Geçmiş gün, zannediliyor ki TÜSİAD’ın en tartışmalı toplantısı 1 Ekim 2009 günkü Yüksek İstişare Konseyi’nin basına kapalı oturumuydu.
20 Ocak 1997 tarihine gidelim: TÜSİAD, Halis Komili’nin başkanlığı döneminde merhum Prof. Dr. Bülent Tanör’e hazırlattığı “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri“ raporunu kamuoyuna açıkladı.
Raporun 183 sayfası, “Kürt Sorunu“ alt başlığı altında, bugünün tartışma konusu olan “demokratik açılıma” ayırılmıştı.
Kamuoyu ilk kez patronlardan “Kürt sorunu“ lafını işitiyor ve irkiliyordu.
TÜSİAD’da ise fırtınalar kopuyor, üyeler ikiye bölünüyordu.
Yönetim ibra edilemedi
1997 yılı genel kuruluna bomba gibi düşen “demokratik perspektifler”in her bir maddesi, TÜSİAD üyelerini yerinden zıplatmaya yetmişti.
Genel kuruldaki tartışmalar uzun saatler sürdü ve ilk kez TÜSİAD tarihinde bir yönetim kurulu “ibra edilemedi!“
Bu şu demekti: TÜSİAD’ın yeni yönetim kurulu, Komili dönemin sorumluluğunu üzerine almıyordu.
Söz konusu dönemde TÜSİAD Parlamento İşleri Başkanlığı’nı yürüten Can Paker, “Genel kuruldan 6 ay kadar sonra yapılan olağanüstü toplantıda, yönetim kurulumuz ibra edildi“ diyor.
Raporda en çok şu iki madde tartışıldı:
“Milli Güvenlik Kurulu, anayasal bir kuruluş olmaktan çıkarılmalı. TSK’nın savunma alanlarındaki görevleri ve hükümetle işbirliği 1960 öncesinde olduğu gibi Milli Savunma Yüksek Kurulu eliyle ya da benzeri bir kuruluşla sağlanmalı.”
“Siyasi Partiler Kanunu’ndaki ‘Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olarak çalışırlar’ ibaresi metinden çıkarılmalıdır.”
Komili Genelkurmay’a gitti
Paker, Genelkurmay’a da raporu gönderdiklerini anımsatarak başlarından geçen olayı şöyle anlatıyor:
“Komili ile Ankara’dan İstanbul’a yola çıktığımız sırada, Genelkurmay Komili’yi görüşmeye çağırdı. Komili’ye ‘Ben de seninle geleyim’ dedim, gerek görmedi. Sonradan öğrendiğime göre, komutanlar Komili’ye ‘Bu önerinin zamanı uygun değil’ eleştirisi getirmişler.”
Neyse ki, gelecek eleştirileri dikkate alan TÜSİAD raporun girişine, “Biz değilse, kim? Şimdi değilse ne zaman?” cümlesini koymuştu.
Sanırım bu cümle Tevrat’tan alınmıştı.
Komili ise aynı olayı “Meclis Başkanı ve parti liderleriyle görüşmek üzere Paker ile birlikte Ankara’daydık. Genelkurmay ile görüşme bizim talebimiz üzerine gerçekleşti; yalnız gittim” diye aktarıyor.
TÜSİAD’ın Genelkurmay’a “brifing” verme hadisesi, 28 Şubat’ın arifesinde yaşanıyor.
Partiler ve Seçim Yasası!
Komili, hükümetin Meclis’e sunduğu “açılım” ile “rapor”u karşılaştırmanın zorluğuna değiniyor ve ekliyor:
“Hükümetin açılım paketinin içeriğini bilemiyorum. Bizim rapor, Türkiye’nin girmeyi hedeflediği AB’de uygulanan anayasa kriterlerini amaçlıyordu. Bu açıdan bakarsanız çok daha kapsamlı bir çalışma yaptık. Önsözüne yazdığımız gibi, bu rapor, diğerlerinden farklı olarak yönetim kurulunun sahiplendiği görüşleri dile getiriyordu. Genelkurmay dahil olmak üzere öngördüğümüz birçok değişiklik oldu. Yalnızca iki konum değişmedi: Partiler Yasası ve Seçim Yasası.”
Raporu hazırlamak ve ilk tepkileri göğüslemek Komili’ye, savunuculuğunu üstlenmek ise yeni başkan Muharrem Hilmi Kayhan’a düşmüştü. Kayhan açılımın yumuşak karnını işaret ediyor? Güvenlik!