde olabiliyor.
Yemeği önce kalbinizle hissedecek sonra pişireceksiniz!
İnsan bilmediğinden korkar ; Çoğu zaman savunma dürtüsüyle saldırarak yaklaşır çekincelerine… Bilinmeyeni araştırmak anlaşılır ve bilinir kılıp insanlığa alıştırmak bilim insanının işi olduğundan sevgi değer okurlara ışık tutmak adına yeniden merhaba…
Sevilmeyen yemeklerden benim için ikincisi; Askerliğimin Doğubeyazıt macerasında bütün tugayı kaplayan kapuska kokusu yemekhaneye gitmekten vazgeçiren bir durumdu. Bir gün açlığın ve parasızlığın baskısıyla, mecbur yola koyulup kapuskaya kavuştuğumda koktuğu kadar kötü bir tadı olmadığını keşfettim.
Lahana kükürt deposu olduğundan, pişerken ortalığı kaplayan sülfür kokusu oldukça nahoş bir durum.
Bu durumu asgari seviyelere çekmek için bayat ekmekten tutun, sirke, kimyon, limon, gibi çeşitli tavsiyeler bulursunuz.
Merhaba sevgi değerler, damak zevki bebeklikten itibaren farklı tat ve lezzetlere uyum sağlayarak gelişir. Fakat olumsuz deneyimler bu gelişimi sekteye uğratabilir.
Mesela salya sümük kıvamında bamya ile çocukken tanıştım. Askerlik yaparken kapuska kokusu bütün tugayı kaplarken, soğan çorbası tadında pırasadan ne zaman nefret ettim hatırlamıyorum.
Nükleer fizikçi eğitmenimin eşi sevgi değer Ma’am hafta sonu ziyaretlerimde birbirinden güzel yemeklerle aklımı alırken; sevmediklerimi enfes bir şekilde sunarak aklımı başıma getirmekte inanılmaz başarılıydı. Yemek görüşümü değiştirecek yeni ufuklara yelken açarken farkettim ki bu tür yemeklerde uyum oluşturmak ve baskın tadı nötralize etmek gerekiyor.
Bu fevkaladelik için istenilmeyen tat ve oluşumu tespit edip çözümü üretecek bir farkındalığa ihtiyacımız var.
Bamyanın sorunu; yapısındaki çoklu şeker (poli-sakkarit) molekülü bağları, suda şişerek kollodial (heterojen) çözelti oluşturduğunda suyun viskozitesini artıran müsilaj ortaya çıkar.
Pastanelerde meyvelerde kararmaya neden polifenol oksidaz enziminin havayla temasını kesmek için vitamin-C yani limon suyu kullanırız. Mantarların kararmasını önlemek için limon suyu sıktığımız sirkeli
Selam sevgi değer okurlar…
Hani vardır ya fırından sıcacık çıkmış ekmeğin kulağından bir tutam kopartıp götürmek… Sonra bir bakarsın sıcaklığın lezzetine dayanamayıp yarısını sondajlamış olursun hele bir de acıkmışsan!
İnanır mısınız küçükken ana yemeğin ekmek olduğunu sanıyordum! Yemekler ana yemek ekmeğin yanında yardımcı yan yemeklerdi! Öyle ya bir oturuşta bir somun ekmeği höpürdürtmek asıl mesele. Bu ekmeği boğazından aşsın diye zorladığın kayganlaştırıcı tereyağ ki o günlerde sanayağ modaydı... Ekmekle büyüdük yada büyüyemedik... Sırf karbonhidrad yani 100 gr ekmeğin 49 gr'ı karbonhidrad olunca sabah öğle akşam 3 ekmek yediğim günlerde başka ne kadar beslenmiş olabilirim ki?
Bu aslında yemek masrafından kısmaktan kaynaklanıyor. Çocukluğumda bütün ekmek istehakkımı yemiş gibi artık ekmek hiç yemiyorum. Bunun yerine gerçek yemekle karnımı dolduruyorum. İlk başta biraz garip hatta mideniz almıyor ama alışıyorsunuz hatta bir süre sonra nasıl ekmekle bu nefis yemeklerin tadını kaçırmışım dediğim oluyor. Bunu çayı şekersiz içenler de bilir. Şekerli çayla şekersiz çay arasındaki fark kadar fark yaratıyor ekmekli yemekle ekmeksiz yemek. Ama her yemekte olmazsa olmaz
Selam sevgiyi yüklenerek yüreğinde taşıyan okurlar. Sevgi sanatının kanadını takmışsanız sevgiliniz olsun olmasın bu günün öznesinin değil sevginin değerine varın.
Sevgi insanın özünde yatan bir duygudur. Zamanla derinlere gömülür keşfedilmeye ihtiyacı olur. Bebekleri düşünün karşılıksız sevilirler minicik adamların yaptığı tek şey komik sesler hareketler ve tabi ki gülümsemedir. Gülümsemenin gücü her yaşta insanı etkiler çünkü bulaşıcı harika bir hastalıktır. Hasta etmeyin adamı diyen birine bile gülersiniz...
Hadi bugün sevmediğiniz birine uzaktan veya yakından gülümseyerek buzları eritin, gelecek için sevgi tohumlarını yeşertin...
Bu güne özel sevgi kadar sıcacık tatlı bir tarif paylaşmak istiyorum. Çikolatalı sufle, hatta size hediye edilen çikolataları sevginizle harmanlayarak tekrar aşkınızı tattırabilirsiniz.
Sevgiye değer okurum sizin için en pratik ve mükemmel sufle tarifini oluşturmak istiyorum. Bunun için 1/1 yöntemini kullanacağız.
Fırınımızı önceden ısıtarak 200 dereceye ayarlayın. 3 yumurta akını bir fiske tuz ile el mikseriyle çırparak mereng köpüğü haline getirin. Yumurtayla aynı miktarda (2 yemek kaşığı olabilir) kahvaltılık sürülebilir veya madlen