LONDRA
Son 5 yılda Türkiye’ye 10 milyar dolar yatırım yapan İngiliz Vodafone’un Yönetim Kurulu Başkanı Sir John Bond ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ödül verilen Whitehall’daki yemekteyiz. Sir Bond “Açık konuşmak gerekir” vurgusu yaparak, “Bundan önceki (Serpil Timuray’dan önceki CEO Attila Vitai’yi kastederek) yönetim saçlarımı beyazlattı, ama toparlandım” demekten kaçınmıyor.
Hakikaten açık sözlü bir itiraf. Zira Vodafone’un başı, Vitai döneminde “usulsüzlük yapıldığı” iddiaları nedeniyle İngiltere’de epey ağrımıştı. Üstelik Türkiye operasyonu, İngiliz yatırımcılar açısından “benimsenen” bir çıkış olmamıştı. Telsim’i 4.5 milyar dolara satın alan yönetime “Çok para ödeniniz” itirazları yükselmişti.
Ödememiz gerekeni ödedik
Gecede Sir Bond’a “Bugünden bakınca, Türkiye yatırımınızı pahalı buluyor musunuz?” diye soruyorum. Bir şirket yöneticisinden çok, filozof gibi konuşan Sir Bond’un yanıtını tüm masa not alıyor: “Ödemeniz gereken neyse onu ödersiniz. Biz geriye yalnızca öğrenmek, ders çıkarmak için bakarız; alınan kararları değerlendirmek için geriye bakmayız.”
Sir Bond’un veciz cümleleri bununla sınırlı olmuyor. Yine Bond’a HSBC’nin başında olduğu dönemde, Demirbank’ı aldıklarını hatırlatarak “HSBC’nin, Demirbank’a TMSF el koymadan önce 1 milyar doların üzerinde değer biçtiği konuşuluyordu. Türkiye’de kriz çıkınca, bu fiyatın üçte birini ödediniz. Süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sorunca, yine aynı tonda bir karşılık buluyoruz:
“Hayat, ileriye doğru yaşamak, geriye doğru da anlamak içindir.”
Sir Bond’un (64) düşüncelerini kristalize eden etkileyici bir hayat hikâyesi var. Üniversite için gittiği Kanada’dan İngiltere’ye dönüş yolculuğunda, gemide miçoluk yapmış. Bond, Vodafone Türkiye’nin başarılarından oldukça mutlu.
Vodafone’a Serpil Timuray’ı CEO olarak transfer ettiklerini hatırlatan Bond, “Çok doğru bir karar verdik, pazarlama bilgisi olan bir yöneticiyi atadık” yorumunu yapıyor. Timuray’ın 2010-2011 mali yılı değerlendirmeleri, Sir Bond’un Türkiye’nin yeni yönetiminden neden memnun olduğunu açıklamaya yetiyor.
Temmuz-eylül döneminde sektör büyümesinin üzerine çıkan şirket, servis gelirlerini geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 29.5 oranında arttırdı.
Sir Bond, operasyonlarını “Avrupa” ve “Diğerleri” olarak ikiye ayırdıklarını, Türkiye’nin birinci grupta yer aldığını vurguluyor. Önümüzdeki yıllarda Vodafone Türkiye’nin bölgesel yatırım üssü konumuna da gelebileceğinin işaretlerini veriyor.
HSBC’deki son 30 yılını Asya ülkelerinde geçiren Sir Bond ile sohbetimize yine kendi cümlesi ile nokta koyayım:
“Asya uzun dönemli düşünmeyi öğretir.”
Hukuk sistemine bakıyorlar
Aynı masada Vodafone İcra Kurulu Üyesi, emekli Büyükelçi Matthew Kirk’e Türkiye’deki çalışma koşullarını sorduğumda söze şöyle giriyor: “Bir ülkede hukuk sistemi iyi çalışıyorsa, diğer sorunlar önemli değil. Biz hukuk kurumlarının bağımsız ve etkin olmasına bakarız. Özellikle adli sistemin hükümetten bağımsız olması çok önemlidir. Türkiye’de bunları görüyoruz.”
Kirk, Türkiye’nin, Bangladeş’ten sonra telefon vergi oranları en yüksek ikinci ülke olmasından yakınıyor. Ayrıca mobil vergilerin, sabit hat vergilerine göre yüksek kaldığını vurgulayan Kirk, düzenleyici kurulların öngörülemeyen cezalar kestiğini ve bu nedenle de tedbir almakta zorlandıklarını kaydediyor. Kirk, Türkiye GSM sektörüne dikkat çekerek “Bütün bu olumsuzların üzerini, genç nüfus ve hızlı büyüyen büyük bir pazar örtüyor” diyor.
Pazarın cazibesini, Vodafone Türkiye’nin Avrupa’da en hızlı büyüyen ülke olduğu gerçeği ve Türkiye’yi Avrupa’dan çıkarırsak, şirketin büyüme oranının eksi 0.1’e düşeceği senaryosu arttırıyor.
Vodafone, faaliyet gösterdiği 30 ülke içinde en yüksek ciroyu; sırasıyla Almanya, İtalya, İspanya ve İngiltere’den sağlarken, Türkiye henüz büyüklük olarak ortalarda yer alıyor.
Vodafone Türkiye’nin önündeki yol uzun; koşması gerekiyor.