LONDRA
İngiltere Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nün (Chatham House) “Yılın Devlet Adamı-2010” seçip, “Kristal Cam Ödülü” vermesinin arka planını, önceki akşam DEİK Türk-İngiliz İş Konseyi heyeti ile Londra’daki Mandarin Oriental Otel’de bir araya geldiğimizde aydınlandı.
15 Ekim’de yapılan seçimle DEİK Türk-İngiliz İş Konseyi Başkanlığı’na seçilen Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, 2008 yılının Temmuz ayında da Chatham House Mütevelli Heyeti’ne girmişti. İngiltere’de etkin lobi yapma olanağı bulan Sabancı Dinçer, Gül’ü ödül için heyete öneren isim oldu.
Sabancı Dinçer, çok uluslu şirketlerin patronlarının içinde yer aldığı 130 üyesi olan Chatham House’un ödül sürecini şöyle anlatıyor:
“Chatham House’un 16 kişilik Mütevelli Heyeti’ne “Yılın Devlet Adamı” seçilmesi için Sayın Gül’ün adını ben önerdim. Heyet içinden ödül için son kararı veren 3 kişilik komite; Fransız Maliye Bakanı Christine Laparge ile Hırvatistan Cumhurbaşkanı Stipe Mesiç’in de adaylığını değerlendirip, Gül’ü ilan etti.”
Ödül bir tesadüf değil
Amerika ile kritik bir dönem yaşandığı sırada İngiltere’nin açık desteğinin alınmasının önemine değinen Suzan Sabancı Dinçer, “Chatham House’a üye olmamla birlikte, Sayın Gül’ü önerme şansım oldu. Ancak her ne kadar kurum içinde olsanız da, önerinizin kabul görmesi için tezinizin kuvvetli olması gerekir, benim de tezim kuvvetliydi. Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ödüllendirmesi bir tesadüf değil. Chatham House verdiği ödülle, Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgeye istikrar ve refah getirme çabalarını, ayrıca reform sürecinde Avrupa Birliği ile tam entegrasyon yolunda hızla ilerlemesini tanıdığı anlamına geliyor. Bu ödül aynı zamanda, İngiltere’nin ülkemizin dünyada oynadığı role verdiği önemin altını bir kez daha çizmiştir” diye konuşuyor.
Toplantı sırasında finansal işbirliğini vurgulayan Suzan Sabancı Dinçer, bu alanda DEİK Türk-Amerikan İş Konseyi ile de ortak çalışma başlattıklarını aktarıyor. Dinçer, ödül töreni için geldiği Londra’da İngiliz-Türk İş Konseyi (UKTI ) ile yaptıkları temaslar hakkında da bilgi veriyor.
Türkiye’nin dış ticaretinde fazla verdiği az sayıda ülkeden biri olan İngiltere ile gerçekleşen dış ticaret 2009 yılında toplam 6 milyar dolara ulaştı. 2010 yılının ilk 8 ayında da ikili ticaret hacmi artış seyrini sürdürdü ve 4.4 milyar dolara yaklaştı.
Dinçer, Türkiye’nin finans merkezi olma potansiyeline dikkat çekerek, İngiliz sermayesinin bu alana yatırım yapabileceğini vurguladı.
Türk-İngiliz İş Konseyi’nin üç başkan yardımcısı bulunuyor. İçlerinden Vodofone CEO’su Serpil Timuray da, yapılan ikili temaslarda sağlık, enerji, bilişim ve gayrimenkul gibi alanlarda Türkiye’ye yatırıma sıcak bakıldığının altını çiziyor.
İş Konseyi’nin tanıtım ve kültür işlerinden sorumlu olan Timuray, Londra yatırım piyasalarına Türkiye’yi tanıtmak için 2011 yılı başında bir Rood-Show düzenleyeceklerini de açıklıyor.
Irak’a birlikte girilebilir
Şerif Egeli ise Irak’ın petrol zenginliğini vurgulayarak “Suudi Arabistan’dan bile zenginler. İngiltere’nin hâkim olduğu Basra bölgesine birlikte yatırım yapabiliriz. Ayrıca Körfez’de ağırlıkta olan İngiliz inşaat mühendislik birikimini Türkiye’nin müteahhitleri ile bir araya getirebiliriz” görüşlerini dile getiriyor.
İngiltere’de uzun süre tekstil işi ile ilgilendikten sonra Türkiye’ye dönen Remzi Gür de “Türkiye, İngiltere gibi bir finans merkezi olacak. İngiltere Batı’da gelişen İslamofobiyi yenerek Arap ve Körfez sermayesini ülkesine çekebildi. İsviçre bankaları ölü para tutuyor, buradaki para aktif. Önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye bu aktif parayı çekebilir” yorumunu yapıyor.
Türk-İngiliz İş Konseyi üyelerinden İş Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Çağlan Mursaloğlu’nun da katıldığı Londra’daki görüşmeyi belki de en iyi özetleyen cümle “İngiltere’nin Türkiye’ye yaklaşmasını neye bağlıyorsunuz” sorusunu yönelttiğim Egeli’den geldi “Rüzgârın farkındayız!”
Füzeden önce ödül geldi
Gül’ün önceki akşam Chatham House’ta İngiltere Kraliçesi II. Elizabet’in elinden Kristal Cam ödülünü alması, zamanlama açısından da ilgi çekiyor. Türkiye, Amerika ve İngiltere’nin başını çektiği NATO “Füze Kalkanı”nı Türkiye’ye kabul ettirdi ve 20 Kasım’da Lizbon’da imzalar atılacak.
Türkiye NATO’nun has evladı olarak yakasına bir kırmızı kurdele takmayı da hak etti. Chatham House’un Gül’e “Irak’ta farklı mezhepler arasında arabuluculuk da üstlendi. Afganistan Pakistan liderlerini bir araya getirdi.
Türkiye’nin Ortadoğu ile bölgesel işbirliğine yapılan katkılarda bulundu.
Bölünmüş Kıbrıs’ın bir bütün haline gelmesi konusunda adımlar attı. Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmesi için etkin rol oynadı” nedenlerinden dolayı ödül verdiği açıklanmıştı. Önceki akşam yapılan ödül törenindeki yemek için Akbank, Vodofone, HSBC, Arcelik Turkish Azerbaycan Şirketi, Citibank gibi Türkiye’nin ve İngiltere’nin önde gelen kuruluşları sponsor oldular.
Son bir hatırlatma daha yapayım, bu ödül son 5 yıldır veriliyor. Daha önceki yıllarda TMSF’den Sabah grubunu satın alan Turkuvaz’ın ortakları arasında bulunan Katar Emiri Tali’nin eşi Sheikha Mozah, Gana, Brezilya ve Mozambik devlet başkanları bulunuyordu.