Seyahat keyif işidir. Sadece yan gelip yatıp dinlenmek değil, olabildiğince özgür dolaşabilmek, yeni kültürleri keşfetmek, yeni lezzetlerle tanışmak, zaman zaman da günlük hayatın dışında sıra dışı keşiflerde bulunmaktır. Kah Afrika’da doğanın kucağında vahşi hayvan sesleri ile, kah tropik bir iklimde mercan kumlu sahillerde, bazen gemi ile seyahatte uçsuz bucaksız denizlerin dalga seslerinde zihnini dinlendirmek veya Uzakdoğu’da bambaşka insanlarla bir araya gelmek, onların kültürlerine ortak olmaktır. Bunların yanı sıra, kendi ülkenin güzelliklerini, kültürünü, yöresel özelliklerini keşfetmek de seyahatin diğer keyifli seçeneklerinden biridir.
Sonuçta yılın yorgunluğu ve stresini atabilmeniz, zihninizi rahatlatabilmeniz, kendinize yılın ödülünü vermenizdir, seyahatin gerçek anlamı. Bu nedenle herkesin zevk alabileceği seyahat birbirinin aynısı olamaz. Yemek yemekten zevk mi alıyorsun, o halde yerel lezzetleri ile ünlü şehir-kasabalara gitmek doğru bir seçenek olurken, doğadan hoşlanıyorsanız Afrika’da safariye çıkmak iyi bir seçenek olur, değişik kültürleri-insanları tanıma niyetindeyseniz de Avrupa’dan ziyade Asya ülkeleri, Afrika veya Asya’yı tercih etmeniz daha uygun
Her seyahat, günlük yaşamınızdan uzaklaşıp, farklı bir coğrafyayı keşfedeceğiniz veya dinleneceğiniz, kafayı boşaltmak fikirleri ile ortaya çıkar. Bilhassa yurtiçi veya yurtdışında kültür turu tarzında bir seyahat gerçekleştiriyorsanız, gezeceğiniz ülkelerin-şehirlerin son derece önemi var. Zevkinize göre tarihi, sanatsal veya eğlenceli şehirleri programınıza katabilirsiniz. Bunların yanı sıra gideceğiniz ülkenin yeme içme kültürünü de keşfetmek son derece önemlidir. Saydıklarımın hepsini tamamlayan ve bir kültür seyahatinde olmazsa olmaz konu, o ülkenin veya şehrin yöresel insanlarını tanımak, onlarla seyahatiniz esnasında paylaşımlarda bulunmaktır.
Benim de seyahatlerimde en çok önem verdiğim konu, o yörede yaşayan insanlarla samimi ilişkiler kurarak, hem bölge hakkında, hem yaşam koşulları hakkında bilgi almayı hedeflerim. Ayrıca zaman zaman samimi olduğum kişilerin sofralarına oturmaya, şehir pazarlarına gitmeye, okullarına girmeye hatta düğün törenlerinde, dini törenlerinde yer almaya özen gösteririm. Bir ülkeyi anlayabilmenin özümseyebilmenin belki de en kolay yolunun bu olduğunu düşünüyorum. Sonrasında o şehri gezerken kendinizi hem çok daha rahat, hem de ülke insanına
Asya’nın tam ortasında yer alan, güzel insanları, birbirinden önemli mimari eserleri, İslam sanatına ait güzellikleri yansıtan bir ülke olması, birçok ilim adamları, şairler, sanatçılar, düşünürleri bağrından çıkarmış önemli bir ülkedir Özbekistan. Yüzün üzerinde etnik grubun yaşadığı ülke, 28 milyon nüfusu ve ülkenin hemen her yerinde göreceğiniz Türkçe’ye bir hayli yakın Özbekçe dili ve yüzlerinden gülümseme eksik olmayan muhteşem insanlarıyla mutlaka görülmesi gereken bir ülke.
Büyük Timur İmparatorluğu’nun hakim olduğu topraklarda, Amir Temur nam-ı diğer Timurlenk’in bizzat yapılandırmaya katkısının bulunduğu Semarkant ve daha birçok tarik kokan şehri ile ilgi çekici güzellikler demeti… Hele ki İslam sanatına meraklıysanız veya inanç turizmi konusunda gidecek yer arıyorsanız, ilk adresiniz Umre ve Hac olduktan sonra, Kudüs’e gidebilir ama ardından mutlaka vakit kaybetmeden Özbekistan’ı da ziyaret etmeniz tavsiye olunur.. Timurlenk’in imparatorluğunun izlerine yakından şahitlik edecek, dört halifeden biri olan Hazreti Osman’ın kendi el yazması, üstelik şehadeti esnasında üzerine akan kanı bulunan Kuran-ı Kerim’i görecek, Ali Şir Nevai gibi dünya edebiyatına damga vurmuş
Eğlence parkı dendiğinde akla ilk gelen Disneyland’a, İtalya’dan ciddi bir rakip geldi. Hatta Avrupa’nın en büyük eğlence parkı olarak nitelendirilen bu parkın adı “Rainbow Magicland”. Geçtiğimiz yıl açılan park, sadece çocuklar için değil, parka giren orta yaşlı, hatta yaşlıları bile eğlendirip, keyiflendirecek tarzda dizayn edilmiş. Artık çocuklarınızla yurtdışına çıktığınızda illa ki Amerika-Orlando veya Fransa’nın başkenti Paris’teki Disneyland’a gitmeniz gerekmiyor. Veya Avrupa’nın çeşitli yerlerinde yer alan Legoland gibi bir parkın yolunu tutmak zorunda değilsiniz.
Rainbow Magicland, Roma’ya yaklaşık 30 dakika mesafede yer alıyor. Roma Termini yani Roma ana tren istasyonundan, Valmontone’ye sadece 3 Avro karşılığı bir bilet almanız yeterli. Yalnız dikkat edin, bineceğiniz tren Cassino treni ve ineceğiniz Valmontone garı, 30 dakika sonra üçüncü istasyon. Parka gidiş, o kadar güzel organize edilmiş ki, Valmontone tren garından çıktığınızda karşınızda Rainbow Magicland shuttle aracını görüyorsunuz. Aracın kapısında bilet satan görevliden biletinizi alırsanız kapıda 35 Avro ödemek yerine, 28 Avro’ya biletinizi indirimli alıyor ve servise ücretsiz olarak
Sıra dışı ve dinlendirici bir seyahat arıyorsanız, Kenya’da safariye çıkmak çok doğru bir seçim olacaktır. Gün doğumundan gün batımına kadar doğayla baş başa olmak, uçsuz bucaksız yeşillikleri, ağaçları seyretmek ve yaban hayvanlarının yaşayışlarına yakından tanıklık etmek gerçekten çok keyifli… Şubat’ta bu muhteşem keyfi Kenya’da yaşadım. Tertemiz havasında birkaç saatlik uykuyla bile dinç uyanabildiğiniz, konakladığınız tentelerden dışarı çıktığınızda günün ilk ışıkları ile zebralar, bufalolar ve odanıza girmeye çabalayan babun türü maymunlarla karşılaşmak bir seyahatin sıra dışı olmasına yetiyor da artıyor bile.
Kenya’da Naivasha gölü üzerinde devasa kartalların balıkları kapışını seyretmek, Nakuru gölünde Flamingolar ve Gergedanların dünyasına dahil olmak, Masai Mara’da bir Leopar’ın ağacın üzerine çıkışını canlı olarak görmek, dişi aslanın ceylan yavrusuna saldırışını seyretmek, kendimi doğaya aitmiş gibi hissettirdi bana.
Kenya’da safari yapıyorsanız, en önemli şey aracınızı kullanan şoförün tecrübesi. Bu konuda çok şanslı olduğumu belirtmeliyim. Ole Sitima adında Mara köylüsü, sempatik mi sempatik, bir o kadar da kültürlü ve iç güdüleri son derece gelişmiş bir doğa
Yıllardan bu yana Afrika’da en çok görülmesi gerektiğine inandığım Kenya’ya, iş seyahati sebebiyle gitme şansı buldum. Nasıl bir ülke ve insanlarla karşılaşacağımız merakının yanı sıra, vahşi yaşamın kıyısında bir seyahat ne tarz keyifler sunacaktı! Fiyatının son derece uygun oluşu ve geçmiş deneyimlerimden duyduğum memnuniyet nedeniyle Birleşik Arap Emirlikleri’nin Sharjah emirinin sahibi olduğu Air Arabia havayolları ile uçmayı tercih ettim. Sharjah aktarmalı yaptığımız konforlu uçuştan sonra, Kenya’ya vardık. Birçok Arap ülkesinde ve üçüncü dünya ülkesinde olduğu üzere daha havalimanı içine adım atar atmaz gümrüklü alanda bize vize prosedürleri konusunda yardımcı olmak için acentemiz kapıda karşıladı. Türk vatandaşlarının kapıda vize alabildiği ülkeye giriş için, bir beyaz ve bir mavi form doldurup 50 Amerikan doları ödememiz karşılığı sadece 5 dakikada vizemiz hazırlandı. Havalimanında bize yardımcı olan Agustin, turumuzu birlikte yapacağımız hem rehberimiz hem de şoförümüz olan Ole Sitima ile bizi tanıştırdıktan sonra vedalaştı. Böylece keyifli bir Kenya seyahati başlamış oldu…
Ole’nin bize ilk cümlesi “Hakuna Matata” oldu. Dünya üzerinde yetmişin üzerinde ülke
Dünyanın en güzel ve iz bırakan seyahatleri, bilinmeyen uzak ülkelere, bambaşka kültürlere, farklı doğal güzelliklere yapılanlardır. İnsanlar doğası gereği keşfetmeyi çok severler. Bilinmeyen, her zaman insanoğlu için çekici bir tutku olmuştur. O yüzden otantik, mistik ülkeler, oryantalist diyarlar ve masallardan fırlamış gibi duran şark ülkeleri, yüzlerce yıldır Batı'nın rüyalarını süslüyor. Belki de o yüzden insanlar en çok gizeme yolculuk yapmayı istiyor.
Yapılan bazı turizm araştırmalarına göre, dünya üzerindeki seyahat severler, deniz tatilini sevmelerine rağmen, asıl yapmak istedikleri tatil, hep uzak ve bilinmeyen ülkelere yapılabilecek keşif seyahatleri. Özellikle Avrupalı turistlerin en çok tercih ettikleri tatil seçeneği kültür turları.
Bilim insanlarının ortaya koyduğu özel bir bilgiye göre, insanlar seyahatlerini oralarda aldıkları kokularla kodlama eğilimi gösterirler. Koku ve hafıza arasında, bilim insanlarının hala açıklamaya çalıştığı doğrudan bir bağ vardır. Bunun sırrı henüz çözülememiş olsa da, etkileri sürmeye devam ediyor. Zira insanlar hala kendilerini büyüleyen koku ve esansların peşinden gitmek için, deyim yerindeyse çıldırıyorlar. Belki bir gün
Yoğun bir çalışma temposu ile geçen kış aylarında özlemle beklenen tatil gelip çattığında, en büyük hayal kırıklıklarından biridir hasta olmak. Otobüste, uçakta, yolda ya da otelde hastalanmaktan daha kötü bir şey olamaz. Kaderinize lanet edebilir, tüm motivasyonunuzu kaybedebilir ve bavulları açmadan geri dönmeyi düşünebilirsiniz. Ama tatile ya da seyahate çıkanların yaklaşık yüzde 65'inin bu süre zarfında hastalandığını söylersek, belki içiniz bir nebze olsun rahatlar. Üstelik tatilde hastalanma ihtimali, normal zamanlara oranla daha da yüksektir.
Tatilde hasta olmak, yolculuk sırasında rahatsızlanmak aslında öylesine ciddi bir problem ki, bu konuda WHO'nun (World Health Organization/Dünya Sağlık Örgütü) bir raporu var. Bu raporunda WHO; seyahate çıkanların yüzde 65'inin çeşitli nedenlerle küçük rahatsızlıklar yaşadığını belirtiyor, geri kalanların yüzde 15'i ciddi sağlık sorunları ile yüzleşebiliyor, yüzde 8'i seyahatte yaşadığı rahatsızlık nedeniyle bulunduğu yerde doktora gidiyor, yüzde 4'ü bulunduğu ülkede hastaneye yatırılmak zorunda kalıyor, yüzde 6'sı seyahatini yarıda kesiyor ve evine geri dönüyor, yüzde 2'si döndüğünde işine gidemeyecek kadar hasta