Afrika kıtası seyahat anlamında beni her zaman heyecanlandırmıştır. Tanzanya’ya gidecek olduğum için bu nedenle heyecanlıydım. Çünkü tahmin edebiliyordum ki, Kenya’daki Masai Mara’nın uzantısı Serengeti’de de, tecrübe edeceklerim en az o kadar etkileyici olacak ve en önemlisi beni olmam gereken yere, doğaya götürecek, özüme döndürecekti. Konu doğa olunca, Dar es Salaam ve Zanzibar’ı da programa katmak yerine, kısıtlı zamana maksimum doğa katabilmek adına Kilimanjaro bölgesi ve çevresine gitmeyi uygun buldum. Tüm plan ve programımı bu kapsamda organize ettim. Hedef belliydi artık, Arusha milli parkı, Lake Manyara, Ngorongoro krateri ile milli parkı ve olmazsa olmaz güzellik Serengeti…
İstanbul’dan Kilimanjaro’ya milli havayolumuz Türk Hava Yolları’nın direkt uçuş imkanı ile seyahatime başladım. Yaklaşık 6,5 saatlik bir uçuştan sonra küçük bir havalimanı olan Kilimanjaro’ya vardım. Yaklaşık 1 saatlik mesafede bulunan Arusha milli parkını gezmek üzere yola çıktım. Arusha milli parkı diğer milli parklara göre daha mütevazi, daha ufak bir milli park. Göreceğiniz hayvanlar daha çok babun maymunu, zürafa, zebra, ceylan gibi safaride hemen her yerde karşılaşabileceğiniz türden
Seyahat konusunda başkasının söylediklerini boş ver, herkesin yaşayacağı deneyim ve bakış açışı farklıdır. İşte bunun en güzeli örneğini Hindistan’da yaşadım. Delhi’de havalimanına vardım, bana anlatılan kötü kokudan eser yoktu. Havalimanından çıkarken endişe ile dışarıya bakıyordum ki, gayet düzgün bir havalimanı evet eski araçlar ama rahatsız edici, can sıkıcı hiçbir şey gözükmüyordu etrafta. Delhi’ye 11 saatlik yolculuktan sonra varmama rağmen, sıkıştırılmış bir programla maksimum yer görebilmek adına, şimdi 5 saatlik bir yol ile Pembe şehir Jaipur’a yol alacaktım. Çok geçmedi, transfer aracı geldi ve bindim araca. Yola çıktık, yol boyunca ben diyeyim binlerce kamyon, siz deyin on binlercesi. Sanki dünyada ne kadar kamyon var hepsi Hindistan yollarında. Yollarda son derece az çizgi var ve kamyonlar yolda devamlı korna çalarak slalom yapıyorlar adeta. Bir de ne göreyim her kamyonun arkasında “Horn Please” veya “Blow Horn” yazıyor. Yani ya lütfen korna çalın yada boru çalın diye uyarı yazısı var. Sebepli sebepsiz herkes kornaya basıyor, yol boyunca Jaipur’a kadar tedirgin gelmedim desem yalan olur. Jaipur’da günün ortasında kamyonlar arasına karışan bisikletli, motosikletli,
Yeni ülkeler keşfetmenin en önemli artısı, bizim yaşayışımızdan, inancımızdan, yeme-içme alışkanlığımızdan farklı yeni kültürlerle buluşmak esasıdır. Dünyanın her yerinde farklı inanç ve düşünce yapısında insanlar bulunmakta, kimi fakir, kimi zengin kimi sadece inancı için yaşayan, kimiyse maddiyatı inancı haline getirmiş… Gezdiğim ülkelerde, tarihi turistik yerlerin yanı sıra, yeni lokal lezzetleri tadar, o bölgenin insanlarının evine konuk olur, fırsat bulursam düğün seremonilerine katılır veya tapınak ayinlerine katılıp inanışları hakkında fikir sahibi olmaya çalışırım. Bunları yapmamdaki yegane amaç, gezdiğim ülkenin insanı ile daha fazla kaynaşıp, düşünce ve yaşayış tarzlarını öğrenip, seyahat ettiğim yerleri daha fazla özümseme şansına sahip olurum.
Bu yazımda Hindistan’a yaptığım seyahat esnasında, dünyanın Çin’den sonra en yoğun nüfusuna sahip ülkesinde yaşanan inançlar üzerine olacak. Toplam 1 Milyar 300 milyon insanın yaşadığı tahmin edilen Hindistan’da, çok çeşitli inanışlara sahip insanlar, birbirlerine saygılı bir şekilde, huzur içinde yaşıyorlar. Ülke genelinde %81 oranlarında Hinduizm ana inanış konumunda. Bunları en yoğun inanışla %14 ile Müslümanlar ve
Annem ve babam sen bizim için canımızdan ötesin dediklerinde, bir türlü anlam veremezdim, ta ki baba olana kadar… Atalarımız bugünleri ne de güzel tarif etmişler, “Babanın seni ne çok sevdiğini, baba olunca anlarsın cümlesi ile!” Canımızdan çok sevdiğimiz, her şey olmasa bile hayatımızda pek çok şeyi onların konforu ve huzuru için planladığımız, en değerli varlıklarımızdır çocuklarımız. Günlük hayatta evden çıkacağımız saati, döneceğimiz saati, hatta birlikte nereye gideceğimizi de hep evlatlarımızın zevkleri belirler. Günlük hayatımızın ve planlarımızın bu denli önemli parçası haline gelen çocuklarımız seyahat tercihlerimizin de belirleyicisidir. Sonuçta onlar rahat ve huzurlu, bizler de mutlu ve huzurlu oluruz.
Güzel bir alternatif, gemi seyahati
Çocuklarımız doğana kadar eşimle birlikte 30’un üzerinde gezdik birlikte. Yurtdışı seyahati, yeni kültürleri tanımak hep bizim tutkumuz oldu. Ne zamandır ki ilk çocuğumuz Eymen dünyaya geldi, bir bakmışız ki ilk seyahat Bodrum, sonra Antalya… İşin rengi tabii ki değişmek zorundaydı, hadi yurtdışını zorlayalım dedik ve çocukla yurtdışında en ideal seyahat aracı gemi turlarını keşfettik. Gerçekten de 330 metre civarı uzunluğu,
Hindistan’a gitmeden önce pek çok kişi sizi, yeme-içme konusunda uyaracak, oralarda ne yersin ne içersin, buradan konserve bir şeyler götür diye telkinlerde bile bulunacaklardır. Nereden biliyorum derseniz aynısı benim de başıma geldi. Dünyanın pek çok ülkesini gezmiş, insanlarla bütünleşmenin kültürlerin kaynaşmasının en güzel yolunun lokal lezzetleri tatmak olduğuna inanan bir seyyah olarak giderken fazla endişe etmedim aslında. Yine de aklımda temizlik konusunda bazı soru işaretleri de yok değildi. Hindistan’da Delhi, Agra ve Jaipur’u da içeren klasik altın üçgen rotasını yaptım ve karşıma çıkan ne kadar lokal lezzet varsa hepsini çekinmeden denedim. Baharat ağırlıklı özellikle acının da yoğun kullanıldığı bu mutfağı geç keşfettiğim için üzüldüm diyebilirim. Bazı gurmeler baharatın bu denli fazla kullanımının yemeğin lezzetini öldürdüğü tezine rağmen, ben iddia ediyorum ki dünyanın sayılı mutfakları içinde mutlaka yer bulabilecek leziz bir mutfak.
Gelin nasıl lezzetler olduğunu dilimin döndüğü kadar aktarmaya çalışayım. Bir kere inançlar gereği vejeteryanlığın son derece yoğun olduğu bir ülke olduğundan hemen her restaurantta vejeteryan menüler ve sebze-meyve ağırlıklı
Son yıllarda özellikle iç turizmde otellerin birbirleri ile kalite yarışına girip, verdikleri özel servislerle ayrışmayı amaçları adına, bebek ve çocuk dostu tesis şeklinde bir uygulama başlatıldı. Gerek oteller hakkında fikir sahibi olmak için ziyaret ettiğiniz otel tavsiye-şikayet sitelerinde, gerekse otellerin kurumsal web sitelerinde bu konu ciddi anlamda ön plana çıkarılıyor. Bunda yurtiçi seyahatinin, okulların kapanması beraberinde çoluk çocuk klasik Türk ailesi tatilinin, yurtiçi otellerinde geleneksel olarak yapılmasının payı büyük. Sonuçta bebeği veya çocuğu ile seyahat edecek aile, onların konforu ve rahatını en iyi sağlayan yerde bulunmayı amaç ediniyor. İşte tam da bu düşüncenin karşılığı olarak, bebek ve çocuk dostu tesisler tercih sebebi oluyor.
Peki nedir bu bebek-çocuk dostu tesis kavramı? Acaba her tesis layığıyla uygulayabiliyor mu? Asıl uzmanlığım yurtdışı turlar olduğundan, aslında ben de ilk defa 2 yıl kadar önce tanıştım bu kavramla. İlk defa geçen sene denemek istedim ve Antalya Kemer’de bulunan Limak Limra’ya gittik ve çok memnun kaldık, işte o otelde çocuk dostu tesisin ne demek olduğunu deneyimleyerek öğrendim. Bu yıl da, aynı düşünceden hareketle,
Geçtiğimiz aylarda Hindistan’a gittim ve uçuşumu Business Class gerçekleştirdim. One World’e bağlı, dünyada 880 destinasyona uçan ve dünya genelinde 550 civarı kendi havalimanı lounge’una sahip 5 yıldızlı havayolu Qatar Airways’in Airbus-330 ve Boeing 787-8 Dreamliner uçakları ile yolculuk yaptım. Son derece keyifli ve konforlu geçen uçuşlarımda, havayolunun sunduğu imkanları, dünyanın en iyisi ödülü almış Business class konforunu, uçak eğlence sistemi olarak adlandırılan uçak içi interaktif led ekranlarını sizin için inceledim. Uzun uçak yolculukları yaparken, Business ile uçtuğunuzda uçakta nasıl keyifli zaman geçireceğinizi bu vesile ile aktarmayı hedefliyorum.
Business Class yeme-içme imkanları
Uçaklarda kalkış yapılacak ve varılacak şehire göre yemek menüleri düzenleniyor. Örneğin İstanbul’dan Qatar’ın başkenti Doha’ya uçuyorsanız, öğle yemeğinde Türk ve Arap mezeleri, mevsim salatası, Humus,Tabuleeh, Mutabbıl, Ezme, Patlıcan, sebzeli börek ve kırmızı biber içine doldurulmuş beyaz peynirli meze gibi çeşitler sunuluyor. Ana yemekte ise, yine yöresel lezzetler hakim. Kuzu ızgara, patates graten,kabak-biber ızgara veya zeytinyağlı domates solu balık, peynirli ravioli veya
21.ci yüzyılda seyahat artık hayatımızın bir parçası, önemli bir stres atma aracı. İster deniz, güneş, kum tarzı bir tatil olsun, isterse yeni şehir veya ülkeleri keşfedeceğiniz bir kültür gezisi olsun, her birinin amacı zihninizi rahatlatmak ve yıl boyu üzerimizde olan stresi boşaltmaktır.
Bazı seyahat sever, kendi seyahatlerini bizzat kendisi planlar. Uçağını otelini aylar öncesinden alıp, en ucuz uçuş imkanları ile sahip olduğu biletine, internet üzerinden yine ekonomik koşullarla satın alacağı otel konaklaması, araba kiralama ve transfer hizmetlerini de ekleyerek , kendine özel bir program oluşturur ve yola çıkar. Kimiyse, bazen yabancı dilinin yetersizliği nedeniyle, bazen gittiği yeri daha iyi anlayabilmek adına bir bilenle gezmeliyim düşüncesiyle veya son dakikaya kaldığı için uçak bileti fiyatına komple seyahat paketini mal edebileceği düşüncesinden yola çıkarak, bir tur operatöründen tur paketi satın alır.
Her iki yol da doğru ve sıkça uygulanan yöntemlerdir. Önemli olan bu seçimi yaptıktan sonrasıdır, aslında! Neden mi? Seçilen ürünler sadece kağıt üzerinde satın alınmış, birbirinden bağımsız ürünler olduğundan, teoride güzel gözükse de uygulamasının daha da