Salgın giderek hızını artırıyor. Bu beklenen bir durumdu... Timuçin Esen’nin hastalandığı açıklandı. ‘Hekimoğlu’ dizisine bir hafta ara verildi. Yeni bölüm sonraki hafta... Sinema Emekçileri Sendikası’nın açıklamasına göre, en az 10 dizi ve film setinde salgın görüldü. Bu gayet normal bir durum. Ne kadar tedbir alınırsa alınsın, sonuçta her çalışanın kendi hayatı içinde bu virüsle karşılaşma olasılığı yüksek. Şu dönemin atlatılması lazım...
AŞKIM YAPAR...
‘Yaparsın Aşkım’, ekranın uzun soluklu yarışmalarından. İlker Ayrık ile marka oldu. Bugüne kadar 235 bölüm yayınlanmış, bin çift yarışmış. Yani ‘ülke çiftlerinin ruh halleri’ üzerine sosyolojik araştırma yapmak için iyi bir rakam diyelim. Ne kadar ‘cast’ olsa da sonuçta bir yerde ele verir ilişki hallerini... Kürşat Başar’ın yemekli sohbet programı, Digitürk beIN Gurme’de. Ekranın bir başka yer etmiş yapımlarından biridir. Keşke daha çok izlenen bir kanalda olsaydı. İlker Ayrık bu programda
“Saygı, aşk, sevgi güven hepsi öldü. Biz öldük sen öldürdün” diyor Asya son bölümde takside giderken ‘Sadakatsiz’de. Bir derdi var dizinin... Evlilik kurumunu karşısına almıyor nasıl çatırdağını anlatıyor. Erkek egemen haline kadının bir yerde yöntemi eleştirilebilecek de olsa, karşı duruşunu anlatıyor. Rahatsız ediyor mu, evet ediyor. İzleyiciyi “Yarından tezi yok siz de aldatın” mı diyor?
“Evlilik dışı ilişkiyi normal gösteriyor” diye yazılmış cezaya. ‘Evlilik dışı ilişkiyi yaşıyan mutlu çiftlerimiz’ yok mu mesela? ‘Eşini aldatma’ teması yerli dizilerin, filmlerin konularının başında gelir. Yaşama dair bir durumdur. Bunu anlatırken ‘pespaye’ bir dille sunarsın bir de ‘derdin vardır nedenini efendice anlatırsın’. Bir de bizim dizilerde bu eylemi erkekler gerçekleştirir, kadın ağlar ve kocasına “Dön evine” der. ‘Sadakatsiz’, bunu ters köşe yapıyor. Yoksa bu durum mu rahatsız etti? Yazının başında Asya’nın söyledikleri aslında belirleyici olan.
‘Öğretmen
‘Sadakatsiz’de Asya’yı birden erkekler sardı. Mert hoşlanıyordu. Bu hoşlanma birden ‘tehdit’e savruldu. Sitenin kapıcısı Faruk, “Ben sizin koruyucu meleğinizim” diye onun için hayırlı işler de yapıyor fakat “Siz bana emanetsiniz” diye fena halde sahipleniyor.
Öte yandan Selçuk, “Sen benim hamile sevgilime nasıl uyku hapı verirsin?” diye peşinde, “Seni sosyal medyada ifşa ederim, ekrana çıkar söylerim” diye tehdit ediyor. Malum zaten Volkan başlı başına bir ‘fenomen’. E oğlan desen artık durumlardan haberdar kafayı yemek üzere. Sonunda Asya kendini sulara attı. Gerilimi kıvamındayken birden ‘Yeşilçam’a’ doğru evrilme riski ile bıçaksırtı bir durum arzetmeye başladı. Aman dikkat!
MARX BOŞUNA ÇIKMADI!
Aslı Şafak programında şöyle dedi: “Vatandaş olacaksın. Gidip oy kullanacaksın, hesap soracaksın. Diğer taraftan dünyayı anormal hale çekmeye çalışan insanlarla aynı platformda yaşıyarak onların kararlarını uygulayacaksın...” Marx bunların sonucu ortaya çıkmadı mı?
“Uyum
Televizyon reklam gelirlerinde kayıp yaşanıyor. İnternet ortamı onu bazı ülkelerde yakaladı ve geçti. İspanya’da yeni rakamlar açıklandı. Televizyon, reklamdan yüzde 33.7 pay alırken; internet ortamı (dijital yayınlar, YouTube vs.) yüzde 38.6 olmuş. Tartışmalar, ‘Televizyon bitiyor mu?’ya geliyor. Televizyonun ne yapması gerektiği konuşuluyor. Fakat yine de tüketicinin aklında kalan markalar ekranda olanlar. Yani bütün iş ‘reklam’da bitiyor. Daha internetin bu konuda çok yol alması gerekiyor... Bizi de ilgilendiren ayrıntılar var.
TV neden böyle oldu?
Televizyonlarda ekrana gelen bazı ürünlerin inandırıcılığını yitirmesi, izleyicinin hayal kırıklığının nedenlerinden biri... Platformlardaki dizilerin yeni bir dil ve teknolojiyi yakalaması bir başka neden. Televizyonun o alışılagelmiş zamanımızın, yaşamımızın başrolünde olmaya alışık olduğu ortamı yakalayamamasının verdiği bitkinlik. Bakın mesela bizim televizyonlara. Ne kadar bitkin!
Akşam bir dizi başlıyor saat 20.00’de. Saat 00.00’a kadar sürüyor. Ya da bir yemek yarışması bu kanalın tam sekiz saatini ele
Eşimin Ayda bebeğin kurtarılmasını izlerken rahatsız olduğunu gördüm. Bu daha önceki örnekler için de geçerli. “Her ayrıntının verilmesi doğru değil” dedi. “Üç kare alınır ve bu servis edilir. Ne halde toprağın altında bilinmiyor ve siz her anını çekerek servis ediyorsunuz bu hiç etik değil” dedi. ‘Küçük Ayda’nın üzerinde giysileri yoktu ve biz onu o haliyle gördük.
O sırada çocuklar da TV izliyor. Onların travmalarını da düşünmezler mi?” dedi. İnsanlar merak ediyor diye de bunlar gösterilmemeli.
DEPREMZEDENİN BORÇLARI OKUNDU
Ben de ekranın haber konusunda önde gelen isimlerine sordum. “Evet, bu konuda dikkat etmedik. Biraz daha az göstermek gerekir. Enkaz alanında bireysel görüntü kaynağını kesmek için bir şeyler yapmak lazım. Mesela kasklarda kameralar var. O kayıtlar da servis ediliyor” dedi biri.
Bir başka önemli isim şöyle bir örnek verdi; “Kişisel eşyalar için de aynı durum söz konusu. Bir depremzedenin çantası bulunmuş.
Kimin eleneceği, kimin yarışmaya katılacağı ifşa edilmişti. En son geçtiğimiz hafta yarışmaya veda eden Tanya’nın babası paylaşım yaptı. Önceden öğrenmiş olduk durumu. Bunun önüne geçmek mümkün mü? Bunu sordum.
BANT ÇEKİM İKİ GÜN ÖNCE
Çekimler yayından 2-3 gün önce yapılıyor. “Ekipten bir sızma mümkün değil” diyorlar. “Daha önceki aşamalarda, gelmesi için haber verilen yarışmacı durumu çevresi ile paylaşmış olabilir” deniliyor. WhatsApp ve Instagram paylaşımlarının yarışmacılar için kapatılmasının mümkün olmadığı belirtiliyor. Aynı eve kapatıp kamera koymak gibi bir düşünceleri hiç olmamış. Tüm bunlara rağmen insanların yarışmayı izlediği ve nasıl yemek yaptıkları, nasıl yarıştıkları ile ilgilenildiğinin daha önemli olduğu belirtiliyor. Bu konuların yönetimde çok fazla üzerinde durulmadığı izlenimi edindim. Yarışmacı sayısı azaldığında sızmaların, daha sıklaşan çekimlerle önlenmiş olacağı görüşü hakim.
ALEYNA TİLKİ DANS DERSİ ALIYOR
Ocak ayında yayına
Fragmanda yer alan müzik etkilemişti. Uyarlama bir dizi. Yerli hali epey değiştirilmiş. İskeletten geriye bir şey kalmamış diyebilirim. Bir anne var, oğlu kalp hastası. Onu kurtarmak için inanılması güç bir anlaşmaya imza atıyor ve bir adamı öldürüyor. Yıllar sonra tanıdığı bir kadın, öldürdüğü adamın karısı çıkıyor. Oğlu da onun kızına aşık oluyor. Özetle böyle Filipinler’de reyting rekorları kıran ‘A Mother’s Guilt’. Peki tüm bu yapı nasıl değişti ‘Bir Annenin Günahı’nda?
Varoştan şehre...
Hikayenin ‘ağır varoş’ dokusu, İstanbul’un kadim semtlerinden birindeki ‘küçük’ insanların sıcak dünyasına evriliyor. Anadolu Hisar’ı seçildi bunun için.
Musa Uzunlar hayaliyle yaşıyor
Hikayede annenin (Özge Özberk) öldürdüğü sanılan bir adam (Musa Uzunlar) var. Orijinalinde ilk bölümde öldükten sonra diziden çıkıyor. Bizim yerli halinde derinleştiriliyor ve devam ettiriliyor. ‘Hayalet olarak’ dolaşıyor... Dizinin ve kendini
Saat 15.00’e geliyordu. Ben ilk başında hissetmedim. Eşim, “Sallanıyoruz” dedi. Sonra seslerle sallanma giderek hızlandı. Evin bir rayın üzerinde gidip geldiğini hissediyordum. Zaman bitmiyordu. Sadece birbirimizin eline sıkı sıkı sarıldığımızı fark ettim o gidip gelmeler sırasında. Sonra çığlıklar ve ağlama sesleri geldi apartman girişinden... Biz giriş katında oturuyoruz.
Dışarı çıktık. Maskeleri unutmuşuz. Bizden başka birçok kişi can havliyle fırlamış onlarda da yoktu. Şoku atlatamayanlar, yakınlarına ulaşmaya çalışanlar, ağlayanlar... Sıvalarda dökülmeler vardı içeri girdikten sonra fark ettik. Bornova’dan kötü haberi üst komşudan öğrendik. Salgın, yerini depreme bırakmıştı.
Kanaldan kanala
Biraz kendimize geldikten sonra televizyonu açtık. Kanalları dolaşmaya başladık. Ne çok haber kanalı olduğunu bu vesileyle bir kere daha gördük. Her kanal yer bilimciden geçilmiyordu. Hatta birinde ekrana gelen ünlü yer bilimcinin, “Daha iki kanala gideceğim hatta biri daha istedi ama gidemiyorum” dediğini duyduk!
Bu arada bir kanalımızda